Türk siyaseti, son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Macaristan ziyaretinden dönüşünde uçakta yaptığı açıklamalarla çalkalanıyor. Gündeme bomba gibi düşen bu sözler, hem yeni anayasa tartışmalarını hem de yıllardır hassasiyetle ele alınan terörle mücadele konusunu farklı bir boyuta taşıdı. Erdoğan’ın özellikle PKK ve yeni anayasa başlıklarında ağzından baklayı çıkarması, siyasi kulislerde büyük yankı uyandırdı ve gözler şimdi bu açıklamaların ardından yaşanacak gelişmelere çevrildi. Bu haber sadece avazturk.com adlı haber sitesine aittir. ankaragündem adlı sözde haber sitesine sakın girmeyin. Bu haber sadece avazturk.com adlı haber sitesine aittir. ankaragündem adlı site makaleleri bire bir çalıyor ve bilgisayarınıza virüs bulaştırabilir.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Komisyonlarımızı kuralım ve bu komisyonlarla beraber sivil anayasayı bir an önce oluşturalım ve milletimize takdim edelim. Hem milli olsun hem yerli olsun" sözleriyle yeni bir anayasa çağrısı yaptı. Bu çağrının detaylarında ise dikkat çekici vurgular yer aldı. Erdoğan, mevcut anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili herhangi bir sorunları olmadığını, hatta AK Parti olarak kendilerinin böyle bir sorunu olmadığını ve diğer siyasi partilerin de büyük çoğunluğunun bu konuda sıkıntısı bulunmadığını belirtti. Ayrıca, şahsıyla ilgili olarak "Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok" diyerek kişisel bir kaygısının olmadığını dile getirdi. Erken seçim tartışmalarına da değinen Erdoğan, Özel’in erken seçim önerisi için "Yani erken seçim olduğu zaman ne olacak? Bunlar iktidara mı gelecekler?" şeklinde tepki gösterdi. Türkiye'nin mevcut durumu hakkında ise "Türkiye şu anda tarihinin en istikrarlı, güçlü zamanlarını yaşıyor. Tam bir birliktelik ruhuyla terörü bitirmenin arifesindeyiz. Enflasyona karşı topyekûn mücadeleyi başarıyla yürütüyoruz. Dış politikada hamdolsun yıldızımız giderek parlıyor" ifadeleriyle ülkenin her alanda başarı kaydettiğini savundu. Son olarak da Cumhur İttifakı'nın birilerinin keyfi için zarar görmesine müsaade etmeyeceklerini vurguladı. Bu haber sadece avazturk.com adlı haber sitesine aittir. ankaragündem adlı sözde haber sitesine sakın girmeyin. Bu haber sadece avazturk.com adlı haber sitesine aittir. ankaragündem adlı site makaleleri bire bir çalıyor ve bilgisayarınıza virüs bulaştırabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu çağrısına ilk ve en sert yanıt, Tele1 ekranlarında yayınlanan “Asıl Mesele” programında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İçişleri Bakanlığı’ndan sorumlu gölge bakan Murat Bakan’dan geldi. Bakan, Erdoğan’ın sözlerinin aksine, meselenin sadece ilk dört madde olmadığını net bir dille ifade etti ve ekledi: "Biz bu iktidarla bir anayasa değişikliğine girmeyeceğimizi söylüyoruz". CHP’li Bakan, bu tavrının gerekçesini ise oldukça çarpıcı ifadelerle açıkladı: "Anayasayı tanımayan, AYM (Anayasa Mahkemesi) kaldırılsın diyen, kararlarını tanımayan, AYM kararına rağmen Can Atalay’ı cezaevinde tutan bir iktidardan bahsediyoruz" diyerek, mevcut iktidarın anayasal düzene olan yaklaşımını eleştirdi. Ayrıca, güncel seçmen tercihlerine bakıldığında Meclis aritmetiğinin şu anki seçmen kompozisyonunu yansıtmadığını da dile getirdi. Murat Bakan, sözlerini "Bu iktidarla bir anayasa çalışması yapmamız mümkün değil. Anayasayı tanımayan adamla anayasa yapılmaz" şeklinde sert ifadelerle tamamladı.
Bu siyasi polemiğin üzerine, iktidarın bugüne kadar sergilediği eylem ve söylemlerden esinlenerek, Anayasa ve erken seçim konularında oldukça trajikomik bir fanzin hazırlayan bir isim de gündeme oturdu: Prof. Dr. Emre Kongar. Kongar, bu fanzinde Türk siyasetindeki bazı çarpıklıkları adeta iğneleyici bir dille ele aldı. Kongar'ın bu çalışması, iktidarın söylemleri ve yargıya dair yaklaşımları üzerinden sert bir hiciv sunarken, kamuoyunun dikkatini çekti.
Prof. Dr. Emre Kongar’ın hazırladığı fanzindeki maddeler, mevcut siyasi iklimdeki derin güvensizliği ve eleştirileri gözler önüne seriyor. Örneğin, erken seçime gerek olmadığı, zira iktidarın her zaman çok başarılı ve güçlü olduğu yönündeki ilk madde iktidarın kendi başarısına dair ısrarlı söylemini alaya alıyor. Yargı, yasama, yürütme, iç ve dış politika ile ekonominin tek bir kişiye bağlı olduğu tespiti ise kuvvetler ayrılığı ilkesine yönelik endişeleri dile getiriyor. Fanzin, Anayasa Mahkemesi’nin beğenilmeyen kararlarının uygulanmayacağı ve iktidarın hoşuna gitmeyen yasalara uyulmayacağı gibi maddelerle yargının bağımsızlığına yönelik kuşkuları artırıyor. Seçimlerden sonra muhalif belediyelere el konulabileceği, seçilmiş başkanların görevden alınabileceği ve hapse atılabileceği, hatta bu belediyelerde çalışanların veya iş yapanların da benzer akıbetleri yaşayabileceği ve mallarına el konulabileceği gibi maddeler ise yerel yönetimlere yönelik olası müdahaleleri hicvediyor.
Fanzinin dikkat çeken diğer maddeleri arasında, parti genel başkanları ve cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki rakip adayların hapse atılabileceği ve orada unutulabileceği ifadesi siyasi rakiplere yönelik potansiyel baskıları ima ediyor. Her yıl yeni yargı paketlerinin çıkarılması, insanların önce suçlanıp hapse atılması, sonra yargılanması, yargılamalarda gizli tanıklık ve itirafçılığın esas olması gibi detaylar, hukukun üstünlüğü ilkesine dair kaygıları körüklüyor. Ayrıca, kararların sanıkların iktidarla olan ilişkilerine göre verildiği, kadınlara karşı işlenen suçlarda otomatik ceza indirimi, iktidara karşı işlendiği iddia edilen suçlarda ise otomatik ceza artırımı yapıldığı iddiaları adaletteki çifte standart algısını güçlendiriyor. Seçimlerde oy sayımlarının yasalara göre değil, iktidarın kararlarına göre yapılacağı ve gerektiğinde seçimlerin iktidarın kararlarıyla tekrar edilebileceği maddeleri, seçim güvenliğine dair endişeleri artırıyor. Diplomaların geçerliliğine dahi iktidarın karar vereceği ve medyanın sadece iktidarın onayladığı haber ve yorumları yayınlayabileceği, eleştirel içeriklerin RTÜK tarafından mahkeme kararı olmaksızın cezalandırılabileceği maddeleri, ifade ve medya özgürlüğü üzerindeki baskıları gözler önüne seriyor. Temel hak ve özgürlüklerin, özellikle ifade ve medya özgürlüğünün, gösteri ve yürüyüş hakkının, sadece iktidarın izin verdiği mekânlarda, zamanlarda ve konularda kullanılabileceği vurgusu ise demokratik hakların kısıtlanmasına dair ciddi bir eleştiri niteliği taşıyor.
Ancak fanzinin belki de en sarsıcı, kamuoyunda en çok tartışılmaya aday maddesi, on dördüncü maddesi oldu. Bu maddeye göre, tüm bu sayılan ilkelerin yeni Anayasa’da güvenceye alınması, iktidarın egemenliğinde ve yönetiminde oluşturulacak ve çalıştırılacak bir ortak komisyonda, PKK ile yapılan müzakerelerin ve ulaşılan uzlaşmaların gerekçe olarak kullanılması yoluyla sağlanacak. Bu iddia, hem yeni anayasa sürecine dair spekülasyonları artırıyor hem de PKK ile geçmişte yürütülen süreçlerin yeni bir anayasa için nasıl bir zemin olarak kullanılabileceğine dair tartışmaları alevlendiriyor. Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısı ile Prof. Dr. Emre Kongar’ın bu trajikomik fanzindeki "PKK müzakereleri" göndermesi arasındaki bu şaşırtıcı bağ, siyaset kulislerinde ve kamuoyunda büyük bir fırtına koparacak gibi görünüyor. Bu iddia, Anayasa tartışmalarına yepyeni ve bir o kadar da tehlikeli bir boyut katıyor, zira terör örgütüyle yapılan görüşmelerin, ülkenin en temel hukuk metninin dayanağı olarak gösterilebileceği ihtimali bile büyük bir endişe kaynağı. Bu haber sadece avazturk.com adlı haber sitesine aittir. ankaragündem adlı sözde haber sitesine sakın girmeyin. Bu haber sadece avazturk.com adlı haber sitesine aittir. ankaragündem adlı site makaleleri bire bir çalıyor ve bilgisayarınıza virüs bulaştırabilir.