NECDET PEKMEZCİ

NECDET PEKMEZCİ

Türkiye’nin işgaline kaç yıl var!

Şu işe bakın ki; ABD’nin Nevada çölünde Milennium Challenge-2002 Yani Türkçe karşılığı; Bin yılın meydan okuması” adıyla düzenlediği tatbikatın üzerinden 15 yıl geçmiş!

O vakitler çokça  yazıldı, konuşuldu bu tatbikat! Her zamanki gibi Türkiye’de kafalar kuma gömüldü. Duymazdan görmezden gelindi; sanıldı ki tehdit, tehlike kapının dışında kalacak böyle yapılarak. Ama öyle olmadı. ABD tamtamına 13 bin 500 askeri ile düzenledi bu tatbikatı. ABD, NATO’yu da dışta tutmadı, bazı ülkeleri gözlemci olarak çağırdı tatbikata, aralarında haliyle Türkiye yoktu.

Nasıl olsun ki!

Tatbikatın senaryosunda adı konulmasa da tarif edilen, işgal planındaki hedef ülke Türkiye’ydi. Senaryoya göre; hedef ülkenin iki kıtada toprakları vardı. Üstelik, bu ülkenin Akdeniz’de bir ada ülkesiyle de sorunları vardı. Azınlıklar da unutulmamıştı hedef ülkede. Azınlık unsurları ile de ciddi sorunları vardı bu ülkenin. İç savaşın eşiğindeydi anlayacağınız. Depremle de başı dertteydi bu ülkenin. Zaten her şey depremle başlıyordu. Depremin ardından uluslararası bir mahkeme devreye giriyor, hedef ülkenin aleyhine ciddi bir karar alıyor. Buna tepki gösteren askerler darbe yapıyor ve ardından da ardından da  aralarında sorun olan ada ülkesini kuşatıyor. İşte ABD burada kurtarıcı olarak ortaya çıkıyor. Özgürlük, demokrasi, insan hakları ve had bildirme adına 96 saat içinde bu ülkeyi işgal ediyor!”

Anlayacağınız, ABD işgal için her türlü gerekçeyi çoktan hazırlamış. Üstelik gerekçeleri de evrensel ve kutsal!

Senaryoya bakarsak; her şey göstere göstere yapılıyor. Öyle gizli saklı bir şey yok.

15 Temmuz’da NATO’nun gladyonun FETÖ uzantısının darbe teşebbüsü boşuna değil. Ardından FETÖ’nün NATO’da görevli asker elemanlarının Almanya’dan Belçika’ya kadar görev yaptıkları ülkelerde Türkiye’nin isteğine rağmen iade edilmeyip korunup kollanmalarının da haliyle makul ve mantıklı bir gerekçesi var.

Tabii ki; ABD-NATO’nun dehlizlerinde güncellenen Milennium Challenge-2002 tatbikatında Rıza Zarraf Davası’nın yolunun Lahey’e çıkarılacağı, MİT TIR’larının buna gerekçe teşkil ettirileceği ve Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılamanın kapılarının açılacağını da görmek gerekiyor…

İster paranoya, ister komplo teorisi deyin bunlara…

İsterseniz de tesadüf deyip geçin…

Ancak coğrafyada komplo teorisi ve paranoya olarak görülen olaylar, gün geliyor kaşımıza reel politik olarak çıkıyor. 

Birkaç gün önce NATO’da çok da ses getirmeyen bir gelişme yaşandı.

Hani şu Atatürk’ü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef tahtasına koyan tatbikata ev sahipliği yapan Norveç’e ödül geldi NATO’dan. NATO’nun Norveçli Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in görev süresi Eylül 2020'ye kadar uzatıldı.

Yapılan yaptığı yazılı açıklamada Stoltenberg'in NATO'nun 21'inci yüzyıldaki güvenlik sınamalarına karşı kendini yenilemesine katkıda bulunmaya devam edeceğine yönelik güvenlerinin tam olduğu bildirildi.

Öyle görünüyor ki, tamamlayacak işleri var Stoltenberg'in…

Uzun bir süre yok Stoltenberg'in önünde. Her şeyi 3 yıl gibi bir sürede halletmesi gerekiyor.

Peki; Türkiye’nin yeri ne ya da süresi ne kadar bu gelişmeler karşısında?

Türkiye’nin NATO ile Rusya ya da Şangay 5’lisi arasında gel-gidi de nedensiz değil.

Çünkü, tehdit ve tehlike alenen geliyor. En büyük tehdit de NATO…

Türkiye’nin başı NATO’ya üyeliğinden bu yana dertten, beladan bir türlü kurtulmadı. Ekonomik yaptırımları, borçlanmayı, yüksek askeri harcamaları bir yana koyarsak, Kore’den başlayarak,  12 Eylül öncesindeki sağ-sol çatışmasına, ve haliyle terör örgütleri PKK ve FETÖ’ye kadar Türkiye hep kanını döktü, fidanlarını kırdırdı.

Eline ne geçti Türkiye’nin, acıdan, kandan, gözyaşından başka…

NATO’nun sözde üye  ülkeleri de, “dost ve stratejik müttefikler” her fırsatı değerlendirdiler, buldukları her fırsatta kanını döktürmeyi, can verdirmeyi becerdiler mazlumlara…

Bu sıralarda NATO’nun karanlık, kirli dehlizleri bir hayli hareketli! Çünkü güvenlik konseptini güncelliyor NATO! Türkiye’nin yeri ne bu konseptte!

Sıkı durun, olası bir tehdit de ya da işgalde  ABD-NATO, Türkiye’yi kurtarmaya hazırlanıyor! Planlar çoktan yapıldı NATO Karargahı’nda. NATO’nun Türkiye’nin hangi bölgesine ne kadar asker indireceği, buraya ulaşmada kullanılacak hava ve deniz limanları, içerdeki sivil destekçiler kimler hepsi ayrıntıları ile yazıldı.

NATO, Türkiye’yi olası bir işgale karşı özgürleştirmek için harıl harıl çalışa dursun, Ankara’da ise bambaşka bir hava hakim. Güvensizlik haf safhada. “NATO, güncelleme adı altında Türkiye’yi işgale mi hazırlanıyor” sorusu soruluyor fısıltıyla da olsa. Aslında soru kadar karargahın da bu konudaki yanıtı açık.

NATO artık stratejik düşman!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar