NECDET PEKMEZCİ

NECDET PEKMEZCİ

ODTÜ-Aydınlıkevler ve MİT Güzergahı

Türklerde İstihbarat devlet kadar eski. İstihbaratı kişiselleştiren ise Abdülhamid olsa da millileştiren M. Kemal oldu.

Haliyle İstihbaratta iki çizgi mücadelesi hep kanlı, kirli ve yeraltında oldu. Bir yanda kişisel istihbarat birimi vardı diğer yanda milli. Çoğu zaman  kişisel istihbarat elemanları, milli yapının içine girdi. Kişisel istihbarat aynı zamanda  gün geldi gayrı milli oldu. Milli istihbaratın içinde örgütlendi gayrı milli unsurlar.

Abdülhamit’in çizgisinden gittiklerine inanlar, Moskofu düşman tutarlarken, ABD’yi dost belledi. Oysa Abdülhamit için, ne ABD’nin hükmü vardı o sıralar ne Fransa’nın ne İngiltere’nin, özellikle de Almanya’nın…

Çünkü, Abdülhamit; Almanya Kralı Şarlken’i izaha çekenlerin torunuydu.  Fransa Kralı François’e efendilik yapanların da…

Abdülhamit hallolurken, aslında Osmanlı sanılsa da Türkler halloldu. Aksi mümkün değildi, İttihat Terakki’ye hüküm keserken, insaf unutulmamalı..

Onlar da kendilerince zabitleri oldu Türkün coğrafyasının…

Oysa ki coğrafyanın kadim kanununda ihanet vardı; Abdülhamit kadar İttihat Terakkiciler tanıştılar bununla; Bulgar, Yunan Arnavut ve Arap sosyalistleri de dahil oldu ihanete…

Gün geldi Mustafa Kemal ortaya çıktı; istihbaratı millileştirdi…

Hizmet ehilleri, millileşen istihbarata da sızmayı başardı…

Anlayacağınız, Abdülhamit’e ihanet edenler, cumhuriyete de ihanet etmekte sakınca görmedi.

Dün, efendi, Almanya, İngiltere ve de Rusya olurken, tarih birden ABD’yi  getirdi, mazlumlar coğrafyasının karşısına…

Abdülhamit’i ve de İttihat Terakki’ye ihanet edenler bu kez cumhuriyete kafa tuttu.

Adı dün başka bir şey oldu, bugün Fethullah Gülen…

Ve geldik bu güne!

Peki; Milli İstihbarat Teşkilatı ne kadar “milli”

Bence şüpheye gerek yok; TSK ne kadar “milli”yse “MİT” de öyle…

Şüphe edilmesi gereken adres haliyle biliniyor…

İstanbul, Ankara  derken son çıkış ODTÜ’den Aydınlıkevler’e…

Ve oradan Kanada ardından da ABD…

Derken…

Sahi PKK’lı Dilaver Yıldırım, 1978 yılında  Güven Hastanesi’ni soyduğunda Aydınlıkevler kavşağında yakalanmamış mıydı!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar