Türkiye gündemi, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin siyasi arenada yankı uyandıran "Alevi ve Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı" önerisini tartışırken, gazeteci Fatih Altaylı’dan Silivri Cezaevi’nden gelen çarpıcı açıklamalar, bu tartışmanın çok daha ötesinde, ülkenin geleceğini doğrudan etkileyen büyük bir tehlikenin varlığına işaret ediyor. Halil Ferah ile Sesli Köşe programına ilettiği mesajlarda, Altaylı, bu öneriyi "Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en tehlikeli söylemi" ve "en açık tehdit" olarak nitelendirerek, kamuoyunun dikkatini kilit bir noktaya çekiyor. Haberimizin devamında, Altaylı’nın Silivri günlerinden kişisel notlarına, seçim anketlerinden çözüm süreci komisyonu tartışmalarına kadar uzanan ve esas meselenin son paragrafta tüm çıplaklığıyla gözler önüne serileceği derinlemesine bir analiz bulacaksınız.
Fatih Altaylı, kendisine yöneltilen "Silivri'deki yaşamı nasıl dayanıyor?" sorusuna yanıt verirken, buradaki deneyimini bir "detoks kampı" olarak tanımlıyor ve buranın kendine özgü bir konforu olduğunu belirtiyor. Altaylı, bir aydır alkollü içki ve kırmızı et tüketmediğini, gazlı içeceklerden, Türk kahvesinden, fastfooddan ve işlenmiş et ürünlerinden uzak durduğunu ifade ediyor. Her sabah sabah ezanıyla uyandığını, akşam en geç 11 veya 12'de yattığını ve düzenli spor yaptığını aktaran Altaylı, yürüyüş ve streching ile sınırlı olan spor rutinine, yoga minderi aldıktan sonra Hande'nin tavsiyesiyle şınavı da eklediğini ve hatta "bir adet şınav" çekerek rekorunu kırdığını mizahi bir dille anlatıyor. Aort genişlemesi nedeniyle aerobik spor yapmasının yasak olduğunu da ekliyor. Yemek konusunda ise cezaevinde haftada 5-6 kez verilen tavuktan şikayetçi olan Altaylı, protein bar talebini Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Müdürlüğü'ne ileterek esprili bir şekilde "Sonunda ya yumurtlamaya başlarız ya da cezaevi çıkışı jinekomasti ameliyatı olmak zorunda kalırız" diyor. Gündemdeki en acı konunun ise Mehmet Murat Çalık'ın tutukluluğunun devam etmesi olduğunu belirten Altaylı, Çalık'ın hükümlü değil tutuklu olduğu için raporlara değil, "sadece insanca duygulara" ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Silivri'deki günlerinde sık sık milletvekilleri ve avukatlarla görüştüğünü belirten Fatih Altaylı, geçenlerde CHP Niğde Milletvekili Ömer Gürer'in ziyaretinden ilginç bir anektod paylaşıyor. Gürer'in seçimlerden önce büyük sevgi gördüğü bir köyde CHP'ye sıfır oy çıkması üzerine köye gidip durumu sorduğunu ve köylülerin "Seni seviyoruz ama senin partin CHP DEM'le beraber. Yani teröre destek veriyor. Biz teröre destek veren PKK'nın partisine yakın olana oy vermeyiz" yanıtını aldığını aktarıyor. Bu olayın ardından, tüm anketlerin tersine AKP'yi birinci, MHP'yi 8, DEM Parti'yi 10 bulan bir anket sonucu gördüğünde şaşırdığını ifade eden Altaylı, "Hadi AKP yükseldi, MHP nasıl yükseldi? Hadi ikisi de yükseldi, aynı anda DEM nasıl yükseldi? Biri bana bunu anlatsın" diye sorguluyor. Çözüm süreci ile ilgili komisyon heyecanının sürdüğünü ve komisyonda kimlerin olacağının tartışıldığını dile getiren Altaylı, bu tartışmaları "dünyanın en manasız tartışması" olarak nitelendiriyor. Gücünü yasadan almayan bir komisyonun hiçbir şey yapamayacağını, sadece "geyik" yapabileceğini savunan Altaylı, bu komisyona "Havanda Su Dövme Komisyonu (H.S.D. Komisyonu)" adını öneriyor. Haksız yere tutuklu belediye başkanlarının durumu hakkında da bilgi veren Altaylı, kendisine gelen tanımadığı bir avukatın, başkanların iddianamelerinin Eylül sonu, Ekim başı gibi hazır olacağını ve yargılamalarla birlikte tahliyelerin başlayacağını iddia ettiğini aktarıyor. Bu avukatın, Ekrem İmamoğlu ile ilgili iddianamenin ise yılbaşından sonra hazırlanacağı konusunda gayet emin konuştuğunu belirtiyor. Bu tür derinlemesine analizler ve Türkiye gündemine dair daha fazla bilgi için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Fatih Altaylı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "AB için köprüden önce son çıkış Türkiye" sözlerine hak verdiğini ancak mevcut hukuk düzeyindeki Türkiye'nin AB'ye nasıl kabul edileceği muammasına yanıt verilmediğini de ekliyor. Türkiye'nin ilginç bir süreçten geçtiğini ve bu dönemi bölge açısından 1. Dünya Savaşı ve sonrası döneme benzettiğini ifade eden Altaylı, "Türkiye bugünlere zayıf yakalandı ya da tüm bunlar Türkiye zaafiyet içinde görüldüğü için başladı" yorumunda bulunuyor. Altaylı, 6 Ekim 2024'te Hamas'ın İsrail'e yaptığı saldırıyı lüzumsuz, manasız ve zamansız bulduğunu, bu programda saldırının İsrail'den başka kimsenin işine yaramayacağını defalarca söylemesine rağmen "İsrailci" diye yaftalandığını hatırlatıyor. O günden bu yana Gazze'nin yerle bir olduğunu, milyonlarca Filistinlinin mülteciye dönüştüğünü, yüzbinlerin açlıktan öldüğünü ve İsrail ile Amerika'nın İran'ı vurduğunu, Lübnan'ın yerle bir olduğunu, Esad'ın gittiğini ve Suriye'nin güneyini İsrail'in işgal ettiğini sıralayarak, hala Hamas'ın doğru iş yaptığını düşünen olup olmadığını sorguluyor. Türkiye'nin bu stratejik körlükle nereye gideceğini bilmediğini ve iyi bir gelecek görmediğini dile getiren Altaylı, ülke olarak hala "İmam Hatipler" ve "ümmet" üzerinden siyaset yapılmasını eleştiriyor.
Tüm bu güncel değerlendirmeler, Silivri'deki gözlemler ve ülke gündemindeki çeşitli konuların ötesinde, Fatih Altaylı’nın uykusuz geçirdiği gecenin ve Bahçeli’nin önerisine karşı duyduğu endişenin asıl nedeni, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel yapısına yönelik algıladığı "en açık tehdit" olarak ifade ediliyor. Altaylı’ya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin "bir Alevi ve bir Kürt Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsun" şeklindeki önerisi, "Türkiye’yi Lübnanlaştırma, Iraklaştırma, Sudanlaştırma, Kongolaştırma projesi" olup, kendini milliyetçi diye tanımlayan birinden gelmesi tehlikeyi daha da büyütmektedir. Bu söylemin, Anayasa değişikliği ya da yeni bir Anayasa yapmaya soyunmuş bir ittifaktan gelmesi ise karşı karşıya olunan felaketin büyüklüğünü gösteriyor. Altaylı, bu önerinin "Öcalan'ın en vahşi rüyalarının bile önüne geçtiğini" ifade ederek, "devlet aklı" diyenlerin bu mevzuyu artık düşünmesi gerektiğini belirtiyor. Ona göre, mesele sadece siyasi bir öneri değil, Türkiye'nin üniter yapısını ve toplumsal birliğini derinden sarsacak, hatta parçalayacak potansiyel bir "felaket"in habercisidir. Bu ve benzeri çarpıcı siyasi analizler ile perde arkası bilgilere ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret etmeyi unutmayın.