AKP’de ‘süreç’ komisyonu Ankara kulislerini karıştırdı

TBMM’de kurulan komisyonun 3. toplantısı sonrası AKP kulislerinde alarm çaldı; “Bu işten nasıl döneriz?” sorusu büyüyor. Perde arkasındaki kritik değerlendirmeler yazının ilerleyen bölümlerinde.

Şimdi Ankara’da bütün gözler aynı noktada: TBMM’de yürütülen ‘Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun ardından iktidar cephesinde nabız hızlandı. Siyaset koridorlarında kulis trafiği artarken, partinin strateji masasındaki kaygı başlıkları tek tek masaya yatırılıyor.

Bu haberin ayrıntıları ilerleyen paragraflarda genişleyerek devam ediyor; karar vericilerin sesini, kulislerde konuşulanları ve sürecin nabzını, doğrulanmış bilgiler ışığında adım adım aktarıyoruz.

12 Ağustos 2025’te TBMM Tören Salonu’nda yapılan üçüncü toplantı, siyasi ajandayı bir kez daha “süreç” başlığına kilitledi. Toplantı, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un açış konuşmasıyla başladı; komisyonun amaç ve yöntemine ilişkin çerçeve bir kez daha vurgulandı. Günün sonunda, dosyaya giren yeni notlardan çok, toplantı sonrasında yükselen siyasi yankılar konuşuldu.

İktidar kanadında asıl hareketlilik toplantı salonunun dışında yaşandı. Kurmaylar, seçim sosyolojisinin son bir yılda belirgin biçimde değiştiğini, parti tabanında “süreç” ifadesine dair semantik bir gerilim oluştuğunu, bunun da iletişim dilini doğrudan etkilediğini dillendiriyor. Bazı isimler, komisyonun ritminin ve kavram setinin seçmen psikolojisinde “yanlış dosyayla hatırlanma” riskini büyüttüğünü savunuyor.

Kulislerde öne çıkan bir diğer başlık, sosyal medya verilerindeki sert dalgalanma. Partinin çevrimiçi nabız okumalarında, komisyon haberleri yayıldıkça olumsuz geri bildirimlerin arttığı, eleştiri dozu yüksek içeriklerin yayılım hızının da benzer dosyalara kıyasla daha hızlı seyrettiği aktarılıyor. Bu tablo, iletişim stratejisinde “ton”, “zamanlama” ve “mesaj mimarisi”nin yeniden kalibre edilmesi gerektiği yorumlarını güçlendiriyor.

Sahadaki yansımalar da ayrı tartışma konusu. Bazı bölge raporlarına göre, seçmen görüşmelerinde komisyon kavramının “güvenlik–haklar dengesi” üzerinden okunduğu; iktidarın ekonomi, sosyal refah ve yerel hizmetler gibi yüksek öncelikli gündemlerle eşzamanlı ve uyumlu bir çerçeve kuramadığında, tartışmanın hızla politik kimlik eksenine savrulduğu ifade ediliyor. Bu nedenle, hem söylemde hem de program akışında “eşik yönetimi”ne özel bir vurgu dikkat çekiyor.

Tam da bu noktada, karar alıcıların masasında iki kritik soru birleşiyor: “Seçmen bu başlığı hangi isimlerle, hangi dönemlerle hatırlıyor?” ve “Süreç, güvenlik–toplumsal uzlaşı çizgisinde hangi yeni garantilerle anlatılabilir?” Cevabı kolay olmayan bu sorular, parti içi değerlendirmelerde önümüzdeki haftalara yayılacak kapsamlı bir revizyon olasılığına işaret ediyor.

Ve kulislerin en çarpıcı cümlesi, toplantıların hemen ardından netleşti: Partide bazı kaynaklar, seçmen tepkisinin belirginleştiğini, “açılım” ifadesine toplumsal desteğin şu an için yok denecek seviyede olduğunu, bu nedenle “Bu işten nasıl döneriz?” sorusunun artık yüksek sesle sorulduğunu aktarıyor. Bu ifade, strateji masasında hem iletişim rotasının hem de komisyon takviminin yeniden ele alınabileceğine dair güçlü bir işaret olarak okunuyor.

Sonuç olarak; Meclis’teki üçüncü toplantı, teknik gündeminden çok siyasete bakan yüzüyle dalga dalga büyüyen bir etki yarattı. Ankara kulislerinde “alarm” diye tarif edilen bu duygu hali, iktidarın seçim tabanını ikna etmek için yeni bir anlatı, yeni bir ritim ve yeni güvence cümleleri aradığını gösteriyor. “Bu işten nasıl döneriz?” sorusunun yanıtı, atılacak somut adımlar ile kamuoyuna verilecek net, tutarlı ve zamanlaması doğru mesajlarda saklı duruyor.

Gündem Haberleri