Elektronik Güvenlik Ağı Çöküyor

Ülkenin en mahrem kurumlarına sızan akıl almaz bir skandal! Sahte diplomalar, ele geçirilen e-imzalar ve siyasetin perde arkasındaki anlaşmalar... İşte Türkiye'nin geleceğini etkileyecek sarsıcı gerçekler!

Ülkemizin son dönemde yaşadığı olaylar zinciri, dijital güvenlikten yargı sistemine, siyasetin karmaşık dengelerinden toplumsal yaşamın en temel değerlerine kadar geniş bir alanda derin bir sarsıntı yaratırken, gazeteci Deniz Zeyrek'in YouTube kanalında Ufuk Akkaya ile yaptığı detaylı değerlendirmeler, bu skandalların boyutlarını ve ardındaki çarpıcı gerçekleri gözler önüne seriyor; okumaya devam edin, zira bu makale, satırlarında bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor.

Gündemi sarsan en önemli başlıklardan biri olan sahte diploma ve elektronik imza (e-imza) skandalı, aslında bir "kriminal olaydan" çok daha öteye geçerek, devletin en mahrem kurumlarına sızmış, organize bir suç örgütünün elektronik güvenlik zafiyetini acımasızca kullanmasının dehşet verici bir örneği olarak karşımıza çıkıyor; Deniz Zeyrek'in ifadelerine göre, bu olayın sadece sahte diploma üretimiyle sınırlı kalmayıp, Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) ve Ulaştırma Bakanlığı'nın baş sorumlusu olduğu bir çerçevede, Türk Trust gibi e-imza dağıtım lisansı verilen bir şirketin Hatay ve Adana'daki ofislerinden herhangi bir kişinin, herhangi bir kamu görevlisinin elektronik imzasını üretebildiği ve bu e-imzalarla ilgili kişinin çalıştığı kurumun veri tabanına girerek, orada belgeler düzenleyebildiği, hatta bu belgelerin başka kurumların veri tabanında akredite edilebildiği bilgisi, olayın vehametini arttırıyor. YÖK yöneticileri, 14 üniversitenin öğrenci işleri yetkilileri, Göç İdaresi, Narkotik Şube Müdürlüğü gibi kritik kurumların yöneticilerinin e-imzalarının ele geçirilmesi ve buradan sahte belgeler düzenlenmesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda bir Milli Emlak yöneticisinin e-imzasının başkası tarafından ele geçirildiğinin resmen doğrulanması gibi bilgilerle Deniz Zeyrek, hayatı kolaylaştıracağı iddia edilen e-devlet ve e-imza gibi sistemlerin, aynı zamanda ciddi bir elektronik güvenlik sorununa dönüştüğünü ve bu alanda profesyonel bir çeteleşmenin söz konusu olduğunu vurguladı. Geçmişte aynı suçtan 5 yıl hapis yatmış Ziya Kadiroğlu'nun bu işi bir mesleğe dönüştürmesi ve yüzlerce akademisyenin sahte e-imzalarla kabul edilmiş diplomalarının varlığı gibi durumlar, bu skandalın ciddiyetini ortaya koyarken, Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının saçma sapan bir gerekçeyle iptal edilmesine rağmen, bu "babası" niteliğindeki sahteciliklerin çok daha büyük olduğunu ve "Osmanlı hanedanının 4. kuşak torunu" olduğu iddia edilen Osmanoğlu'nun Malatya Üniversitesi Tarih Bölümü'ndeki mezuniyetinin bile iptal edildiği haberiyle, Zeyrek, işin boyutlarının bilinmediğini ve merdiven altına düştüğünü, hatta iz bırakılmadığı için tespitinin dahi zor olabileceğini belirtti. Sosyal medyada sahte diplomalı akademisyenlerin açıklanması taleplerine rağmen, sahte profesörlerin verdiği notların ve kararların meçhul kalması, Galatasaray Üniversitesi'nden bir hanımefendinin Sorbon Üniversitesi yüksek lisansı olmasına rağmen diplomasının iptal edilmesi ve bu durumun yol açtığı hukuki muamma, Deniz Zeyrek tarafından “çok karmaşık bir iş” olarak değerlendirildi. Dahası, e-devlet sisteminin dünyanın hiçbir yerinde bu kadar kişisel veriyi savunmasız bir şekilde tutmadığını gözlemlediğini belirten Zeyrek, bu tür sistemlerin hızlandırıcı faydaları olsa da, kişisel verilerin gizliliği ve güvenlik riskleri açısından sakıncalı olduğunu ve gözden geçirilmesi gerektiğini ifade etti; bu dijital kaosun diğer karanlık yönlerini keşfetmek için okumaya devam edin.

Dijital güvenlikteki bu büyük gediklerin yanı sıra, ülkedeki genel güvenlik ve adalet sistemi üzerindeki baskılar da endişe verici boyutlara ulaşmış durumda; Deniz Zeyrek, Murat Areli’nin açıkladığı 2024 sahte ehliyet çetesi listesini hatırlatarak, Milli Eğitim Bakanlığı'nda görevli bir personelin e-imzasının kopyalanmasıyla, bazı sürücü kurslarının işbirliği içinde sınavda başarısız olan kişilerin e-sınav notlarının sistem üzerinden değiştirildiğini ve bu tür usulsüzlüklerin tespitinin log kayıtları ve fiziki karşılaştırmalarla ancak mümkün olabildiğini belirtti. Bu çarpıcı olaylar zincirine paralel olarak, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in gazetecilere yönelik "geri zekalılara anlatır gibi anlatıyorum" sözlerine gönderme yapan Zeyrek, LGS analizlerine göre "güvenilirliği yüksek düzeyde" denen bir sınavda, bir gözetmenin sınav kitapçığını alıp fotoğrafını çekerek sohbet gruplarında paylaşmasının "güvenlik açığı" olduğunu ve bunun bir risk olduğunu, yetkililerin bu riski öngöremediği için gerçekleştiğini kesin bir dille ifade etti. Deniz Zeyrek, tüm bu yaşananların medeni bir ülkede olsa BTK başkanı ve Ulaştırma Bakanı'nın istifa etmesini gerektirecek ciddiyette olduğunu, hatta Japonya'da ilgili yetkilinin gurur meselesi yaparak intihar edebileceğini, geçmişte Türkiye'deki bir köprüdeki mühendisin tel kopması nedeniyle kendini sorumlu tutarak yaşamına son vermesi örneğini hatırlatarak konunun hassasiyetini vurguladı. Elektronik güvenlikteki bu zaafiyetin bir yansıması olarak, Türkiye'de e-seçim yapmanın kesinlikle mümkün olmadığını, kağıt zarflarla bile 2017 referandumunda 3 milyon mühürsüz zarfın kabul edilmesi gibi hileler yapıldığı düşünüldüğünde, elektronik ortamda nelerin olabileceğinin tahmin bile edilemeyeceğini sözlerine ekledi; yargının ve kamusal alanın bu denli savunmasız kalmasının sonuçlarını anlamak için okumaya devam edin.

Ülkenin siyasi iklimi de bu güvenlik ve adalet krizlerinin gölgesinde karmaşık bir hal alırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adaylığına yönelik ince hesaplar, erken seçim ihtimallerini ve siyasetin gizli pazarlıklarını gözler önüne seriyor; Ulaştırma Bakanı'nın "2027 Kasım'ında seçim olacak, Cumhurbaşkanımız bir daha seçilecek" sözleriyle başlayan tartışmayı değerlendiren Deniz Zeyrek, mecliste seçimlerin yenilenmesi kararı alınması halinde Cumhurbaşkanı'nın otomatik olarak aday olabileceğini ve bu kararın alınması için gereken 360 milletvekiline ulaşma çabalarını detaylandırdı. AK Parti, MHP ve bazı bağımsız milletvekillerinin (~338) oylarının yetersiz kalması nedeniyle, iktidarın umudunu DEM Parti'den almayı hedeflediğini, Öcalan'ın "seçimlerin yenilenmesi kararını destekleyin" demesi halinde DEM Parti'den en az 25 milletvekilinin destek vereceği yönünde hesaplar yapıldığını belirtti. Bu durumun, terörsüz Türkiye söylemiyle bağlantılı olduğunu vurgulayan Zeyrek, Mehmet Öcalan'ın "Rojava katiyen duracak", yani PKK'nın Suriye kolunun varlığını sürdüreceği yönündeki açıklamalarının, Türkiye'de PKK'nın kendini kapatmasına rağmen Suriye'de faaliyetlerine devam edeceği yönünde bir anlaşmanın işaretleri olduğunu, karşılığında da DEM Parti'nin erken seçim önergesini destekleyeceği bir denklemin kurulduğunu ifade etti. CHP lideri Özgür Özel'in "2026 Kasım'ına kadar erken seçim yaptın yaptın, yapmadıysan sonrakiler bizim için erken seçim değildir" çıkışını, İYİ Parti ve diğerlerinin de destek vermediği bir ortamda iktidarın tüm umudunun DEM Parti ve Öcalan'a bağlı kalmasının altını çizdi. Kabine değişiminin ise, Cumhurbaşkanı'nın iki dudağı arasında olması nedeniyle artık çok da önemli bir detay gibi durmadığını, her an sürpriz bir kararla bakanlık değişikliklerinin olabileceğini ekledi. Ayrıca, sendikaların "grev" söylemlerinin Cumhurbaşkanı ile görüşme sonrası nasıl geri adım atıldığını ve işçilerin taleplerinin %30'undan vazgeçilerek 50 liralık seyyanen zammın kabul edildiğini, işçilere sorulmadan alınan bu kararların sarı sendikacılığın bir örneği olduğunu ve asıl sorumluluğun sendikalarına sahip çıkmayan işçilerde olduğunu belirtti; tüm bu siyasi ve ekonomik çekişmelerin ülkeye etkilerini daha iyi kavramak için okumaya devam edin.

Ülkenin temel meseleleri arasında yer alan ekonomik gerçekler ve toplumsal değerlerin erimesi de bu derin krizin bir parçası olarak dikkat çekiyor; Deniz Zeyrek, Temmuz ayı enflasyon verilerini (TÜİK yıllık %33.52, ENAG yıllık %65.15) değerlendirirken, TÜİK'in verilerinin inandırıcı olmadığını, mızrağın kılıfa sığmadığını ve bu fiyatlara maruz kalan halkın kimin yalan söylediğini en iyi bildiğini vurguladı. Vergi uzmanı Ozan Bingöl'ün ilk 7 aylık alım gücündeki %19.08 erimenin asgari ücretli için 4.217 TL mağduriyete ulaştığı yönündeki tespitini aktaran Zeyrek, Mehmet Şimşek'in 2026'da tek haneli enflasyon hedefi açıklamasını ise, TÜİK rakamlarıyla oynayarak enflasyonu düşürmenin "dünyanın en kolay işi" olduğu yönünde iğneleyici bir yorumla karşıladı. Avusturya'daki Diyanet görevlilerinin bağış paralarını eskort kızlarla harcadığı skandalının, din duygularının nasıl suistimal edildiğinin acı bir göstergesi olduğunu belirten Zeyrek, daha önce Mekke'deki Diyanet temsilcisinin iş insanlarından 270.000 dolar sadaka topladığı soruşturmasının unutulup gittiğini hatırlattı. Yozgat'taki bir patates üreticisinin borç içinde olduğunu, patates fiyatlarının maliyeti karşılamadığını, yüzüne bakacak hali olmadığını ve hükümetin onları görmediğini söyleyerek isyan etmesi, Tarım Bakanlığı'nın orman yangınları sonrası otel arazisi tahsisleri gibi tartışmalı konularla uğraşırken, Kars'ta şap hastalığından ölen hayvanlara çözüm bulmakta yetersiz kaldığını gözler önüne serdi. Çocukluğundan beri var olan şap hastalığının 50 yıl geçmesine rağmen, uzay çağında hala hayvanları öldürmesi ve Türkiye'nin Şap Enstitüsü gibi kurumlarının eski Türkiye'de bu işlere kafa yorması gerçeğine rağmen çözüm bulunamaması, Deniz Zeyrek tarafından "her şey sahte" vurgusuyla özetlendi: "Diploma sahte, e-imza sahte, ehliyet sahte". Bu durum, toplumsal güvenin her alanda nasıl eridiğinin acı bir göstergesidir; tüm bu yaşananların arkasındaki gerçekleri daha iyi anlamak için okumaya devam edin.

Tüm bu akıl almaz gelişmeler, yargıdan teknolojiye, siyasetten toplumsal değerlere kadar Türkiye'nin yüzleştiği derin sorunları gözler önüne sererken, bağımsız gazeteciliğin önemi, gerçeğin peşinden koşmak ve toplumu aydınlatmak adına, tıpkı https://www.avazturk.com gibi platformlarda her zamankinden daha fazla hissediliyor; çünkü bugün, adaleti savunmak ve bu "sahte hayatlarla birlikte yaşıyoruz" sözleriyle özetlenebilecek karmaşık tabloda gerçekleri ortaya çıkarmak, her zamankinden daha elzem hale gelmiş durumda.

Ekonomi Haberleri