Haftalardır kamuoyunun gündeminden düşmeyen Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık'ın tutukluluk hali ve ağırlaşan sağlık durumu, ülkenin dört bir yanında yankı uyandırmaya devam ediyor ve bu makale, tüm bu feryadın ardındaki çarpıcı gerçekleri ve olayın siyasi boyutunu detaylarıyla gözler önüne serecek. Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) tutuklu Başkan Çalık'ın tüm sağlık kontrollerinin ve tetkiklerinin yeniden yapılması yönünde verdiği karar ile olaylar yeni bir boyut kazanırken, dün gece İzmir Şehir Hastanesi mahkumlar koğuşu önünde yürekleri dağlayan bir anne feryadı yükseldi. İki kez kanseri yenmiş ve cezaevinde tam 21 kilo kaybetmiş olan Çalık'ın bu zorlu süreçte yaşadıkları, sadece ailesini değil, geniş bir kesimi derinden etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda siyasetin en üst kademelerinden bile dikkat çeken tepkileri beraberinde getiriyor. Bu haberin derinliklerine inmeye devam edin, zira asıl sarsıcı detaylar ve tartışmalar ilerleyen paragraflarda sizleri bekliyor.
Murat Çalık'ın İzmir Şehir Hastanesi mahkumlar koğuşuna sevk edilmesinin ardından yaşananlar, insani bir dramın boyutlarını tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Annesi Gülümser Çalık, hastane kapısında sabaha kadar nöbet tutarak oğlunun sağlık durumu için feryat etti. Gözyaşları içinde "99’u tekrar yaşamak istemiyorum. Ben anneyim, oğlum hasta, feryadımı duyun. Oğlumun elimden kayıp gitmesini istemiyorum. Adalet bakanından, hakimlerden, savcılardan merhamet istiyorum. Feryadımı duysunlar. Oğlumun günden güne erimesine dayanamıyorum" diyerek isyan eden Gülümser Çalık'ın çaresiz çağrısı, her annenin yüreğini sızlatacak cinstendi. Murat Çalık'ın geçmişte iki kez kanserle mücadele etmiş olması ve cezaevinde yaşadığı 21 kiloluk şok edici kilo kaybı, Adli Tıp Kurumu'nun dahi sağlık tetkiklerinin tekrarlanması kararını almasına neden oldu ve bu durum, sürecin ne denli hassas ve acil olduğunu gözler önüne seriyor.
Yaşanan bu dramatik tabloya verilen tepkiler, özellikle iktidar partisi içinden gelen seslerle daha da çarpıcı bir hal alıyor. Normalde bu tür davalarda sessiz kalmayı tercih eden AKP'li isimlerin dahi vicdanları bu duruma dayanamadı ve birbiri ardına isyan bayrağını açtılar. Eski AKP'li vekil Şamil Tayyar, karar mekanizmalarını sorgulayarak, "Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık, tutuksuz yargılansa ne olur?" sorusunu yöneltti. Tayyar, hukuki süreçte sıkça dile getirilen "Dava düşer mi? Deliller karartılır mı? Yurtdışına mı kaçar?" gibi endişelerin geçerliliğini sorgularken, cezaevine girmeden önce "turp gibi" olanların hastalandığı yönündeki acımasız yorumlara da sert tepki gösterdi. Tayyar'ın, "Hukuk, intikam duygusuyla değil adaletle tesis edilir. Yarış, kötülükte değil iyilikte olur. En önemlisi, bunun bir de ahireti var. Yapmayın" şeklindeki sözleri, vicdanın ve adaletin evrensel prensiplerine yapılan güçlü bir vurguydu. Ayrıca bu çarpıcı olayla ilgili daha fazla detaya ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Şamil Tayyar'ın ardından AKP'li Mücahit Birinci de sürece ilişkin sert eleştirilerde bulundu. Birinci, Murat Çalık'ın "en azından adli kontrol şartı ile serbest bırakılmasının hukuka da vicdana da uygun" olduğunu belirtti. Adli Tıp Kurumu'nun işleyişine dair "Adli tıp prosedürüne gerek yok. Yoksa mevzuata göre Adli Tıp'tan olumlu rapor gelmesi için ölümünüze iki gün kalması lazım" diyerek önemli bir eleştiri getiren Birinci, hükümlülerle tutuklulara uygulanan prosedürlerin farklı olması gerektiğini de vurguladı. Tutuklamanın bir "tedbir" olduğunu, "mahkumiyet gibi olmadığını ve infaz prosedürlerinin farklı olması gerektiğini" söyleyen Birinci, Sulh Ceza Mahkemesi veya ilgili mahkemenin Adli Tıp raporuna gerek kalmaksızın tahliye veya adli kontrol kararları verebilmesi gerektiğini savundu. Dahası, mevzuattaki elektronik kelepçe, ev hapsi, yurt dışı yasağı ve imza gibi alternatif tedbirlerin neden kullanılmadığını sorgulayarak, "Bu ne tutuklama merakı?" sözleriyle sistemdeki tutukluluk eğilimine tepki gösterdi.
Tüm bu yaşananlar, yani bir annenin yürek dağlayan feryadı, iki kez kanser atlatmış bir belediye başkanının hızla kötüleşen sağlık durumu ve en önemlisi, iktidar partisinin içinden yükselen vicdan ve hukuk çağrıları, Türkiye'deki adalet sisteminin karşı karşıya olduğu derin bir sorgulamayı beraberinde getiriyor. Murat Çalık davası, tutukluluğun gerçekten bir "tedbir" mi yoksa bir "infaz" gibi mi algılandığına dair önemli soruları gündeme taşımaktadır. Adli Tıp süreçlerinin katılığına dair dile getirilen endişeler, insan hayatının ve sağlığının hukuki prosedürler karşısındaki hassasiyetini bir kez daha hatırlatıyor. Hukukun yalnızca kanun maddelerinden ibaret olmayıp, aynı zamanda vicdan ve insaf ile de yoğrulması gerektiği gerçeği, bu davanın en temel mesajı olarak önümüzde durmaktadır. Şamil Tayyar ve Mücahit Birinci gibi AKP içinden gelen bu eleştiriler, davanın sadece hukuki değil, aynı zamanda siyasi ve insani bir kriz olduğunu gözler önüne sermektedir. Kamuoyunun yükselen adalet talebi ve bu kritik davanın sonuçları, Türkiye'deki yargı süreçlerinin geleceğine dair önemli sinyaller verecek gibi duruyor. Tüm bu gelişmeleri yakından takip etmek ve adaletin tecellisi için sesini yükseltmek isteyenler, https://www.avazturk.com adresinden güncel haberlere ulaşabilirler.