Suriye'de Irak'ta ve diğer mazlum coğrafyalarda olmalıyız, olmak zorundayız!

Enver Paşa yurtdışına çıkmaya mecbur kalmasından kısa bir sure önce Teşkilat-ı Mahsusa'nın önemli isimlerini toplar ve teşkilatı Umum İslâm Alemi İhtilal Teşkilat'ına dönüştürür.

Enver Paşa'nın bu hamlesinin bir sonucu olarak, biz Anadolu'da  işgalcilerle ve emperyalizmle mücadele ederken, Fas, Cezayir, Libya, Mısır, Sudan, Irak, Suriye, Yemen, Bosna, Kosova, Azerbaycan, Kafkasya, Orta Asya'da Milli Mücadeleler başlar...

Haçlı-Siyonist ittifakına karşı İslâm coğrafyasının dört bir yanında bu mücadeleleri verenlerin çok büyük kısmı ise Teşkilat-ı Mahsusa mensuplarından oluşur.

Emir Halid el Cezayiri'den, Ömer Muhtar'a, Şeyh Meragi'den, Salih Tunusi'ye, Azem Beyta'dan, Mehmet Emin Resulzade'ye, Mirza Küçük Han'dan Abdülmecid Çermoyef ve Mustafa Çokay'a, Törekul Aytmatov'dan, Mağcan Cumabay'a kadar bir çok kahraman sayılabilir bu listede.

Peki bütün bu gerçekliklerin üstü neden örtülüyor, neden tarihimizin bu şanlı sayfaları yeni nesillere sistemli bir şekilde örtülüyor? Çünkü bu coğrafyanın insanı, Edirneyle Kars arasına sıkıştırılmış küçük bir Türkiye'ye razı bırakılmak isteniyor.

Bizim yapmamız gereken, bu tarihi gerçeklikleri bir şekilde gün yüzüne çıkarıp, 100 yıl önce bu topraklarda yapılan anlaşmaları da planları da cetvelle çizilen sınırları da tanımamak. Çünkü bugün Ortadoğu'da yeniden dizayn etmek istedikleri coğrafyaların tamamı bu ülke insanına bırakılmış ecdad mirası.

Bakmayın siz İngiliz, Rus, Amerikan muhiblerinin bugün Türk askerinin El Bab’da, Cerablus’ta, Musul'da hattızatında Fırat Kalkanı ile ecdad mirasında oluşunu “emperyal emel” olarak nitelendirip eleştirmesine…

Emperyalizmin bu topraklardaki uşaklarının, bu toprakların nesepsizlerinin bu tür manipülasyonlarına aldanmak yerine, yukarıda yazdığım Ümmetin kahraman evlatlarının verdiği şanlı mücadelenin tarihine ulaşmayı deneyin. O tarihi, gün yüzüne çıkaracak dirayetli bir devlet aygıtının oluşması için verilen mücadeleye omuz atın.

Evet! Biz bugün, Suriye'de Irak'ta ve diğer mazlum coğrafyalarda olmalıyız, olacağız, olmak zorundayız…

Türkiye maalesef yıllarca batılılaşma edebiyatı üzerinden, kendisiyle sıkı bağları olan bu coğrafyalardan koparıldı.

Teşkilat-ı Mahsusa'nın vatan toprağı saikiyle her karışında var olduğu bu coğrafyalara eski Türkiye, batının icazetini alamadan giremedi.

Şimdi Yeni Türkiye'ye yönelik taarruzun, içinde bulunduğumuz kuşatma ikliminin, 15 Temmuz’da FETÖ’nün kripto PİÇleri eliyle denedikleri kanlı darbe ve işgal girişiminin, yaşadıımız ekonomik saldırıların ve bütün bunların asıl hedefi olan “Erdoğansız Türkiye” arayışının asıl sebebi de bu zaten.

Erdoğan, Teşkilat-ı Mahsusa ruhunu uyandırdı. O ruhu bu coğrafyalardaki Ümmetin onurlu halklarına htirmeyi başardı. Ve o coğrafyalar, Türkiye'yi ve Türkleri yeniden umut olarak görmeye başladı.

Bundan sonraki her hamle emperyal bir emel değil; ecdad mirasına sahip çıkmak olacaktır; bu böyle biline…

Önceki ve Sonraki Yazılar