AK Parti Teşkilat Başkanı Ataş AVAZTÜRK'e konuştu

AK Parti Teşkilat Başkanı Ataş AVAZTÜRK'e konuştu

AK Parti'de ki değişim sürecinin Erdoğan'dan sonraki en etkili ismi, Teşkilat Başkanı Mustafa Ataş AVAZTÜRK yazarı Nuray Başaran'a konuştu. Tartışmaların hedefindeki Ataş 'Metal Yorgunluğu' tanımına dair şaşırtıcı tespitlerde bulundu. Ataş, kongrelerin an

AK Parti Teşkilatlanma işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş ile AK Parti Genel Merkezi’ne yakın olduğu için zaman zaman buluşup sohbet ettiğimiz Ankara’nın Çukurambar semtinde buluştuk.

Gece 23.30 sıralarında, yorgun ama gülümseyen bir yüz ifadesiyle görüşmemize gelebildi. Genel Merkez’deki toplantısından geç çıktığı belli oluyordu.  Önce bir çorba, sonra da belki restorantta o saatte kalan tek yemek olan köfte ile akşam yemeğini yiyebildi.

Bildiğiniz gibi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Metal Yorgunluğu’ teşhisi ile başlayan AK Parti il ve ilçe kongreleri aralıksız, hatta zaman zaman çok hareketli ve hararetli devam ediyor. Ataş'ın, günün 24 saatinin ortalama 14 saatinde çalıştığı anlaşılıyordu. Biraz insaflı davranıp çorba içmesine izin verdim, ancak ana yemeğe geçtiğinde hemen merak ettiklerimizi sormaya başladım.

 

 

 

İşta AK Parti Teşkilat Başkanı Mustafa Ataş'ın ''Metal Yorgunluğu'' tanımlamasına dair sözleri:

"Toplumda erdem ve değerlerden uzaklaşma var. Böyle olunca da insanlar daha çok hata yapar hale geliyor. Hatalar ve yanlışlar, metal yorgunluğu ve çürümesini hızlandırıyor."

Nuray Başaran'ın Mustafa Ataş ile yaptığı gündeme oturacak röportaj, soru-cevap biçiminde şöyle devam etti:

-Kongreler çok hararetli geçiyor galiba?

"Az önce dediğim gibi, insanlarımız temel değerlerimizden uzaklaşınca, değerlendirme kriterlerini de değiştirdi. Eskiden bir iş için çoğu insan, ‘bunu ben deği, filanca isim daha iyi yapar ’derdi. Şimdi bu, tersine döndü. Yani, ‘kimse yapamaz, ben yaparım’ diyorlar. Bu noktada da sorunlar başlıyor.

-Nasıl sorunlar?

"O rakipleri alt etmek, kişisel menfaatler ve çıkarlar için her türlü gayri-meşru işi yapar oldu toplumumuzda insanlar."

-Bu durum, partiye nasıl yansıyor?

"Bu, 15 yıllık iktidarın getirdiği bir şey. Hala Ak Parti’nin alternatifi yok. Bu nedenle, herkes bizim partimize gelmek istiyor. Değişik gerekçeleri de  var herkesin. Çocuğuna iş bulmak isteyen, belediye başkanı olmak isteyen, milletvekili olmak isteyen vb. şahsi beklenti ve talepler, kirli duygu ve davranışları da beraberinde getiriyor?"

-Nasıl oluyor bu durum?

"Günde en az 200 şikayet alıyorum. Partililer, diğer partiliyi suçluyor. Bu iftara mı, şikayet mi diye ayırt etmek gerekiyor."

-İftira ve gerçeklik oranı nasıl?

"Şikayetlerin %60-70’i iftira niteliğinde. Ve gerçeklik payı yok. Ancak bunları aydınlatmamız oldukça zamanımızı alıyor. Kongreler sürecinde de bu şikayetlerde artış var."

-İftira ve gerçekleri nasıl ayırt ediyorsunuz? Görevlendirmelerdeki kriteriniz nedir?

"Suçlayan ve suçlanan muhataplarla konuşuyoruz. Eldeki belge ve delillere bakıyoruz. Seçimlerde ölçümüz, dürüst ve şaibeye bulaşmamış kişileri arıyoruz. Mülakat yapıp temsil kabiliyetine bakıyor, inandırıcılık ve sahicilik noktasında nasıl olduğunu gözlemliyoruz. Belki her zaman dört dörtlük seçim yapamadığımız da oluyordur ama en iyisini seçmeye ve yapmaya çalışıyoruz."

-Teşkilatlarda ne oranda bir değişim öngörüyorsunuz?

"Yarısının değişeceğini düşünüyorum. Böylelikle yeni teşkilatlarda görevlendirdiğimiz kişilerin hem yaş ortalamasını gençleştirmeyi hem de ehil insanlara görev vermeyi hedefliyoruz."

-Ehil kişiler derken, neyi kastediyorsunuz?

"Daha önce söylediğim gibi, başta dürüstlük ve herhangi bir şaibeye bulaşmamış olmak, ön koşulumuz.  Mesela, geçtiğimiz günlerde bir tapu dairesindeki rüşvet olayı medyaya yansıdı. Biz, 2002’den sonra rüşvet mekanizmalarının önüne geçmeye çalıştık. Önce topluma rüşvet vermemeyi öğretmemiz gerekiyor. Toplumu öyle bilinçlendirmeliyiz ki, rüşvet isteyen insanın yakasına yapışmalı herkes.  Rüşvet, ne zaman verilir ve istenir? Usulüne uygun bir iş talep edilmediğinde ve usulüne uygun iş yapılmadığında. Toplumu bu konuda hep düzeltme gayretinde olduk.  Ancak bu, sadece siyasetle yapılacak ve çözülecek bir durum değil.’

-Peki, AK Parti iktidarında usulüne uygun işler yapılmıyor mu?

"Mesele şu. Örneğin, gece yarısı beni bir banka müdürü arayıp, ‘Abi köprüde son çıkışı kaçırdım. Polisi arasan söylesen de ben köprünün altından dönüversem’ ya da ‘Başkanım, trafik polisi ceza kesti, benim arabanın sigortası bitmiş. 1 gün geçmiş sadece. Bu seferlik ceza yazmasa. Bir söylesen’ diyebiliyor. Yani bana, ‘çıkarttığın kanunu polise uygulattırma’ demektir bu. Bunu diyebiliyor. Kanunları bürokratlar uygulamakla yükümlüdür. Bunları insanlar biliyor. Bunları talep etmek, bir ahlak meselesidir."

-İktidar siz olduğunuza göre, bunları çözmek sizin sorumluluğunuzda değil mi? Çözümünüz yok mu?

"Var, olmaz mı? Bunun için önce iyi ve ahlaklı çocuklar yetiştirmek lazım. Bir nesil yetiştirmede 3 temel alan var: 1. Aile; 2. Okul ve 3. Toplum. Bunlardan hangi ayak eksik ise onu tamamlamamız lazım. Birinciden başlarsak, aile ayağı eksik. Ben belediye başkanlarımıza 10-15 senedir, 'nikah kıydığınız çiftlere eğitim verin. Uzman kişiler bulun ve kurslar açın' diyorum. Evlilik nedir? Anne-baba olmak nedir? Çocuk nasıl yetiştirilir? Değerleri önce yeni evlenen çiftlere, sonra da onların çocuklarına öğretilmesine dönük çalışmaya çok ihtiyaç var."

"Okula gelecek olursak. Ana unsur, öğretmen. Öğretmenlerin eğitim formasyonu dışında, ayrıca psikolojik ve değerler noktasındaki yeterliliklerini ölçmüyoruz ve bakmıyoruz. Pedagojik formasyon çok önemli. En değerli varlığımızı, geleceğimizi teslim ediyoruz oysa. Ve o çocuklar ki, ailesinden daha fazla zamanını okulda ve öğretmeni ile geçiriyor. Bu nedenle, öğretmen atama ve yetiştirme sisteminde özel şeylere ihtiyaç var. Mülakat gibi, sosyolojik ve psikolojik formasyon aramak gibi. Amaç, erdemli ve ahlaklı nesiller yetiştirmek olmalı aynı zamanda. Bilgiyi her türlü öğretiriz zaten. Elbette, bütün nesli suçlamıyorum. İhmallerimiz var, eksiklerimiz var diyorum. Hiçbir şey tek taraflı değil. Toplum olarak hepimiz sorumluyuz. Ortada bir sorun varsa, hepimiz suçluyuz. Duyarsız bir toplum haline geldik. Toplum olarak değerlerimizi tekrar kazanmak için çözüm yolları üretmeliyiz."

-Sizce bu hale nasıl geldik?

"Hepimizin sorumluluğu var. Mesela, medya. Medyanın, televizyonların sorumluluğu çok büyük. Senaristler, Televizyondaki diziler, programlar, bunlara sponsor olanlar. Bütün bunların sorumluluğu yok mu? Ya spikerlerin?"

-Sadece medya mı?

"Elbette değil. Demek istediğim, işi ehline vereceğiz. Bürokraside de aynı şekilde. Bürokrasi içinde birbirini koruyan kollayan değil, işini yapmayanı da cezalandıran mekanizmaları yerleştirip uygulamaya geçirmemiz lazım. Eğer bu adam kayırma şeklinde oluyorsa, bizim liderimiz Tayyip Erdoğan, bunlara geçit vermez. Siyaset, kendine çekidüzen verirken, siyaset dışı mekanizmalar da kendini düzeltmelidir."

-15 yıldır AK Parti iktidarı var? Neden böyle olmasına izin verildi ya da bu durum erken fark edilmedi?

"İl başkanı, ilçe başkanı, bürokratı denetleyemez. Vatandaş, önce kendisi dürüst olacak. Adil davranacak. Hak etmediği veya yasal olmayan bir şeyi istemeyecek. Bir işi yapmak için siyasetçi bana telefon etsin demek, topu taca atmaktır."

-2109’a mı hazırlanıyorsunuz? Olası bir erken seçim hesap ve hazırlığınız var mı?

"2019’a hazırlanıyoruz."

-FETÖ Operasyonları ve parti yönetimlerindeki ‘FETÖCÜ’ iddiaları ve ayıklamaları hangi kriterlere göre yapıyorsunuz?

"Miladımız, 17/25 Aralık. Toplumun her kesimi için olduğu gibi partimiz için de ölçümüz budur. 2013 ‘te hükümete bir saldırı olmuş ve miladımız burası. O gün ihanet etmişler. Gerçek yüzlerini göstermişler. Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanımız? Tabanı ibadet, ortası ticaret, tepesi ihanet. İbadet ve ticaret kısmı içinde insanlar aldatılmış. Bu da 17/25 Aralık’ta ortaya çıkmış. O güne kadar insanlar bunlara bir şey söylememiş. MİT Tırları Olayı ortadayken, 15 Temmuz ‘da ihanetin zirvesi tüm dünya önünde ortadayken; ne yapacaktık? Bu ihaneti görmeyecek miydik? Şu anda her zamankinden daha fazla birlik beraberliğe ihtiyacımız var. Biz toplum olarak birbirimizi denetleyip yanlışları düzeltmeliyiz. Bu ülkede aynı gemide gidiyoruz. Bu gemiyi sağlıklı limanlar oluşturup orada tutmak boynumuzun borcudur. Farklılıklarımız olabilir ama günün sonunda gözyaşlarımızın rengi aynıdır.

MUSTAFA ATAŞ KİMDİR?

Mustafa Ataş, siyasete 1977 yılında Milli Selamet Partisi Beşiktaş Gençlik Kolları'nda başladı. 1982'de şimdi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi olan İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitirdi. 1985'de Refah Partisi Beşiktaş İlçe Yönetim Kurulu Üyeliği, 1989'da Refah Partisi Beşiktaş İlçe Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1992 yılında Refah Partisi’nde Recep Tayyip ERDOĞAN’ın İl Başkanlığı’nda İstanbul İl Sekreteri, 1995'de Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığı, Fazilet Partisi İstanbul Kurucu İl Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması sürecinde kader arkadaşıydı. Siyasette 40 yılını, Tayyip Erdoğan ile birlikte yaptığı siyasette 32 yılı tamamladı.

Erdoğan’ın belediye başkanlığı seçiminden Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı seçimleri de dahil olmak üzere Seçim Koordinasyon Merkezleri (SMK) emanet edilen Mustafa Ataş; siyaset ve özel yaşamında dürüst, taviz vermeyen, bildiği doğruları  gereken yerde söyleyen örnek bir kişilik sergiledi ve 13 yıllık SKM Başkanlığı’nda 10 seçim yönetti.

Siyasi hayatı boyunca Belediye Başkanlığı döneminden Cumhurbaşkanı oluncaya kadar Erdoğan’ı yanıltacak ve hayal kırıklığına uğratacak bir hata bile yapmadı ve bu nedenle de bugün, Erdoğan'ın Genel Başkanı olduğu AK Parti'nin Teşkilatlanması ATAŞ’a teslim edildi. Ataş, geçtiğimiz hafta AK Parti'deki son görevinde ikinci yılını tamamladı.