Atatürk Orman Çiftliği'nin Gizemli Değişimiyle İlgili Son Dakika Gelişmesi

Türkiye'nin tarihinde eşsiz bir yere sahip olan o kutsal toprakların kaderinde yaşanan beklenmedik ve sarsıcı değişimler, ulusal gündemi sarsmaya hazırlanıyor; bu kritik gelişmenin tüm şok edici detayları için okumayı ertelemeyin!

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini simgeleyen ve gelecek nesillere miras bırakılan kutsal topraklar üzerinde, kamuoyundan ustaca gizlenen, ancak ulusal hafızada derin izler bırakacak, şaşırtıcı ve bir o kadar da endişe verici bir dönüşümün yaşanmakta olduğu ortaya çıkarken, bu değişimlerin ardındaki gerçeklerin ne olduğu merak konusu olmaya devam ediyor.

Bu önemli haber makalesi, ülkenin en köklü mirası olan toprakların geleceğine dair endişeleri artırırken, Mustafa Kemal Atatürk'ün "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" şeklindeki, siyasiler ve gazeteciler tarafından sıkça yanlış aktarılan ancak aslında onun doğa ve orman sevgisini, memleketin varlığı ve sağlığı konusundaki vizyonunu yansıtan o eşsiz sözünü temel alarak, Kurtuluş Savaşı'nın en çetin günlerinde dahi ormanların önemini vurgulamasının, 1923 İzmir İktisat Kongresi'nde "Türk halkı ormanlarını evlat gibi sevmeli, orman yetiştirmeli" kararı aldırmasının ve hatta İstanbul'u ormanlar içinde bir şehre dönüştürme hayalini kurarak, 1928'de belediye başkanı Muhittin Üstündağ'a "inan sırf bu iş için İstanbul belediye başkanı olmak istiyorum" demesinin, bu vatan vizyonunun soyut bir devlet kavramından ziyade, üzerinde yaşanılan, işlenilen, yeşertilen topraklar, bitkiler ve ormanlar olduğunu net bir şekilde ortaya koyduğunu ve Atatürk Orman Çiftliği'nin (AOÇ) bu vizyonun somut bir sembolü olarak Anadolu bozkırının ortasına, ziraat mühendislerinin "burada hiçbir şey yetişmez" itirazlarına rağmen bizzat kendi cebinden finanse ederek "orman" adıyla kurduğu bir mucize olduğunu belirtiyor, Toprak Dede Hayrettin Karaca'nın da bu beka şuurunu topluma yaymak için "vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" sözünü TEMA Vakfı'nın sloganı yaptığını ekliyor.

Söz konusu bu kutsal toprakların ve Atatürk'ün emaneti olan orman vizyonunun günümüzdeki durumuyla ilgili derin endişeler taşınırken, özellikle pandemi döneminde "Nobel'e aday gösterilmeli," "heykeli dikilmeli" denilerek, hatta türküsü bile yapılan, AKP yanlısı medyanın yanı sıra sözde muhalif medyanın dahi "partilerüstü bilim insanı," "koltuğunu hak eden bir bakan," "devlet adamı terbiyesiyle örnek oluyor" gibi ifadelerle olağanüstü övgüler yağdırdığı, Kadir Savun ve Hulusi Kentmen gibi Yeşilçam'ın babacan karakterlerine benzetilerek adeta bir kahraman gibi lanse edilen bir ismin etrafında dönen bu "yalaka pozitif" tablonun, topluma bulaştırılan asıl virüs olduğu düşüncesini pekiştirdiği, medyanın bu tutumunun kamuoyunu yanıltıcı bir perdeleme görevi gördüğü ifade ediliyor.

Gelinen noktada ise, "herkesi kucaklayan" olarak tanıtılan bu figürün arkasındaki gerçekler gün yüzüne çıkarken, vatan vizyonunun bizatihi simgesi olan Atatürk Orman Çiftliği'nin 403 bin metrekarelik devasa orman alanının, SİT alanı olmasına ve Çevre Bakanlığı tarafından imar planında özel statü sağlanmasına rağmen, göz göre göre talan edilerek, Fahrettin Koca'nın Medipol Üniversitesi'ne verildiği, zaten daha önce de Saray'ın, maket dinozor parkının ve Amerikan Büyükelçiliği'nin buraya dikildiği, bir yandan ormanların söndürme uçağı alınmadığı için kül olduğu, diğer yandan kalan ormanların yandaşların madenlerine ve rantına açıldığı bu vahim tablonun, aslında tüm bu övgülerin ve "devletin bekası" söylemlerinin ardındaki acı gerçeği ve Atatürk'ün kutsal emanetine karşı yapılan sorumsuzluğu gözler önüne serdiği, bu durumun ülkenin geleceği ve doğal mirası için büyük bir tehdit oluşturduğu net bir şekilde anlaşılıyor.

Gündem Haberleri