'VLP aşı çalışmamızda başarılı olabilirsek aşımızın koruyuculuğu çok daha iyi diyebileceğiz'

'VLP aşı çalışmamızda başarılı olabilirsek aşımızın koruyuculuğu çok daha iyi diyebileceğiz'

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, geliştirilen virüs benzeri parçacıklara (VLP) dayalı aşı adayının başarılı olması durumunda dünyaya "Aşımızın etkinliği ile koruyuculuğu çok daha iyi ve uygun şartlarda üretilebilir" denilebileceğini belirtti.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Habertürk televizyonunda Bilişim Vadisi'nden katıldığı canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bilişim Vadisi'nin Türkiye'nin en büyük kapalı alanına sahip teknoloji geliştirme bölgesi olduğunu vurgulayan Varank, teknoparkların firmalara sağladığı avantajları anlattı.

Varank, Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu'nun (TOGG) da Bilişim Vadisi'nde faaliyet gösterdiğini anımsatarak, "TOGG ile birlikte Bilişim Vadisi'nde mobilite ekosistemi çok güçlü bir şekilde gelişmeye başladı." diye konuştu.

Bilişim Vadisi'nde bir tasarım kümelenmesi gerçekleştirdiklerini ifade eden Varank, Türkiye'nin en önemli tasarımcılarını bir araya getirdiklerini, yeni tasarımlarla teknolojilerin geliştirileceğini söyledi.

Varank, İzmir'de Bilişim Vadisi'nin yeni bir ayağını kuracakları bilgisini vererek, İzmir'den Kocaeli'ye bir teknoloji koridoru oluşturmak ve gençleri burada misafir etmek istediklerini bildirdi.

"VİRÜS ÜLKEMİZE GELMEDEN ÇALIŞMALARA BAŞLADIK"

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını daha Türkiye sınırları içine gelmeden bilim insanlarıyla toplantılar yaptıklarına işaret eden Varank, aşı ve ilaç geliştirmeye yönelik yapılabilecekleri değerlendirdiklerini dile getirdi.

Varank, bazı bilim insanlarının Türkiye'de aşı geliştirmeye yönelik altyapı ve insan kaynağı bulunduğunu ve yeterli destekle Kovid-19’a karşı aşı geliştirebileceklerini söylediklerini aktardı.

TÜBİTAK çatısı altında "COVID-19 Türkiye Platformu"nu kurduklarını hatırlatan Varank, burada bilim insanlarından uzun sürelere yaymadan kısa sürede netice alınabilecek aşı ve ilaç çalışmalarını yapmalarını istediklerini kaydetti.

Varank, platform altında 7 farklı aşı geliştirme çalışması başladığını belirterek, şöyle konuştu:

"Bunların arasında VLP denilen virüs benzeri parçacıklara dayalı inovatif ve dünyada şu anda 4 ülkede insan çalışmasına geçilmiş benim de gönüllüsü olduğum aşı çalışması var. İnaktif, mRNA ve adenovirüs dediğimiz aşı çalışmaları da var. VLP aşısı insan denemelerine başladı, Faz-1 çalışmalarında sona yaklaşıyoruz. İnaktif aşıda da Osman Erganiş Hoca'mız insan denemelerine yeni başladı. Türkiye'nin farklı üniversitelerinde desteklenen çalışmalar var. İnaktif aşı adayı Kayseri'de çalışılıyor, onlar Faz-2 çalışmasının sonuna gelmiş durumdalar."

"TÜRKİYE'DE UNUTULMUŞ BİR TECRÜBEYİ AYAĞA KALDIRMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ"

Türkiye'de en son 1998'de aşı üretildiği bilgisini veren Varank, dünyada GMP denilen katı standartların uygulanmaya başlandığını, altyapı ve teknolojilerin buna göre güncellenmesi gerektiğini anlattı.

Varank, TÜBİTAK ile aşı çalışmalarını başlattıklarını, Kovid-19 ile birlikte bu çalışmalarda gaza basıldığını ifade ederek, 1998'de Türkiye'de unutulmuş bir tecrübeyi tekrar ayağa kaldırmak için Sağlık Bakanlığı ile birlikte çalıştıklarını söyledi.

VLP aşı çalışmasında başarılı olunursa dünyaya "Aşımızın etkinliği ile koruyuculuğu çok daha iyi ve uygun şartlarda üretilebilir." denilebileceğini dile getiren Varank, "Eğer her şey başarılı olursa sonbaharda VLP teknolojisindeki aşımızı elimize alabiliriz diye düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Varank, Kovid-19 ile mücadelenin yolunun aşılamadan geçtiğine dikkati çekerek, "Vatandaşlarımıza şu çağrıyı yapmış olalım, eğer aşıya erişiminiz varsa lütfen aşınızı yaptırın. Dünyada şu anda aşılanan insanlara ve aşıya erişimi olmayan görece fakir ülkelere baktığınızda, siz bu teknolojiyle bir aşı geliştirirseniz sene sonunda aşınızı elinize alırsanız hem kendi vatandaşlarınıza bunu kullanabilirsiniz hem de dünyaya şifa olacak bir teknolojiyi geliştirmiş olursunuz." ifadelerini kullandı.

"BİONTECH İLE SÜREKLİ İLETİŞİM HALİNDEYİZ"

Türkiye’de özel sektör firmalarının Rusya'nın aşısını üretmek konusunda anlaşmaya vardığını hatırlatan Varank, BioNTech firmasından Prof. Dr. Uğur Şahin ile sürekli iletişim halinde olduklarını ve kendisine Türkiye'de ortak üretim teklif ettiklerini söyledi.

Varank, Uğur Şahin'in şu anda kendi üretim tesislerindeki kapasiteyi artırmaya yoğunlaştığını belirterek, şöyle devam etti:

"Ancak kendisinin Türkiye'de çalışma yapma isteği var. Özellikle kanser araştırmalarıyla ilgili Türkiye'ye gelmek istiyor. Bizim kendilerine sunabileceğimiz imkanlardan detaylı bir şekilde Hasan Mandal Hoca'mız (TÜBİTAK Başkanı) bahsetti. Şu an itibarıyla ortak üretim gündemde değil ama Uğur Hoca'nın gelme isteği gündemde. Biz kendisiyle de geldiğinde görüşmek, beraber kanser araştırmalarında çalışma yapmak istiyoruz."

"AŞIDA GÖNÜLLÜ OLMAYI ÇOK ÖNEMSİYORUM"

Teşvik sistemi ve Ar-Ge ekosistemiyle özel sektöre büyük destekler verdiklerini vurgulayan Varank, bundan sonraki dönemde Türkiye'nin aşıyla ilgili herhangi bir faaliyet yapması gerekirse kısa sürelerde kendi aşılarını üretebileceğine dikkati çekti.

Varank, VLP çalışmasının gelecek ay başlaması planlanan Faz-2 çalışmasında İngiliz mutasyonuna göre tasarlanan aşı adayının kullanılacağı bilgisini verdi.

VLP aşısına gönüllü olma sürecini de anlatan Varank, "Bir faz çalışmasında gönüllü olabilmeniz için aşı yaptırmamış, vücutta antikor geliştirmemiş ve PCR sonucunun negatif olması lazım. Bu şartları taşıdığım için gönüllü olabildim. Hocalarımıza söz vermiştim. Gönüllü olmayı da çok önemsiyorum. Eğer milli ve yerli aşı geliştirme çalışmasından bahsediyorsak gönüllülere ihtiyacımız var. Bu aşıları insanlar üzerinde demeniz lazım ki seri üretime geçebilesiniz." dedi.

Varank, geçen yıl firmaların üstün gayretleriyle 14 günde seri üretim bandından indirilen yerli yoğun bakım solunum cihazına değinerek, şu ifadeleri kullandı:

"Bu cihaz Türkiye'de yoğun bir şekilde kullanılıyor. Dünyanın dört bir yanına ihracat yapılıyor. Aynı arkadaşlarımız Türkiye'de daha önce üretilmeyen yüksek akımlı oksijen cihazını da tasarlamışlar, bu cihazımızı da şu anda hastanelerimizde kullanıyoruz. Türkiye'nin kabiliyetlerinin geldiği noktayı görme açısından bunlar önemli örnekler."

"KRİPTO VARLIKLARLA İLGİLİ RAPOR ÇIKARACAĞIZ"

Varank, rutin işler yerine geleceğe yatırım yapmanın önemine işaret ederek, "Milli Teknoloji Hamlesi mottosuyla geleceğin teknolojilerini sadece kullanan değil, geliştiren, üreten ve satan, kendi ayakları üstünde duran bir ülke olmak istiyoruz ve bunu da başaracağımıza inanıyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Kripto varlıklara ilişkin soru üzerine Varank, şunları söyledi:

"Kripto paralar blokzincir teknolojisiyle üretilmiş ürünler ama bunun bir de borsa tarafı var. Kripto varlıklara şüpheyle yaklaştım, bu benim kişisel görüşüm, hükümetimizin bir politikası değil. Kripto varlıklar farklı bir yatırım aracı olarak algılanmaya başlandı ama bunun yanında blokzincir teknolojisini kullanarak da çok farklı uygulamaları yapabileceğimiz bir dünyaya geldik. Bu işin borsası dediğimizde orada dikkatli olmak gerekiyor. TCMB kripto paraların alışverişte kullanılmamasıyla ilgili vatandaşlarımızı korumaya dönük bir tebliğ yayımladı. Dünyada birçok ülke kripto paralara soru işaretiyle yaklaşıyor çünkü kontrolsüz bir alan. Kripto varlıklarla ilgili mutlaka bir düzenleme yapılması gerekiyor, şu anda çalışmalar sürüyor."

Varank, blokzincirle ilgili TÜBİTAK'ta önemli faaliyetler yapıldığını, dijital parada teknoloji kısmını TCMB ile çalıştıklarını, kripto varlıklara ilişkin de toplantı gerçekleştirdiklerini ve bu konuda bir rapor çıkaracaklarını bildirdi.

"USULSÜZLÜKLE DAĞITILMA GİBİ BİR DURUM YOK"

Muhalefetin Merkez Bankası rezervlerine yönelik "128 milyar dolar" iddialarına yönelik soru üzerine de Varank, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanımızın grup toplantısında yaptığı konuşma kafalarda tüm soru işaretlerini giderecek şekilde tüm detaylarıyla konuyu anlatıyordu. Hazine ve Maliye Bakanımız, Merkez Bankası Başkanımız, diğer arkadaşlarımız teknik yönleriyle cevaplarını verdiler. Burada 128 milyar dolarlık varlığın uçup gitmesi, birilerine usulsüzlükle dağıtılması gibi bir durum yok. TCMB, hisselerinin büyük çoğunluğu Hazineye ait bir anonim şirket. Her türlü hukuki denetime tabi. Uluslararası standartlardaki denetim kuruluşlarının da verilerini incelediği bir anonim şirket. Pandemiyle tüm dünyada düzenlerin altüst olduğu bir dönem yaşadık. Tüm ülkelerde parasal genişlemeler oldu. Türkiye'de de vatandaşlarımızın elini rahatlatacak şekilde parasal genişleme oldu. Dolayısıyla piyasaların döviz ihtiyacı hasıl oldu. Piyasanın döviz ihtiyacına yönelik de TCMB tamamen yasal usullerde işlemler yapmıştır. Burada yanlış bir işlem ve kimseyi zarara sokma durumu yoktur."

"İNSANSIZ SAVAŞ UÇAĞI, SAVAŞAN İHA KONSEPTİNİ BİZ TÜRKİYE'DE GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ"

F-35'lerin önemli kabiliyetleri bulunduğunu ancak çok pahalı bir uçak olduğunu ifade eden Varank, "Bunun sadece alıcısı değil, F-35 Programı'nın bir ortağıydık. Motor parçaları da dahil olmak üzere bine yakın parçasını Türkiye üretiyordu. Hukuki olarak bir boşluğa düşmemek için kendi taahhütlerimizi son güne kadar yerine getirdik. Tek üretici olduğumuz parçalar vardı. Programdan çıkmamızla birlikte uçağın maliyetlerinde bir artış oldu, yeni tedarikçiler bulmak zorunda kaldılar." diye konuştu.

Varank, Türkiye'de Milli Muharip Uçak Projesi'nin yürütüldüğünü ve buna yönelik çalışmaların büyük gayretle sürdürdüğünü söyledi.

Geleceğin teknolojilerinin önemine işaret eden Varank, şu değerlendirmede bulundu:

"Dünya artık otonom, insansız uçaklara doğru gidiyor. İnsansız savaş uçağı, savaşan İHA konseptini biz Türkiye'de geliştirmek istiyoruz. Bu projeyi Baykar ile başlatmış olduk, onların kendilerine koyduğu hedefler var. Belki bundan 5-10 yıl sonra 5'inci nesil savaş uçaklarının artık kullanışlı olmadığını, insansız sistemlere dünyanın dönmesi gerektiğini konuşacağız, bütün dünya bizi takip etmeye başlayacak. Biz yaptığımız bütün işlerde mutlaka geleceği hedeflemeliyiz. Zaten F-35 Programı ile üretim tesislerimiz önemli kabiliyetler elde etti. Hem kendi Muharip Uçak Projemizi devam ettireceğiz, bunun yanında alternatif savaşan İHA projeleriyle de dünyaya yeni bir vizyon koyacağız."

"TÜRKİYE TARİHİNDE BİR SOYKIRIM GERÇEKLEŞMEDİ"

Varank, ABD Başkanı Joe Biden'ın sözde Ermeni soykırımı iddialarına yönelik açıklamalarını kabul etmediklerini vurgulayarak, bu konuda en başından beri şeffaf bir siyaset uyguladıklarını dile getirdi.

Soykırım meselesinin bir mahkemenin karar vermesi gereken teknik bir konu olduğuna dikkati çeken Varank, Birinci Dünya Savaşı atmosferinde yaşanan olayların soykırım olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığını bildirdi.

Varank, Türkiye tarihinde bir soykırım gerçekleşmediğini belirterek, şöyle konuştu:

"Ermenistan, Karabağ'da Azerbaycan topraklarını 30 yıl işgal etti. Bu işgali Azerbaycan başarılı bir şekilde sona erdirdi. Burada da en büyük desteği Türkiye'den aldı. Şimdi muhalefete soruyorum, 30 yıllık Karabağ işgali Türkiye'nin desteğiyle bitirildiğine göre, ABD bizi taltif mi edecekti? Tabii ki aleyhimize açıklamalar yapacaktı. Biz kendi bağımsız uluslararası ilişkiler politikamızı yürüttüğümüz için ülkeler arasında muvazaalar çıkabilir. ABD'nin suyuna gitseydik belki bu açıklamalar olmazdı."

Türkiye’nin Rusya'dan uçak alıp almayacağına yönelik soru üzerine Varank, "Hava Kuvvetlerinin ihtiyaçları doğrultusunda bir uçak nerede varsa, milli güvenliğimiz neyi gerektiriyorsa 'Şu ne demiş, bu ne demiş?' diye düşünmeden menfaatlerimiz doğrultusunda planlamalarımızı yapıp, adımlarımızı atıyoruz. Bir havacılık fuarında Rusya'nın uçaklarını Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı'mıza gösterdi ama burada resmi bir görüşme var ya da yok bunun spekülasyonunu yapmak doğru değil." ifadelerini kullandı.

"ELEKTRİKLİ OTOMOBİLDE ÖNÜMÜZE BÜYÜK BİR PAZAR AÇILIYOR"

Varank, Türkiye'nin Otomobili'ni Aralık 2019'da Bilişim Vadisi'ndeki programla tanıttıklarını anımsatarak, ön gösterim araçlarının büyük oranda beğenildiğini söyledi.

Otomobilin 2022'de seri üretim bandından ineceğini ilan ettiklerini dile getiren Varank, "Şu anda planlandığı şekilde süreçler devam ediyor, fabrika inşaatı sürüyor, makine siparişleri yapıldı. Pil konusunda uluslararası iş birliğiyle ilgili anlaşma imzalandı." bilgilerini verdi.

Varank, otomobilin piyasaya yüzde 50'nin üzerinde yerlilik oranıyla çıkacağını, sonraki süreçte örneğin pilin de Türkiye'de üretilmesiyle bu oranın daha da artacağını ifade etti.

Türkiye'nin Otomobili Projesi'nin bağlantı, sensör teknolojileri ve IoT’nin gelişmesiyle birlikte doğru zamanda atılmış bir adım olduğunu vurgulayan Varank, TOGG ile fikri mülkiyet haklarının tamamen Türkiye'ye ait bir otomobil üretilecek olmasının önemine işaret etti.

Varank, Yeşil Mutabakat ile çevreye yönelik hassasiyetin arttığına dikkati çekerek, "2030’da belki Avrupa'da içten yanmalı motorlu araçlara müsaade edilmeyecek. Dolayısıyla elektrikli otomobil konusunda önümüze çok büyük bir pazar açılıyor." dedi.

"SALGIN DÖNEMİNDE SANAYİMİZ BAŞARILI SINAV VERDİ"

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde Türk sanayisinin başarılı bir sınav verdiğini belirten Varank, üretim sektörünün 1-2 aylık kısa bir dönemin haricinde üretime ara vermediğini dile getirdi.

Varank, Türk sanayisinin bu dönemde kendisini sürece hızla adapte ederek iyi bir alternatif olduğunu tüm dünyaya gösterdiğini ifade ederek, "Bunun sonuçlarını şu anda görebiliyoruz. Türkiye pandemi döneminde büyümeyi başaran nadir ülkelerden oldu, buna da en önemli katkıyı sanayi verdi." diye konuştu.

İmalat sanayisindeki işletmelerin sayısının 2003'te 235 bin iken 2019'da 403 bine yükseldiğini aktaran Varank, bu dönemde imalat sanayisi istihdamının da 2 milyon 667 binden 4 milyonun üzerine çıktığını bildirdi.

Varank, sadece geçen yıl imalat sanayisinde kayıtlı istihdamın 344 bin arttığını belirterek, Türkiye'nin 2020'de imalat sanayisinin katkısıyla büyüdüğünü söyledi.

"İMALATIMIZI DAHA KATMA DEĞERLİ HALE GETİRMEK İSTİYORUZ"

Bu konuda "2023 Sanayi ve Teknoloji Strateji"nde ilan edilen hedeflerle uyumlu gittiklerini vurgulayan Varank, şunları kaydetti:

"Katma değeri üretmenin yolu Ar-Ge'den geçiyor. 2002'de Türkiye'de tam zamanlı Ar-Ge personeli sayısı 79 bin 900'müş, 2019'da 305 bine çıkmış. Patent başvuruları 2002'de 414'müş, 2020'de 8 bin 200'e çıkmış. Kendi teknolojisini geliştiren, üreten, satan ve teknolojiyle imalatını daha katma değerli hale getiren bir ülke olmak istiyoruz."

Varank daha sonra, canlı yayın alanında sergilenen Türkiye'nin yerli imkanlarla geliştirdiği Türkiye'nin ilk seyir füzesi SOM, kriminal incelemelerde kullanılan kimyasallar, kanatlı güdüm kiti, yoğun bakım solunum cihazı, trenler için geliştirilmiş elektrik motoru gibi ürünleri tanıtarak bunlara ilişkin bilgi verdi.

Bakan Varank, Bilişim Vadisi'nde bir yazılım okulu açacaklarını ve başvuruları yakın zamanda ilan edeceklerini sözlerine ekledi.