Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Bilişim Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen ve kamuoyunu sarsan büyük bir soruşturma, Türkiye'nin eğitim ve kamu sistemindeki derin yaraları gözler önüne seriyor. Başlangıcından itibaren adeta bir kara kutu gibi açılan bu skandal, elektronik imzaların kopyalanmasından sahte diploma düzenlemeye, hatta depremzedelerin anılarına dahi uzanan akıl almaz bir dolandırıcılık zincirini ortaya koydu. Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davalarla adli süreç tüm hızıyla devam ederken, şüpheliler için istenen 5 yıldan 50 yıla kadar hapis cezaları, olayın vahametini bir kez daha vurguluyor. Bu kapsamlı haber makalesiyle, skandalın tüm detaylarına ulaşacak, sistemdeki çarpıcı usulsüzlüklerin ve olası bağlantıların peşine düşeceksiniz. Okumaya devam edin.
Soruşturmanın ilk aşamasında hazırlanan iddianame ile 134 şüpheli hakkında yasal işlem başlatılmış, bunlardan 16'sı tutuklanarak adaletin karşısına çıkarılmıştı. Ancak meselenin derinliği ve boyutları, bu ilk adımların çok ötesine geçtiğini gösterdi. Ortaya çıkan bilgilere göre, şüpheliler TÜRKTRUST ve E-İMZATR gibi kritik sistemlere sızarak sadece sahte diploma üretmekle kalmamış, aynı zamanda başarısız adayların sınav sonuçlarını dahi değiştirmeyi başarmışlar. Bu işlemler karşılığında 400 bin liraya varan astronomik meblağlar talep edildiği ve alındığı da tespit edilen diğer şok edici detaylar arasında yer alıyor. Hatta bazı kişilerin kimlik bilgilerinin çalınarak sahte e-imzalar oluşturulduğu da soruşturma dosyasına girdi. Gazi Üniversitesi ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın soruşturmada müşteki olarak yer alması, kamu kurumlarının dahi bu dolandırıcılık şebekesinin hedefi olduğunu gözler önüne seriyor. Okumaya devam edin.
Soruşturmanın ikinci ve daha geniş kapsamlı aşamasında hazırlanan 65 şüpheli hakkındaki yeni iddianame, skandalın boyutlarının ne denli büyük olduğunu bir kez daha kanıtladı. Bu yeni iddianamede, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı ve Başkan Yardımcısı gibi yüksek kademeli isimlerin yanı sıra, Yükseköğretim Kurulu Eğitim Öğretim Daire Başkanı ve tam 14 farklı üniversitenin öğrenci işleri personelinin elektronik imzalarının kopyalandığı tespit edildi. Bu durum, dolandırıcılık ağının sadece belirli kurumlarla sınırlı kalmayıp, ülke genelindeki eğitim sistemine ve kamu otoritelerine nüfuz etme potansiyelini işaret ediyor. Hazırlanan iddianamede yer alan bir diğer insanlık dışı detay ise yürekleri burktu: 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden avukatların diplomalarının sistemden silinerek, yerlerine başka kişilerin kayıtlarının eklendiği belirlendi. Toplamda 39 sahte üniversite diplomasının sisteme eklendiği de kayıtlara geçti. Bu durum, şüphelilerin vicdan sınırlarını aşan eylemlerini gözler önüne seriyor. Okumaya devam edin.
Peki tüm bu karmaşık ve çok katmanlı dolandırıcılık ağının tam merkezinde ne yatıyor olabilir? İşte soruşturmanın en can alıcı noktalarından biri de tam burada ortaya çıkıyor. Şüphelilerin verdikleri ifadelerde, 400 akademisyenin usulsüz atamasında rol oynadıkları iddia edildi. Bu akademisyenlerin çoğunun doçent ve profesör unvanına sahip olması, iddiaların ciddiyetini katlayarak artırıyor ve yükseköğretimdeki liyakat sistemine dair ciddi soru işaretleri doğuruyor. Şüpheliler, ‘ÖSYM Kanunu’na muhalefet’, ‘resmi belgede sahtecilik’, ‘bilişim sistemine girme’ ve ‘verileri hukuka aykırı ele geçirme’ gibi çok sayıda ağır suçtan yargılanacaklar. Bu soruşturma, sadece bir dolandırıcılık vakası olmanın ötesinde, kamu kurumlarının ve yükseköğretim sisteminin siber güvenlik açıkları ve etik dışı eylemler karşısındaki kırılganlığını da gözler önüne seriyor. Eğitim sistemimizin ve kamu güvenliğimizin geleceği açısından büyük önem taşıyan bu davanın seyri, https://www.avazturk.com adresi üzerinden de takip edilebilecek. Bu dev skandalın tam olarak nasıl bir yapılanmaya sahip olduğu ve 400 akademisyenin bu kirli ağdaki rolünün ne olduğu, devam eden yargı süreciyle birlikte daha da netlik kazanacak.