Türkiye, son günlerde Avrupa Konseyi'nden yankılanan bir sesin ardından adeta nefesini tuttu; bu ses, genç bir delegenin cesur çıkışıyla ülkeye dönüşünde karşılaştığı şok edici durumla birlikte, kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı ve gündemin ilk sırasına yerleşti. Gençlerin siyasi geleceklerinin tehdit altında olduğu ve hakikatleri dile getirmenin ağır bedelleri olabileceği kaygısı, Enes Hocaoğulları'nın tutuklanmasıyla bir kez daha derinleşti. Bu olay, yalnızca bir tutuklama olmaktan öte, ülkenin demokratik gidişatı ve gençlerin ifade özgürlüğü konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
Makalemiz devam ediyor, bu kritik olayın perde arkasını ve Türkiye siyasetine etkilerini daha da derinlemesine inceleyeceğiz. Avrupa Konseyi Gençlik Delegesi Enes Hocaoğulları, görevini layıkıyla yerine getirdiğini belirterek, Türkiye'deki demokratik gerilemeyi ve Saraçhane eylemlerinde yaşanan polis şiddetini korkusuzca dile getirmişti. Aynı zamanda seçilmiş belediye başkanlarının tutuklanması gibi hassas konuları da uluslararası platformda gündeme taşıyan Hocaoğulları, "Hastalığımız demokratik gerileme, semptomumuz İmamoğlu’nun tutuklanması" sözleriyle dikkat çekmişti. Onun bu cesur ifadeleri, Türkiye'ye dönüş yolunda kendisini bekleyen acı gerçeğin habercisi gibiydi.
Hocaoğulları, ülkesine döner dönmez, daha pasaport kontrolünden geçerken bileklerine kelepçe vurularak gözaltına alındı ve akabinde tutuklandı. Bu gözaltı ve tutuklama kararı, iktidarın gerçeklere tahammülünün kalmadığına dair ciddi bir işaret olarak yorumlandı ve Türkiye'deki ifade özgürlüğü üzerindeki baskıların bir örneği olarak görüldü. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Bürosu ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosu tarafından, Avrupa Konseyi'ndeki konuşması nedeniyle hakkında "yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamalarından iki ayrı soruşturma açıldığı, bu dosyaların daha sonra Ankara’da birleştirildiği ortaya çıktı. Bu durum, uluslararası platformda Türkiye'yi temsil eden bir genç delegenin, görevini yaparken sarf ettiği sözler yüzünden hedef alındığını gözler önüne serdi.
Bu gelişmeler üzerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden yaptığı açıklamalarla Enes Hocaoğulları’nın tutuklanmasına sert tepki gösterdi. İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi’nin sosyal medya hesabından paylaşılan bu açıklamalar, gençlerin geleceği ve ülkenin demokratik değerleri adına verilen mücadelenin ne denli önemli olduğunu vurguladı. Tüm bu yaşananlar, Türkiye'nin uluslararası arenadaki imajını ve gençlerin gelecek umutlarını doğrudan etkileyen, kritik bir dönemeç noktasına işaret ediyor.
Bu olay zinciri, Türkiye'de uzun süredir devam eden demokrasi ve hukuk devleti tartışmalarını bir kez daha su yüzüne çıkardı. Gençlerin cesaretle gerçeği dile getirme haklarının korunması, bir ülkenin demokratik olgunluğunun temel göstergelerinden biri olarak kabul edilir. Peki, bu tutuklama kararı, ülkenin gençlerine ve onların geleceğine dair hangi mesajı veriyor? Ekrem İmamoğlu’nun hapishaneden yankılanan o çarpıcı sesi, bu sorunun cevabını veriyor ve tüm ülkeyi derinden sarsacak bir çağrıda bulunuyor. İmamoğlu, bu baskı ortamına karşı net bir duruş sergileyerek, "Gençlerimizin üzerinden elinizi çekin! Siyasi gelecekleri için gençleri hapse atmaktan çekinmeyenler gidecek, ülkeyi gençlerle yönetecek olanlar gelecek. Bugün sesleri yükseltme zamanı. Bugün, Enes Hocaoğulları gibi cesur gençlerin sesine ses katma zamanı. HERKES İÇİN ÖNCE ADALET! ÖNCE HÜRRİYET!” diyerek adeta takvimin işlediğini ve gençlerin geleceğine sahip çıkmanın bir zorunluluk olduğunu tüm Türkiye'ye haykırdı. Bu çağrı, sadece Enes Hocaoğulları için değil, ülkenin geleceğini kuracak tüm genç kuşaklar için bir umut ışığı niteliğinde ve demokratik mücadelede yeni bir dönemin habercisi olabilir.