FETÖ ile mücadelede yeni bir boyut kazandı! İşkenceden de yargılanacaklar

FETÖ ile mücadelede yeni bir boyut kazandı! İşkenceden de yargılanacaklar

15 Temmuz kanlı darbe girişiminde bulunan FETÖ ile mücadele yeni bir boyut kazandı. Ankara’da görülen dava bu kapsamda hainler için ilk olma özelliğini taşıyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bir dönem herkesin bildiği ancak kimsenin ‘görmediği, duymadığı, bilmediği’ bir süreç, Ankara’da görülen FETÖ davası ile yeni bir boyut kazandı. Kara Harp Okulu’nda FETÖ’cü olmayan askeri öğrencilere yönelik uygulanan fiziki ve psikolojik şiddet ilk kez mahkemede ayrı bir suç unsuru olarak dava dosyasına girdi.

FETÖ’nün askeri okullarda ‘bizden olmayan herkesin atılması lazım’ düşüncesiyle hareket ettiği dönemde kendilerinden olmayan öğrencilere her türlü işkenceyi müstahak gören örgüt mensubu çok sayıda komutan ankesörlü arama, ByLock kullanıcısı olma ve darbeye iştirak gibi suçların yanı sıra ‘işkence’ suçlamasıyla da yargılanacak.

İşkencecilerin hepsi 15 Temmuz’da darbeye katıldı

O dönemde yaşadıkları fiziki ve psikolojik şiddeti, FETÖ mensubu komutanların davranış biçimlerini, gördükleri muamelelere rağmen seslerini bir türlü ‘bilmesi gerekenlere’ duyuramayan eski Harbiyeliler Yeni Şafak’a konuştu.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından herkesin gerçeği görmeye başladığını anlatan mağdur Harbiyeliler, kendilerine işkence yapan subaylardan hain darbe girişiminden yıllar önce şikayetçi olsalar da o dönemde kimsenin bu konunun üzerine gitmediğine vurgu yaptı. Şikayetçi oldukları subayların tamamına yakınının 15 Temmuz’da darbe girişimine bizzat iştirak ettiklerini kaydeden mağdur öğrenciler, işkencecilerin tamamının FETÖ mensubu çıktığının altını çizdi.

Nizamiyeden girdiğimizde isimlerimizi biliyorlardı

Askeri Liseden dereceyle mezun olan Mete Han Kutlusan, çok başarılı ve örnek gösterilen bir öğrenci olarak Kara Harp Okulu’nu kazandığını belirterek, intibak için gittiği İzmir-Menteş’teki kampta ne tür işkencelerle karşılaştıklarını anlattı.

Bu kampın bir ‘alışma’ kampı olduğunu, kendilerinin ise zaten askeri liseden geldikleri için normal şartlarda ‘zorlanmadan uyum sağlamaları’ gerektiğine dikkati çeken Mete Han Kutlusan, “Ancak öyle olmadı. Çünkü askeri liseden gelen ve ‘kendilerinden olmayan’ isimleri FETÖ’cü subaylar liste olarak hazırlamıştı. Daha kapıdan girer girmez isimlerimiz sayıldı, bizi ayırdılar. ‘Şok Mangalarına’ alındık” ifadesini kullandı.

Askeri okulda askeri lise öğrencileri azınlık oldu

Şok Mangası eğitimleri adı altında her türlü işkenceye maruz kaldıklarını kaydeden Mete Han Kutlusan, yaşadıklarını şöyle anlattı:

Bizi sindirmek için FETÖ mensubu sözde subaylar insanlık onuruna ve üniformanın şerefine yakışmayacak eylem ve söylemlerde bulundular. Şimdiye kadar pek çok haberde ve kitapta bu işkenceler yazıldı, çizildi. FETÖ mensubu olmayan bizlere bunlar uygulanırken, geri kalanlar askeri eğitim kampını adeta yaz tatili gibi geçirmekteydi.

 

Vücudu dayanamayıp ölen de var, psikolojisi bozulup intihar etmek isteyen de

Bu işkencelerin sonunda kimi arkadaşlarının çok ciddi sağlık sıkıntılarıyla karşılaştığını, kimilerinin psikolojilerinin bozularak intihar girişiminde bulunduğuna vurgu yapan başka bir mağdur öğrenci ise ölümle sonuçlanan olaylar dahi olduğunu belirtti.

Mağdur öğrenci, Erkan Yiğit isimli Samsunlu bir subay adayının saatlerce susuz bırakıldığı ve kilometrelerce koşmaya zorlandığı anlatarak, Yiğit’in gece boyu uykusuz kaldığını, ertesi günkü koşuya da çıkarıldığını, bünyesinin buna dayanmadığını ve parkurda bir anda yere yığılarak hayatını kaybettiğini açıkladı.

FETÖ’cü subayların hastaneye götürdüğü Yiğit hakkında rapor yazan FETÖ’cü doktorlar ‘çoklu organ yetmezliği’ ifadesiyle olayı örtbas etti.

Meclis’teki Komisyon için ‘Çay içirip yollarız’ demişler

Söz konusu dönemde Menteş’teki intibak merkezinde olan bir başka mağdur öğrenci ise “O dönemde TBMM’de kurulan komisyondan neden bir sonuç çıkmadı?” sorusuna, “O kadar rahatlardı ki… -Kime şikayet ederseniz edin, bu okuldan atılmanızın önünde kimse duramaz. Buraya inceleme yapmak için gelenleri çay içirip yollayacağız- şeklinde konuşabiliyorlardı. Bu rahatlıklarının temel sebebi şuydu; 2006-2014 yılları arasında harp okullarından binlere öğrenci atıldı veya istifaya zorlandı. Bu sayı Cumhuriyet tarihi boyunca atılan ve ayrılan öğrenci sayısından daha fazlası. Ancak kimse ‘neler oluyor’ demedi. Ya da demek istemedi. ‘Devir onların devri’ deyip tüm bu yaşananlara gözünü-kulağını kapatan üst düzey komutanlar veya yöneticiler vardı” yanıtını verdi.

FETÖ ile mücadele çok yanlış bir şekilde yürütülüyor

Baskılar sonucu dereceyle girdiği Kara Harp Okulu’ndan istifaya zorlanan Mete Han Kutlusan, 15 Temmuz’dan bu yaşanan sürece dair, “FETÖ ile mücadelede oldukça yanlış adımlar atılıyor. Türkiye olarak daha örgütün ideolojisini, nasıl yapılandığını, ne yapmaya çalıştığını, üst kademesinin hareket tarzını dahi anlamadık” dedikten sonra, nasıl mücadele edilmesi gerektiğini şöyle anlattı:

"PKK ile mücadelede yapılan hatanın aynısını yine yapıyoruz. Yıllarca terörle değil, teröristle mücadele ettik. Şimdi de FETÖ ile değil, FETÖ’cülerle mücadele ediyoruz. Onu da yarım yamalak yapıyoruz.

Eğer çözüm istiyorsak, tanımı doğru koyacağız. 15 Temmuz’da şehit olanların kıymetini çok iyi bileceğiz ama bir ülkenin 15 Temmuz gibi bir gece yaşamasının utancını da iyi analiz edeceğiz. Biz o dönem yaşanılan travmayı tahlil edemedik halen.

FETÖ mücadele merkezi kurulmalı

FETÖ işlevsel olarak casusluk ve terör örgütü. Ama yapısal dinamikleri farklı. Birçok açıdan kült hareket olarak tanımlanabilir. Bunu iyi analiz etmezseniz, mücadeleniz de zayıf kalır.

Örgütle mücadele sadece belirli isimlerin omuzunda ilerliyor. Bunun temele yayılması lazım. Stratejik bir merkez kurulmalı ve güvenlik bürokrasisinden, akademisyenlerden, gazetecilerden ve örgüt mağdurlarından oluşan isimler burada görevlendirilmeli. Yani bir ‘hafıza’ oluşturulmalı.

FETÖ’cülerin hepsini aynı şekilde suçlamadan, örgüte yakınlıkları ve faaliyetlerine göre derecelendirerek bir süreç başlamalı. Seyirci, Müşteri (çıkar amaçlı olarak örgüte girmiş), Sempatizan, Militan ve Beyin Takımı gibi ayrımları net koyup, hepsine göre ayrı bir mücadele yöntemi, cezalandırma veya gerekirse rehabilitasyon politikaları belirlemek lazım.

Örgütle mücadelenin ‘milli güvenlik’ meselesi olduğu bir dönemde FETÖ kavramını öyle bir laçkalaştırdık ki örgüt siyasi gündemle sulandırıldı ve bu tam da onların istediği bir sürece taşıdı ülkemizi. FETÖ bu haliyle yurtdışında bir ‘diaspora’ oluşturuyor. Almanya’ya binlerce kişi iltica için başvuruyor. Almanlar da ‘Binlerce kişiden terör örgütü mü olur?’ diyor. Bunları iyi ayırmalı, süreci iyi yönetmeli ve herkese bunu en iyi şekilde anlatmalıyız.

Üst düzey FETÖ mensuplarının yargılamalarındaki çifte standardın ortadan kaldırılması, toplumda FETÖ ve 15 Temmuz kelimelerinin ne yazık ki kaybolan itibarlarının geri kazanılması noktasında mühimdir. FETÖ ile mücadelede mağduriyet oluşturulmadan, geri kazanılacakların üzerine düşerek ve onları topluma kazandıracak adımlar atarak ilerlemek gerekir.

Eğer bugün geldiğimiz noktada ‘bu saatten sonra tekrar bir FETÖ’cü darbe girişimi olmaz’ diyemiyorsak hepimiz bunun nedenlerini iyi analiz etmeliyiz."

'Bu çocukların hakkı yendi' denilmedi

Süreçte yaşadıklarını anlatan bir başka mağdur ise “Bunca şey yaşadık ancak halen bugün bile bize kimse ‘Pardon’ demedi. Milli Savunma Bakanlığı’ndan ‘bu çocukların hakkı yendi’ açıklaması yapılmadı. Bizi halen yok sayıyorlar. Mağduriyetlerimiz de giderilmedi. Maddi mağduriyetlerimizin hiç önemi yok, bizim için en önemlisi iade-i itibar. Bizim neden işkence ve baskılarla okullardan uzaklaştırıldığımızın en net haliyle kamuoyuna duyurması, ilgili bakanlıkların da bundan sonraki davaları da bizzat yakından takip etmesi gerekir” dedi.