Ne çabuk unuttuk 15 Temmuz'u, tıpkı 28 Şubatlar, 12 Eylüller, 27 Mayıslar gibi...

Fetullahçı Terör Örgütü’nün başını çektiği Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki “ihanet gruplarının” ittifakıyla yaşanan 15 Temmuz kanlı Darbe ve İşgal girişiminin acılarını ne çabuk unuttuk.

Henüz toprağa verdiğimiz şehitlerimizin teni soğumadan, gazilerimizin tedavileri tamamlanmadan unuttuk hem de.

Her birinizin, ayrı ayrı hikayelerle, onları nasıl unutmadığınızı ispatlamaya çalışacağınızı biliyorum.

Eminim çoğunuz da sosyal medyadaki FETÖ PİÇ’leri ile verdiğiniz mücadeleyi örnek olarak göstereceksiniz.

İnanın kimseyi yadırgamam...

Kesintisiz 20 yılı aşkın zaman FETÖ’ye kadro ihdasından finans sağlamaya ve dahi meşrulaştırmaya varana kadar her türlü desteği verenlerin, 15 Temmuz gecesi “gelişmeleri saklandıkları deliklerden izlemesinin” bile gecenin kahramanlığı olarak aktarıldığı bir ülkede, sosyal medyada ahkam keserek bir terör örgütünün tasfiye edileceğine tabii ki itibar edilir.

Çok çabuk unuttuk çünkü biz herşeyi...

42 Aslan Parçası ile birlikte Özel Harekat Merkezi’nde şehit düşen kendi köylüm Ahmet Çakır’ın henüz küvezde olacak kadar küçük bebeğine doyamadan şehadete gidişinin acısını dul kalan eşinin ve o minicik bebeğin omuzlarına yükledik biz.

Karısı ve çocuklarına, “Cumhurbaşkanımız evlerinize dönün diyene kadar beni beklemeyin” diyerek üzerindeki pijamasıyla sokağa fırlayıp darbeci alçaklar tarafından köprü üzerinde şehit edilen taksici Akın Sertçelik’in ailesinin sırtına yükledik biz bu ülkenin yüz yıllık acısını. Bunu bir de en kallavi “antiFETÖcülük” maskesi altında yaptık.

15 Temmuz gecesi şehit düşen 246 şehidimizin geride bıraktığı acılı ailelerinin, eş ve çocuklarının, ana ve babalarının sırtına yükledik...

Binlerce gazinin o gece açılan yaralarına tuz gibi biber gibi bastık biz 15 Temmuz’u unutuşumuzu...

Öyle kolay unuttuk ki; şimdi, o gecenin eli kanlı katillerini bizlere “Yusufiyeliler, hizmet erleri” diye yutturmaya çalışanlara kol kanat gerenleri bile siyaset adına, taraftarlık adına, sendika ya da siyasi görüş mensubiyeti adına koruyabilecek kadar kolay unuttuk.

Öyle bir unuttuk ki; tıpkı 28 Şubatlar gibi 12 Eylüller, 12 Martlar, 27 Mayıslar gibi unuttuk hem de...

Bütün o gece ve ülkenin geride kalan 40 aşkın yılının üzerine karabasan gibi çöken terör örgütünün firari elebaşısı Fetullah Gülen için hala “hocaefendi” diyebilenleri, o alçak, o namussuz, o şerefsiz, o vatan haini için devlete ve millete ve dahi bu vatana buğz edenleri kurtarmak için seferber olanları sahiplenmenin, o geceyi unutmaktan, o gecenin şehit ve gazilerine, ölümü öldürenlerine ihanet etmekten başka nasıl bir anlamı olabilir?

Yazıp çiziyor, bu nedenle de hain bile ilan ediliyoruz. O da yetmiyor foyasını ortaya çıkardığımız Emniyetteki “FETÖ’nün kullanışlı aptalları” devletin maaşlı polisini peşimize takıyor.

Yine ifşa ettiğimiz FETÖ ile ilişkilerini sürdüren sendika ve STK’lar tarafından Ege’de FETÖ’cü İçanadolu’da ve Doğu’da Ergenekoncu ilan ediliyoruz.

Peki susacak mıyız? Elbette hayır...

Birileri, sistemli bir şekilde Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarıyla iş tutarken, bıraktıkları izler ortaya çıkacak diye bu örgüt mensuplarını koruyup kollasa da biz susmayacağız.

Susarsak yüreğimiz, kalememiz ve dilimiz kurur, kurusun.

Şehitlerin ve onların arkasında bıraktığı gözü yaşlı yakınlarının ahı kurutur yüreğimizi.

Ankara’da Külliye önünde şehadete nail olan 31 yaşındaki Özgür Gençer’in yetimlerinin ahı tutar bizi...

Varsın onlar tutuklu FETÖ şüphelilerini kurtarmak için seferber olsun, varsınlar tutuklu FETÖcüleri bile görevden almaktan korksun ve hatta tekrar görevlerine iade etsinler. Hatta TSK içerisindeki darbeci damarın yeni bir darbe hazırlığı yaptığı şu günlerde, onlara şirin görünmek adına mavi boncuk dağıtsınlar... Biz mücadelemizden ve inandıklarımızdan asla geri adım atmayacağız.

Sadece tek bir şey değişecek; bu şamadan sonra FETÖ ile mücadele noktasında şahsım ve AVAZTÜRK, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan haricinde hiçbir özel ve tüzel kişiliği kendine yakın ya da aynı safta görmeyeceğiz.

Çok açık ilan ediyoruz ki; FETÖ mensuplarına karşı “ama, fakat, lakin, aslında” gibi yaklaşımlarda bulunan sendikalardan iş dünyası STK’larına, siyasi partilerden kamu kurum ve kuruluşlarına  ve yerel yönetimlere hiç fark etmeksizin FETÖ ile mücadelede aynı safta olduğumuz adresler değil; tam da karşımızdaki mücadele edilmesi gereken adresler olarak bakacağız.

Ve dahi bunlar içerisinde kimilerinin bizim nazarımızdaki yeri 15 Temmuz akşamına kadar FETÖ ile iş tutanlardan çok da farklı değil.

Kimse kalkıp da “referandum öncesi birlik” hikayeleri okumasın bize...

Bugün bu ihanet örgütünü koruyup kollayanları örtmekten başka bir amaca hizmet etmez bu süslü cümleler.

Üstelik, FETÖcülerin tasfiyesinin akamete uğratılması ve 15 Temmuz’un hesabının görülmemesi durumunda bu ülkenin önüne referandum sandığını getirmeyecek bir örgütten söz ediyoruz...

Gazamız mübarek ola, kalın sağlıcakla...

Önceki ve Sonraki Yazılar