20 yıllık AKP üyesinin isyanı Kırşehir’de gündem oldu

Kırşehir’de emekli bir vatandaş 20 yıllık tercihini sorguladı; “ekmek alacak durumda değilim” diyerek dikkat çeken sözler söyledi. Sahadaki tepkinin perde arkasını bu dosyada okuyun.

Kırşehir’de düzenlenen buluşmada bir emeklinin sözleri salonu kısa süreliğine sessizliğe bürüdü. Yirmi yıldır aynı siyasi tercihi koruduğunu söyleyen vatandaş, geçim yükünün her geçen gün arttığını, artık en temel ihtiyaçları dahi karşılamakta zorlandığını dile getirdi. Kalabalık arasında yükselen bu ses, sadece bir anlık serzeniş değil; özellikle sabit gelirli geniş bir kesimin birikmiş öfkesinin gün yüzüne çıkışıydı.

“İki çocuk okutuyorum, bu yaştan sonra nakliyecilik yapıyorum”

Söz alan emekli, gençlere ve ailelere yüklenmiş eğitim maliyetlerinin de altını çizdi. “İki çocuğum var, eğitim masrafları için yılların ardından tekrar direksiyon başına geçtim” diyerek, emeklilikte ikinci bir işin artık tercih değil zorunluluk hâline geldiğini anlattı. Bu satırlar, yalnızca kişisel bir hayat hikâyesi değil; alım gücü eriyen emeklilerin giderek yaygınlaşan yeni normunu tarif ediyor.

“31 yıl esnaflık yaptım, 16 bin TL maaşla geçinemiyorum”

Konuşmanın bir diğer kritik başlığı, meslek hayatı boyunca üreterek ayakta kalan esnafın bugün geldiği noktaya dair çarpıcı bir tabloydu. “Otuz bir yıl esnaflık yaptım; bugün 16 bin lira emekli maaşıyla geçinemiyorum” sözleri, mutfak enflasyonunun ve temel gıda fiyatlarındaki artışın emeklilerin bütçesinde açtığı yarığı somutlaştırdı. Emekli vatandaş, nefes aldırmayan pahalılığın günlük hayatta nasıl karşılık bulduğunu, en temel gıdaya erişimin bile hesap kitap konusu hâline geldiğini vurguladı.

Siyasi mesaj: “Üyeyim ama oy vermeyeceğim”

Sahnede en çok yankı uyandıran cümle, ekonomik şikâyetin ötesinde siyasal bir çıkışa dönüştü: “Hâlâ üyeyim ama bundan sonra oy vermeyeceğim.” Bu cümle, seçmenin sadakat eşiğinin, mutfaktaki yangın büyüdükçe hızla eridiğine işaret ediyor. Kırşehir’deki buluşmada tek bir vatandaşın sesi gibi görünen bu itiraz, yerel pazarlardan emekli kahvelerine kadar uzanan geniş bir huzursuzluk dalgasının özeti gibiydi.

Emekli aylıklarının satın alma gücü, kira–gıda–enerji üçgenindeki baskıyla daralırken; aile bütçesi “zorunlu” kalemlere mahkûm hâle geldi. İç talepteki dalgalanma, hane halkının geleceğe dönük beklentilerini törpülerken, bireyleri siyasal tercihlerinde “ekonomik sonuç” odaklı düşünmeye zorluyor. Tam da bu nedenle, sahadan gelen bir cümle, sandık davranışına dair bir erken uyarı olarak okunuyor.

Kırşehir’deki buluşmanın satır araları

Toplantı, yerel sorunların ve emekli gündeminin bir arada tartışıldığı sakin bir atmosferde başladı. Ancak mikrofonun başına geçen söz konusu vatandaşın anlattıkları, salonda bir “gerçeklik testi” etkisi yarattı. Dinleyicilerin yüzündeki ifadeler, alkışlar ve arada yükselen “haklısın” sesleri; paylaşılan sıkıntının kişisel değil, ortak olduğunun kanıtıydı.

Ekonomik rahatsızlık önce evde fısıltı olur, sonra mahallede konu açılır, en son toplumsal buluşmalarda dile getirilir. Kırşehir’deki cümleler, bu üç aşamanın son halkasına işaret ediyor. Seçmen davranışında kırılmayı tetikleyen de çoğu zaman tam olarak bu kamusal yüzleşmeler olur: Kişisel hikâye, kamusal itiraza dönüşür.

Son perde: “Ekmek”in sembolik ağırlığı

Ve gelelim konuşmanın en sarsıcı bölümüne: “Ekmek alacak durumda değilim.” Bir ülkenin ortak paydasında yer alan en temel gıdanın adı, bu kez bir seçim cümlesinin merkezinde duruyor. Ekmek, mutfağın değil; adalet duygusunun, refahın ve paylaşımın da ölçüsü. Kırşehir’deki bu çıkış, ekonomik göstergelerle yazılamayacak bir gerçeği haykırıyor: Vatandaş, artık yalnızca rakamların değil, hayatın kendisinin hesabını soruyor.

Siyaset Haberleri