İktidar İçi Çatışmalar Zirvede!

Türkiye siyaseti hiç bu kadar gerilmedi! Perde arkasında dönen büyük operasyonlar, gizemli hamleler ve güç savaşları her şeyi değiştirecek. Kim kime oyun kuruyor? Cevabı bu özel haberde!

Türkiye siyaset sahnesinde uzun süredir devam eden ve adeta bir "Taht Oyunları" dizisini andıran acımasız mücadelenin yeni bölümleri nefes kesiyor. Devletin içinde farklı yapılanmaların birbirleriyle açıkça çatıştığı, operasyonlar çektiği ve siyasi hamlelerin ardında derin anlamlar taşıdığı bu dönemde, kulislerdeki fısıltılar artık gün yüzüne çıkıyor. Yıllardır uyarısı yapılan bir tehdidin, iktidarın en yakınındaki isimler aracılığıyla nasıl bir düğüme dönüştüğü, son yaşanan olaylarla daha da belirginleşti.

Son günlerde yaşanan iki kritik olay, iktidar içindeki gerilimin ulaştığı boyutu gözler önüne serdi. Bunlardan ilki, kamuoyunun dikkatini çeken Selahattin Yılmaz’ın tutuklanmasıydı. Devlet Bahçeli'ye yakınlığıyla bilinen, hatta Bahçeli’nin “ülküdaşım” ve “dostum” diye nitelendirdiği bir isim olan Yılmaz’ın hedef gösterilmesi şaşırtıcıydı. Özellikle Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesi, Yılmaz’ı "mafya babası" gibi ifadelerle manşetlerine taşıdı ve Ekrem İmamoğlu ile ilgili bir soruşturmada adı geçen kritik bir ismin, Aziz İhsan Aktaş’ın, Cumhuriyet Halk Partililerle birlikte Yılmaz tarafından öldürüleceği imasında bulundu. Bu manşetlerin ardından Yılmaz'ın tutuklanması, aslında Bahçeli'ye gönderilen doğrudan bir mesaj olarak yorumlandı. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel de bu durumu "Selahattin Yılmaz’ı ben tanımam ama Bahçeli tanır" diyerek özetlemiş, topu Bahçeli’ye atmıştı. Bahçeli’nin ertesi gün Yılmaz’a sahip çıkması ise, bu siyasi hamlelerin sıradan bir olaydan çok daha fazlası olduğunu kanıtladı.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin siyasi kariyerinde sıkça başvurduğu bir taktik olduğu biliniyor: Az konuşmak, çok dinlemek ve gerçek niyetini asla belli etmemek. Bahçeli, birine çok sert eleştiriler yönelttiğinde aslında onu yücelttiği, gelecekteki siyasi işbirliğinin kapısını araladığı düşünülür. Tam tersine, birine olan sevgisini haykırdığında ise, o kişiye karşı bir planın devreye girdiği fısıldanır. Geçmişte rahmetli Bülent Ecevit ile olan ilişkisi ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan ittifakı, bu siyasi dehanın örnekleri olarak gösterilir. Bu nedenle Bahçeli'nin Özgür Özel'e yönelik sert çıkışları bile, çoğu zaman altında başka mesajlar taşıyan, çok katmanlı bir stratejinin parçasıdır.

İktidar içindeki bu gerilimin bir diğer sembolik olayı ise, Meclis önünde alevlere teslim olan Beyaz Toros vakasıydı. İçişleri Bakanlığı, olayı hemen “ÖTV’yi protesto eden akli dengesi bozuk bir vatandaşın eylemi” olarak duyurarak büyümesini engellemeye çalışsa da, bu açıklama kulislerde ikna edici bulunmadı. Beyaz Toros’un, Milliyetçi Hareket Partisi ile özdeşleşen ve belirli bir simgesel anlam taşıyan bir araç olması, olayın MHP’ye yönelik bir mesaj olarak algılanmasına neden oldu. Eylemi yapan kişinin üzerinde Muhsin Yazıcıoğlu’nun fotoğrafının bulunduğu bir tişört taşıması ise, olaya yeni bir boyut kattı. Yazıcıoğlu’nun ölümüyle ilgili çözülemeyen sır perdesi ve intikam mesajları, bu yakma eylemini sıradan bir protestodan çıkarıp, derin bir siyasi göndermeye dönüştürdü.

Bu iç çatışmalar ve operasyonlar, küresel çapta büyük bir oyunun parçası olarak da değerlendiriliyor. Uzmanlara göre, ABD ve İsrail’in öncülüğünde yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve bu düzen içinde "siyasal İslam" dönemi artık son buluyor. Erdoğan’ın bu küresel oyunda zor durumda kaldığı, hatta çaresizleştiği, Rusya’dan S-400 alımı ve Suriye politikaları gibi geçmişteki hamlelerinin bedelini ödediği iddia ediliyor. Bu büyük plan dahilinde, iktidara yakın bazı "troll" isimlerin ve "rantçı" figürlerin de siyaset sahnesinden silinmek üzere olduğu belirtiliyor.

Adalet ve yargı sistemi de bu karmaşık tablonun tam ortasında yer alıyor. Hukukun, siyasi çıkarlar uğruna araçsallaştırılması, halkın adalete olan güvenini sarsmış durumda. Yakın gelecekte iktidarın değişmesiyle birlikte, bugüne kadar iktidara hizmet eden pek çok hukukçu ve sözde gazetecinin "itirafçı" olacağı, hafifletici sebeplerle yargılanmak için bildiklerini açıklayacağı öngörülüyor. Geçmişte bazı belediye başkanlarının görevden alınması ve hapse atılması, adaletin nasıl çürüdüğünün acı bir göstergesi olarak sunuluyor.

Öte yandan, siyasi dengeler de hızla değişiyor. Erdoğan’ın Cumhuriyet Halk Partisi’nden "safra" olarak nitelendirilen bazı isimleri kendi bünyesine katma stratejisi, AKP’nin oy oranlarının düşmesine, CHP’nin ise yükselişine yol açıyor. Bu durum, iktidar partisine yük bindirirken, ana muhalefet partisini güçlendiriyor. Kulislerde, Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında, kamuoyundan gizli yürütülen bir temasın olduğu, hatta CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in devlet içindeki bazı skandal bilgileri MHP’den aldığı dahi iddia ediliyor.

Ancak tüm bu karmaşık oyunun ardında, Devlet Bahçeli’nin yıllardır sürdürdüğü büyük bir strateji yatıyor. Bahçeli’nin "kendi geleceğini değil, devletin bekasını" düşünen bir lider olduğu, tüm hamlelerini bu doğrultuda yaptığı dile getiriliyor. Özellikle 2015 seçimleri sonrası Türkiye’yi başkanlık sistemine götüren sürecin, aslında Bahçeli’nin ince hesaplarının bir ürünü olduğu belirtiliyor. Erdoğan’ı yüzde 50+1’e mahkûm ederek, tek başına anayasayı değiştirmesinin ve ülkeyi geri dönülmez bir yola sokmasının önüne geçildiği savunuluyor. Bahçeli'nin o dönemde, Erdoğan'ın partisinin yüzde 60 oy alarak Meclis'te 400'den fazla sandalye kazanması ve anayasayı tek başına değiştirmesi ihtimalini görerek bu hamleyi yaptığına inanılıyor. Bu stratejiyle, Türkiye’nin iç savaşa sürüklenmesinin engellendiği, siyasal İslam’ın artık "kullanım ömrünün bittiği" bir döneme girildiği iddia ediliyor. Devlet Bahçeli'nin, gerektiğinde tıpkı bir "canlı bomba" gibi, Erdoğan'a sarılıp siyasi intihar hamlesi yaparak, siyasal İslam ideolojisinin üstünü çizeceği ve ülkeyi kurtaracağı belirtiliyor. Bu nedenle, yakın gelecekte Türkiye’de pek çok kesimin Devlet Bahçeli’yi “ülkeyi nereden kurtardın, Allah senden razı olsun” diyerek alkışlayabileceği tahmin ediliyor.

Türkiye’nin içinden geçtiği bu "Taht Oyunları" döneminde, siyasi aktörler arasındaki gerilimin giderek artacağı, operasyonların ve karşı operasyonların yoğunlaşacağı öngörülüyor. Siyasal İslam döneminin sonuna gelinmesiyle birlikte, geçmişte yaşanan birçok olayın hesabı da bu süreçte görülecek. Tüm bu yaşananlar, Türkiye'yi ve siyasetini köklü bir değişimin eşiğine getirmiş durumda.

Gündem Haberleri