Yeni YPG yine PKK

ABD her fırsatta Rusya’nın müttefiklerini taciz ede dursun, Rusya’da Kuzey Avrupa hava sahasına hem de ağır bombardıman uçaklarıyla pike yapmağa başladı bile. Lakin Rusya her ne kadar çatışma ortamını Avrupa’ya taşımağa uğraşsa da merkez hala Ortadoğu...

ki provovakasyonlarından netice alamayan ABD’nin masasında ki olası felaket senaryosunda Kuzey Kore’ye silahlı bir müdahalesine bu ülkenin kontrolsüz karşı saldırısıyla yerle yeksan olacak Japon ve G.Kore sanayisinin geleceği var. Çökmüş halde ki Amerikan otomotiv sanayisinin canlanması da dahil kısa vadede kendisine yarayacakların daha uzun vadeli sonuçlarının bölgede ki etkinliğini Çin’e kaptırmasına sebep olacağını çok iyi biliyor.

Yalnız günümüz de her iki blok tarafından sürdürülen stratejik savaşların karşıt veya koşut en temel parçası olan Türkiye’nin kafası bir hayli karışık. Bu durum jeopolitik eksende pek çok ülkeyi de arafta tutuyor. Geleneksel Batı – Doğu çatışmasında tavrını hep Batı’dan yana koyan Türkiye’nin (Osmanlı dahil) 200 yıllık hüsrandan sonra –ki en büyük kırılma 1987’den beri AB üyeliğinin bir türlü gerçekleşmemesidir– artık kabul ettiği acı gerçektir, Batı’ya olan karşılıksız aşkı.

Batı’dan uzaklaşan ancak Doğu’yla arasında ki mesafeyi de pek kapatmak istemeyen Türkiye için ABD – PKK/YPG ilişkini silah zoruyla da olsa kırmaktan başka bir alternatifte yok gibi. Doksanlı yıllarda Çekiç Güçle başlayan bu ilişki her ne kadar ABD tarafı inkar etse de birbirine eklemlenmiş hatta ordu kuracak biçime dönüşmüştür. ABD’nin yeni projesi PKK’yı YPG kimliğiyle sınırın dışına çıkarıp önce özerk sonra bağımsız bir ülke haline getirmektir. Ancak gözü Türkiye’ye saldırmaktan başka bir şey görmeyen PKK ele başları hala ABD’nin uzun vade de Rusya’nın Esad’ı, İran’ın Şii koridoru ve Türkiye’nin sınırları arasında tampon bölge oluşturma görevinin kendilerine tevdi ettiğini hala anlayamadılar. Barzani Referandumu sonrası Irak’ta suya düşen hayallerini boğulmaktan ancak Suriye’ye taşıyarak kurtarmağa çalışan ABD’nin elinde bu terör örgütü dışında seçenekte kalmadı. PKK için ise en zor durum Amed safsatasıyla kandırdığı gençlere yeni söz de başkentlerinin sınırın epey dışında olacağını anlatabilmesi ve dahi iknasıdır.

Sınırın bu tarafına bakacak olursak son on yılda ordusu Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk ve benzeri kumpas operasyonlarıyla sarsılan Türkiye için en yıkıcısı Fetö’nün darbe girişimiydi. Böylesi bir travmanın hemen arkasından önce Fırat Kalkanı ve şimdilerde Afrin operasyonu ile kendini sınayan Türkiye’nin asıl cevabını aradığı soru işbu operasyonun Batı ile Doğu arasında kendisini tam olarak nerede konumlandıracağıdır.

ABD’nin sahada kaybedeceği YPG’lileri kumar masasında ki fişler kadar bile umursamadığını bilen Türkiye için asıl mesele Rusya – İran ortaklığının vereceği tepkidir. Bu ikiliden Rusya, Akkuyu Nükleer Santrali ve S-400 kazanımlarıyla Suriye’de ki alan kaybını göze alabilecekken İran’ın şu an daha elzem iç meseleleri varken Türkiye’nin Suriye’de kazanacakları diplomatik açıdan bile karşı karşıya gelmeleri durumunda kaybedeceklerinden fazla.

Şimdi Kürtler üzerinden daha bölgesel bir hamleye hazırlanan ABD çok büyük bir oyunun çok küçük bir hamlesine cevap verecek Türkiye’yi sahaya daha fazla çekiyor. Afrin’in içerde ki yansıması Kobane’ye benzer mi ya da Osmanlı devrinde ki Arap – İngiliz işbirliğinin sonuçlarını yansıtır mı?

Bunu zamanla göreceğiz ancak böylesi kritik operasyonun tam ortasında İçişleri Bakanı Soylu’nun koltuğunun sallantıda olduğuna dair söylentiler işi ne kadar ciddiye aldığımızı hem içerde hem de dışarda ayrıca sorgulatıyor, o da ayrı mevzu...

Önceki ve Sonraki Yazılar