Değerli okuyucularımız, Türkiye'nin dış politika arenasında, özellikle de ABD ile ilişkilerinde kritik bir dönemeç yaşandığına dair çok önemli sinyaller alınıyor. Bu makalede, Washington'dan gelen ve Ankara'daki siyasi dengeleri derinden etkileme potansiyeli taşıyan çarpıcı bir açıklamanın ardındaki şifreleri çözecek, bugüne kadar yayınlanmamış detayları ve derinlemesine analizleri sizlere sunacağız. Bu önemli haberin devamını merak ediyorsanız okumaya devam edin.
Eski ABD'nin Ankara Büyükelçiliği görevinde de bulunmuş deneyimli diplomat Eric Edelman'ın Yunan gazetesi Kathimerini'ye yaptığı açıklamalar, Türkiye-ABD ilişkilerinde "kişisel dostluklar" döneminin sona erdiğine dair güçlü bir uyarı niteliği taşıyor. Memduh Bayraktaroğlu'nun analizlerine göre, Edelman'ın "Erdoğan, Trump ailesiyle güçlü bir ilişkiye sahip olmasına rağmen Washington'dan açık çek alamayacak" ifadesi, sıradan bir diplomatik beyanatın çok ötesinde anlamlar içeriyor. Bu açıklama, Erdoğan'ın eski ABD Başkanı Trump ile kurduğu ve zaman zaman kurumsal yapıları baypas ederek Türkiye lehine sürpriz kararlar alınmasını sağladığı "ahbap çavuş" ilişkisinin artık geçerli olmayacağını net bir şekilde ortaya koyuyor. Bayraktaroğlu, o dönemde iktidar medyasının "dostluk" olarak yansıttığı bu ilişkilerin aslında konjonktürel çıkarlara dayalı olduğunu ve şartlar değiştiğinde ABD'nin tutumunun da değişeceğini savunduğunu belirtiyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin dış politikası artık sadece başkanın tercihleriyle değil; Pentagon'un askeri dengeleri, Kongre'nin siyasi eğilimleri ve istihbarat dünyasının (CIA) stratejik hassasiyetleriyle yönetiliyor. Bu çok yönlü değişimlerin Türkiye-ABD ilişkilerinde nasıl yeni bir sayfa açacağını anlamak için okumaya devam edin.
Peki, bu köklü değişim neden ve hangi koşullar altında ortaya çıktı? Memduh Bayraktaroğlu, Edelman'ın "boş konuşmayan" ve "ABD derin devletini en iyi tanıyanlardan" biri olduğunu vurgularken, Washington'dan gelen bu mesajın ardında yatan sebepleri de sıralıyor. Artık ABD'yi dört yıldır Joe Biden yönetiyor. İsrail'in dünya genelinde yaşattığı acılar, Elşara gibi teröristlerin takım elbise giyip kravat takması, hatta bir devletin sarayına 60 Toyota ile baskın düzenlenmesi ve devlet başkanının kaçırılması gibi olaylar (kaynakta spesifik ülke belirtilmemiştir) ile İsrail ve İran arasındaki gerilimin (kaynakta doğrudan savaşta oldukları belirtilmemekle birlikte bu durumun öncekine göre farklı olduğu ima edilmektedir) uluslararası arenada köklü değişikliklere yol açtığı belirtiliyor. Trump'ın ilk başkanlık dönemindeki Kongre üzerindeki hakimiyetinin de artık eskisi gibi olmadığı ve kendisinin "boş beleş konuşan" ve sözlerinden dönen biri olarak görüldüğü ifade ediliyor. Bu durum, S-400 alımı, Doğu Akdeniz politikası, insan hakları karnemizdeki "berbat" durum ve NATO içindeki pozisyonumuz gibi meselelerde Washington'ın Türkiye'ye karşı çok daha dikkatli ve gerektiğinde yaptırım uygulamaktan çekinmeyen bir tutum sergilediği anlamına geliyor. Edelman'ın bu açıklaması, aynı zamanda Yunanistan'a yönelik "Türkiye'nin kişisel ilişkilerle ABD'yi yönlendiremeyeceği ve Yunanistan'a zarar veremeyeceği" ve Türkiye'ye yönelik "kurumlarla çalışmadan, sadece kişisel ilişkilerle başarılı olunamayacağı" mesajlarını içeriyor. Türkiye'nin bu yeni diplomatik iklimde nasıl konumlanacağı ve içerideki yankılarını görmek için okumaya devam edin.
Türkiye'nin dış politikadaki bu yeni gerçekleri, iç siyaset arenasında da çok boyutlu stratejilerin devreye girdiğini gösteriyor. Konuşmasında Bayraktaroğlu, geçmişten günümüze süregelen bazı kritik siyasi hamlelerin perde arkasını aralıyor. Örneğin, "terörsüz Türkiye" süreci kapsamında mecliste kurulması beklenen komisyonda Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yer alıp almaması tartışmalarında kendi eski görüşlerini hatırlatıyor: 2012-13 yıllarındaki görüşmelerde de CHP ve MHP'nin mutlaka komisyonda yer alması gerektiğini savunmuştu. O dönemde Kemal Kılıçdaroğlu'nun teklifini desteklemiş ve Süreyya Önder'i Erdoğan'ın masayı devirip suçlarını onların üzerine atacağı konusunda uyarmıştı. Nitekim, 2015 seçimlerinde AKP oy kaybetse de, Devlet Bahçeli'nin devreye girmesiyle erken seçime gidildiği ve AKP'nin oylarını %49.5'a çıkardığı vurgulanıyor. Bayraktaroğlu, Bahçeli'nin bu hamleyi yaparken Erdoğan'a haber vermediğini ve Bahçeli'nin akıl hocasının eski MİT başkanı Şenkal Atasagun olduğunu, Atasagun'un ise CIA ile yıllarca çalıştığını ve Trump'ın seçimleri kazanacağı bilgisini buradan almış olabileceğini iddia ediyor. Hatta Bahçeli'nin bu hamlesinin amacının "siyasal İslam'ı Türk siyasi hayatından sonsuza kadar silmek" olduğunu ifade ediyor. Türkiye'nin bu karmaşık siyasi tablosunda, mevcut gelişmelerin hangi yeni dengeleri beraberinde getireceğini daha yakından incelemek için okumaya devam edin.
Memduh Bayraktaroğlu, iç siyasetteki güncel gelişmelerden de bahsediyor. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel'in yaptığı kritik bir açıklama gündeme oturdu: "İmamoğlu resmen seçim kararı alınıp adaylık başvurusunun zamanı gelene kadar CHP'nin adayıdır, ben cumhurbaşkanı adayı değilim". Bayraktaroğlu, kendi düşüncesinin aksine, Özgür Özel'in rahmetli Ferdi Öz Zeybek'in kabrini ziyaret ettikten sonra vefalı ve dost canlısı bir siyasetçi olduğunu düşünmeye başladığını, bu yüzden İmamoğlu'nu satmayacağını düşündüğünü belirtiyor. Özel'in bu açıklamasının en azından şimdilik cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarını dindirdiği vurgulanıyor. CHP'nin terörle mücadele komisyonuna üye vermesi kararı da Bayraktaroğlu'nun uzun süredir savunduğu bir pozisyondu; zira kendisi komisyona girilmesi gerektiğini ancak kararların nitelikli çoğunlukla alınması şartıyla gerçekleşmesi gerektiğini belirtmişti ve bu şartın kabul edildiği görülüyor. Türkiye siyasetinin nabzını tutan gelişmelerin ardındaki asıl heyecan verici habere geçmeden önce belirtmek gerekir ki, bu süreçler gelecekte çok daha büyük yankılar uyandırabilir.
Değerli okuyucularımız, tüm bu diplomatik sinyaller ve iç siyasi hamlelerin ötesinde, Memduh Bayraktaroğlu'nun en çok umut beslediği ve "çok istiyorum" dediği bir gelişme var ki, bu durum adeta kulislerde bomba etkisi yaratacak cinsten. Bayraktaroğlu'nun sözlerine göre, önümüzdeki dönemde siyasi tutukluların, özellikle de "hiçbir suçu olmayan" ve ülkeyi yönetenlere "tarih dersi vererek" uyarılarda bulunan Fatih Altaylı gibi isimlerin bir an önce tahliye edilmesi bekleniyor. Bayraktaroğlu, bu tahliyelerin gerçekleşeceğine inandığını ve bu konuda CİMER'in yeni başkanı Burhanettin Duran'a büyük görev düştüğünü vurguluyor. Ona göre Burhanettin Duran, Recep Tayyip Erdoğan'ı bu konularda yalnızlaşmaktan kurtarmak adına, demokratik hukuk devletine ve yargıya müdahale etmekten vazgeçmeye ikna edecek. İşte Türkiye'nin geleceğine dair en kritik ve heyecan verici gelişme bu olabilir. Bu önemli sürecin nasıl ilerleyeceğini ve gündeme dair tüm gelişmeleri https://www.avazturk.com adresinden takip edebilirsiniz, zira kişisel dostlukların geçici, stratejik dostlukların ise kalıcı olduğu bu yeni dönemde, Türkiye'yi bekleyen en büyük değişim bu beklenmedik tahliyeler zinciri olabilir.