İsrail'in İşgal Planı ve Ordu İçindeki Gizli Direniş!

Ortadoğu'da tansiyon zirveye çıktı! İsrail'in Gazze'ye yönelik şaşırtıcı yeni kararı, hem bölgeyi hem de iç siyaseti derinden etkileyecek. Tüm dengeleri alt üst eden bu gelişmenin perde arkasını öğrenmek için okumaya devam edin!

Gazze Şeridi'nde yaşanan dramatik gelişmeler, uluslararası kamuoyunun nefesini tutmasına neden olurken, İsrail içerisindeki derin çatlaklar ve Netanyahu hükümetinin son kararları bölgedeki tansiyonu zirveye taşıdı; işte bu şaşırtıcı gelişmelerin tüm detayları ve perde arkasında dönen kritik olaylar, okumaya devam edin. Fehim Taştekin'in YouTube kanalındaki detaylı analizine göre, İsrail'in Gazze'deki soykırım operasyonunu durdurmak yerine, Başbakan Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ni tamamen işgal etme kararı aldığı bildirildi. Bu radikal kararın, Gazze'deki açlığın İsrailli rehineleri de olumsuz etkilediğini gösteren çarpıcı görüntülerin yol açtığı hararetli tartışmaların gölgesinde alındığı belirtiliyor. Kanal 12'ye göre, Başbakanlık ofisinden üst düzey yetkililer bu kararın verildiğini, İsrail'in Gazze Şeridi'ni tamamen işgal etmeye hazırlandığını ifade ettiler. Yediot Ahronot, Jerusalem Post ve İsrail Hayom gibi önde gelen gazeteler de benzer haberleri kamuoyuna duyurdu. Bu işgal planına göre, rehinelerin tutulduğuna inanılan Batı Gazze ve merkezdeki mülteci kamplarına yönelik kara harekatının genişletilmesi hedefleniyor. Daha önce İsrail'in Batı Gazze'deki operasyonlarını durdurduğu ve Hamas'ın ateşkes koşullarını kabul etmemesi halinde Gazze'nin bazı kısımlarını ilhak etme planı olduğu bilinirken, Netanyahu hükümetinin şimdi daha da ileri gittiği vurgulanıyor. Tüm bu karmaşık sürecin derinliklerine inmek ve yaşananları anlamak için okumaya devam edin.

Kanal 12'nin aktardığı bilgilere göre, İsrail geçtiğimiz haftaya kadar Hamas ile kısmi bir anlaşmaya oldukça yaklaşmış, ancak hükümetin beklenmedik bir şekilde geri adım attığı ortaya çıktı. Konuşulan anlaşma taslağının 60 günlük bir ateşkese işaret ettiği belirtilirken, Yediyot Ahronot gazetesi, ABD Başkanı Donald Trump'tan gelen "yeşil ışık" üzerine Netanyahu'nun işgali genişletme kararı aldığını yazdı. Trump'ın geçtiğimiz hafta özel temsilcisi Steve Witkof'u Gazze'ye gönderdiği ve Witkof'un ABD-İsrail ortak yapımı olan ancak bir ölüm tuzağına dönüşen Gazze Yardım Vakfı'nın operasyonlarını yerinde inceleyerek "açlık yok" yalanıyla geri döndüğü kaydedildi. Fehim Taştekin, Witkof'un bu tespitine gerek olmadığını, zira tüm dünyanın gözleri önünde insanların açlıktan öldüğünü ve gıda kolileri almaya gidenlerin katledildiğini, bu trajik olayların videolarının düşmesiyle hepimizin canlı tanık olduğunu vurguladı. Taştekin, Witkof'un raporuyla Trump'ın da "soykırım yok" dediğini ve Gazze'ye en fazla yardımı Amerika'nın yaptığını öne sürdüğünü ekledi. 25 Temmuz'da Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada Trump, Hamas'ı suçlayarak "Hamas anlaşma istemedi. Onları avlayacaklar. Bence ölmek istiyorlar. İsrail'in bu işi bitirmesi gerekiyor" ifadelerini kullanmış, bu sözlerle Netanyahu'nun önünü açtığı değerlendirmesi yapılmıştır. Fehim Taştekin, Trump'ın ateşkes konusunda başından itibaren manipülasyon yaptığını ve yalan söylediğini belirtti. İsrailli bir yetkili, geçtiğimiz perşembe günü Netanyahu ile Witkof arasında yapılan görüşmenin ardından ABD ile İsrail arasında bir mutabakatın oluştuğunu açıklamış, bu mutabakata göre ateşkes arayışının bir kenara bırakılacağı, bunun yerine tüm rehinelerin serbest bırakılması, Hamas'ın işinin bitirilmesi ve Gazze Şeridi'nin tamamen silahsızlandırılması gibi İsrail'in temel şartlarını içeren anlaşmaya geçileceği ifade edilmiştir. Ancak Taştekin, bu hedeflerin stratejik olarak başından beri deklare edilmiş olmasına rağmen, İsrail'in aradan geçen neredeyse iki-üç aya rağmen bu hedeflere ulaşamadığını, Gazze'yi yerle bir ettiğini, on binlerce insanı öldürdüğünü ve Gazze'yi yaşanılamaz bir yere dönüştürdüğünü dile getirdi. Yaşanan tüm bu diplomatik ve askeri gelişmelerin ötesindeki gerçekleri keşfetmek için okumaya devam edin.

7 Ekim koşullarından farklı olarak İsrail'in iç kamuoyunun büyük ölçüde bozulduğu, kamuoyundaki tartışmaların büyüdüğü ve ateşkes çağrısı yapanların seslerini yükselttiği dikkat çekiyor. Güvenlik kabinesinde ciddi bir çatlak yaşandığı ve ordu içinde de işgalin genişlemesine karşı bir direncin öne çıktığı belirtiliyor. Hedefleri gerçekçi bulmayanların sayısının arttığı bu ortamda, İsrail medyasına göre Başbakan Netanyahu ile Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir arasında ciddi bir kriz yaşanıyor. Genelkurmay Başkanı Zamir'in kara saldırısının genişletilmesine karşı çıktığı ve bunun için iki temel gerekçe sunduğu kaydedildi: Birincisi, işgalin genişletilmesinin rehinelerin güvenliğini tehlikeye atacağı; ikincisi ise İsrail askerleri arasında tükenmişliğin arttığı. İsrail'in kamu yayın kuruluşu K 11'e göre, sadece Zamir değil, güvenlik birimlerinin de özellikle rehinelerin bulunduğu alanlara karşı harekat düzenlenmesine karşı çıktığı bildirildi. Jerusalem Post gazetesine göre, durum öyle bir noktaya geldi ki Netanyahu, Genelkurmay Başkanı'na "işgal planı size uymuyorsa istifa etmelisin" mesajı gönderdi. Yediot Aharonot gazetesi ise Genelkurmay Başkanı'nın harekat emrini reddetmesi halinde istifa etmek zorunda kalabileceğini yazdı. Bu ayrılığın, Zamir'in adının Netanyahu'ya darbe girişimi söylentilerine karışmasına neden olduğu, bu suçlamanın Netanyahu'nun oğlu Yahir Netanyahu'dan geldiği ve Zamir'in babasına karşı darbe girişimine öncülük ettiğini öne sürdüğü belirtildi. Yediot Aharonot gazetesi savunma muhabiri Yossi Yahoshua'nın, ordunun karşı çıkmasına rağmen Netanyahu'nun Gazze'yi tamamen işgal etmeye karar vermesi halinde ölecek asker ve rehinelerin sorumluluğunu üstlenmeye ve bunu açıkça ilan etmeye çağırdığı, Yahir Netanyahu'nun ise bu çağrıya Zamir'i kastederek "eğer o tweeti sana dikte eden kişi düşündüğümüz kişi ise bu 70'lerde orta Amerika'daki muz cumhuriyetlerine yakışacak bir isyan ve askeri darbe girişimidir Bu tamamen suçtur" şeklinde yanıt verdiği aktarıldı. Tüm bu iç çekişmelerin ve gerilimin ardındaki dinamikleri kavramak için okumaya devam edin.

Netanyahu'nun nihai karar için güvenlik kabinesini topladığı, toplantıya Savunma Bakanı Kats, Stratejik İşler Bakanı Dermer, Genelkurmay Başkanı Zamir ve diğer yetkililerin katıldığı, ancak tam işgal ve ilhak için bastıran Maliye Bakanı Smotrich ile Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir'in çağrılmadığı belirtildi. Fehim Taştekin, Netanyahu'nun zaten bu iki "faşist dinci bakanın" çizgisinde gittiğinden, toplantıda olmalarının çok bir şey değiştirmeyeceğini ifade etti. Toplantıdan önce Netanyahu, tam işgal planı ile ilgili üç hedef sıraladı: Gazze'de düşmanın nihai olarak yenilmesi, tüm rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'nin artık İsrail için tehdit olmaktan çıkarılması. Başbakanlık Ofisi açıklamasında, toplantının 3 saat sürdüğü, Genelkurmay Başkanı'nın sunduğu seçeneklerin konuşulduğu ve "İsrail ordusu güvenlik ve siyasi kabinenin verdiği her türlü kararı yerine getirmeye hazırdır" denildiği aktarıldı. Bu ifadenin, Zamir ne derse desin ordunun gerekeni yapacağı anlamına geldiği yorumlandı. Nihai karar için Perşembe günü güvenlik ve siyasi kabinenin yeniden toplanacağı duyurulurken, İsrail Hayom gazetesine göre Gazze Şeridi üzerindeki kontrolün finansal maliyetlerinin de tartışıldığı ve askeri kontrolün maliyetinin 2.9 ile 5.8 milyar dolar arasında tahmin edildiği, bu rakamın İsrail için çok büyük olmadığı ve ABD'den her yıl düzenli olarak aldıkları 3.5 milyar dolarla kapatılabileceği dile getirildi. Ben-Gvir'in toplantı öncesinde Genelkurmay Başkanı'na yüklenerek siyasi liderliğin işgal kararını uygulayacağına dair alenen taahhütte bulunmasını istediği, Savunma Bakanı'nın da devreye girerek "siyasi liderlik karar aldığında askeri kademe bunu profesyonelce uygulayacaktır Orduan sorumlu bakan olarak benim görevim de bunu sağlamaktır ve sağlayacağım" dediği belirtildi. Muhalefet içerisinde de tartışmaların yaşandığı, Mavi-Beyaz Ulusal Birlik lideri Benny Gantz'ın "Genelkurmay Başkanı siyasi liderliğe bağlıdır ama o bir kukla değildir" şeklinde çıkıştığı aktarıldı. İsrail ordusuna göre, askeri birliklerin şu anda Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 75'ini kontrol ettiği, kalan yüzde 25'i de tamamen kontrol altına almayı hedeflediği bildirilirken, bu yüzde 75'lik alanda Gazzelilerin sürüldüğü ve adeta toplama kamplarına itildikleri, defalarca bir yerden diğerine sürüldükleri ve şu anda bir nüfusun bulunmadığı belirtildi. Verilen bilgilere göre, Zamir'in nüfusun temerküz ettiği bölgelere askeri operasyonu stratejik bir tuzak olarak gördüğü, yani askeri zayiatın çok olacağı ve kısa sürede halledilemeyeceği, tünel sistemlerini kullanan Hamas'ı takip etmenin, ortaya çıkarmanın ve tamamen yok etmenin yıllar sürecek bir savaşı gerektirebileceği değerlendirmelerinin yapıldığı kaydedildi. Askeri yetkililer ya da uzmanların açıklamalarından bu değerlendirmelerin anlaşıldığı ifade edildi. İsrail ordusundaki tükenmişlik meselesine dair de önemli bilgiler paylaşıldı; yedek askerlerle ilgili sıkıntının giderek büyüdüğü ve orduda intihar vakalarının arttığı belirtildi. Asker açığı nedeniyle askerlerin görev süresinin uzatıldığı, muvazzaf askerlerin görev süresi sona erdikten sonra 4 ay daha hizmet yapmalarını öngören 8 numaralı emrin tartışma konusu olduğu aktarıldı. Genelkurmay Başkanı Zamir'in yedek askerlerin yıllık hizmet süresinin 74 günü aşmayacağı yönünde bir taahhütte bulunduğu ve şikayetler arttığı için bu sözüne bağlı kalarak yıllık takvimin ötesinde ilave yedek asker çağrısını reddettiği, bunun da büyük bir kriz nedeni olduğu dile getirildi. Bir tarafta Knesset'te askerlikten muaf tutulanlarla ilgili düzenleme girişimlerinin de büyük krize neden olduğu belirtildi. Zamir'in bu emri geri çekmesinin ya da iptal etmesinin gerekçesinin askerler ve ailelerinin fiziksel ve psikolojik yorgunluk içerisinde olması olduğu, orduda artan intihar vakalarının ise artık ciddi anlamda gündem konusu olduğu vurgulandı. Tüm bu zorlu koşulların ve askeri direncin daha derinlemesine izini sürmek için okumaya devam edin.

Pazar günü yayınlanan İsrail ordusunun iç soruşturma raporuna göre, intihar vakalarının çoğunun savaşın yarattığı psikolojik travmalardan kaynaklandığı ve bu durumun yaygınlaşabileceği belirtildi. Kanal 12 tarafından aktarılan bilgilere göre, bu yılın başından itibaren en az 17 askerin intihar ettiği, bu sayının ölüm anında aktif görevde olmayan yedek askerleri kapsamadığı ve rakamın daha yüksek olabileceği düşünülüyor. 2024'te intihar eden asker sayısının 21, 2023'te ise 17 olduğu bilgisi verilirken, artan psikolojik sıkıntılara binaen ilgili kurumlarda çalışan ruh sağlığı görevlilerinin sayısının 1000'den 1800'e çıkarıldığı belirtildi. İsrailli gazeteci Doran Kadoş'a göre, İsrail ordusu intihar eden kişilerin tam sayısını açıklamayı reddediyor. Knesset'te bilgi veren bir ordu yetkilisinin ise bazı verileri açıklamayı reddederek bunları "soruşturma altında hassas konular" olarak nitelendirdiği kaydedildi. Netanyahu'nun iktidarda kalabilmek için savaşı uzattığını düşünenlerin sayısının artmış durumda olduğu, iktidarını koruma adına son bir haftada iki kritik adım daha attığı belirtildi. Bunlar, Başsavcı Gali Baharov Miara'yı görevden alması (yüksek mahkeme kararı dondurdu) ve Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein'ı görevden alması (Haredi partilerin zorunlu askerlikle ilgili yasa tasarısını sunma konusundaki ısrarı nedeniyle) olarak sıralandı. Ayrıca, 550'den fazla üst düzey eski istihbarat ve ordu yetkilisinin Trump'a mektup yazarak savaşı sona erdirmesi için Netanyahu'ya baskı yapmalarını istediği ortaya çıktı. Mektuba imza atanların "profesyonelce değerlendirme" olarak nitelendirdikleri değerlendirmeye göre, Hamas'ın artık stratejik bir tehdit oluşturmadığı, esirleri geri getirmenin tek yolunun bir anlaşmaya varmak olduğu, Hamas yerine yeniden yapılandırılmış bir Filistin yönetiminin Gazze'de idareyi üstlenebileceği ve buna yardımcı olmak için de uluslararası ya da bölgesel bir koalisyon oluşturulabileceği ifade edildi. Mektuba imza atanlar arasında eski Genelkurmay başkanları Ehud Barak, Malon ve Dan Haluts; eski Mossad direktörleri Tamir Pardo, Ephraim Halevi ve Daniel Yatom; eski Shin Bet şefleri Ami Ayalon, Nada Vargaman, Yoram Koh, Yakov Peri ve Karmi Gilon gibi son derece etkili isimler yer alıyor. Eski Shin Bet başkanı Ami Ayalon'un mektuptan sonra yayınladığı bir videoda, Gazze Şeridi'ndeki saldırıların haklı bir savaş olmaktan çıktığını, operasyonun İsrail'in güvenliğini sarstığını ve kimliğini kaybetmesine yol açtığını vurguladığı belirtildi. Tüm bu önemli detaylara daha yakından bakmak için okumaya devam edin.

Gazze'de olup biteni artık soykırım olarak nitelendiren İsraillilerin sayısının arttığı, İsrailli yazar David Grossman'ın La Repubblica'ya verdiği röportajda "İsrail'i soykırım işleyen bir devlet olarak tanımlamaktan kaçınmaya çalışan birisiyim Ama şimdi bu Gazze şeridinde gözlerimizin önünde gerçekleşiyor" dediği aktarıldı. İsrailli muhalif milletvekili Ofir Kasif'in bu sözleri Knesset'te aktarmaya çalışırken zorla kürsüden indirildiği ve konuşmasına izin verilmediği belirtildi. Hamas'ın Gazze'deki açlığa dikkat çekmek ve İsrail kamuoyunu harekete geçirmek amacıyla 2 Ağustos'ta bir video yayınladığı, videoda yetersiz beslenmiş görünen İsrailli esir Evyatar David'in elindeki kürekle kendi mezarını kazdığını söylediği ve "Üç gündür hiçbir şey yemedim Yeterince yiyecek yok Neredeyse hiç su hiç içme suyu alamıyorum Bana bulabildiklerini veriyorlar Sanırım gömüleceğim yer burası Zaman tükeniyor" ifadelerini kullandığı dile getirildi. Bu görüntüler Netanyahu üzerinde büyük bir baskı oluştururken, Netanyahu'nun bu baskıya tam işgal kararıyla yanıt vermeye çalıştığı ifade edildi. İsrail'in esirlerin beslenme sorununu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne taşıdığı, Hamas'ın da Konsey'e hitaben yazdığı mektupta "İsrailli eserler Gazze halkıyla aynı koşulları yaşamaktadır İşgal rejiminin neden olduğu kıtlık tüm bölgeleri etkilemektedir ve bu etkiler kaçınılmaz olarak esirler üzerinde de hissedilmektedir" dediği aktarıldı. Fehim Taştekin'in aktardığı soykırım tablosu ise durumun vahametini gözler önüne seriyor: İsrail'in operasyonlarında ölen Filistinlilerin sayısının 60.000'i aştığı ve bunların en az 18.000'inin çocuk olduğu belirtilirken, yaralananların sayısının 151.000'i geçtiği kaydedildi. 27 Mayıs'tan bu yana gıda yardımına ulaşmaya çalışırken öldürülenlerin sayısının 1568'e ulaştığı, haberin yayımlandığı gün 50'nin üzerinde insanın bu şekilde can verdiği ve yaralı sayısının 11.230'u bulduğu açıklandı. Her gün bu rakamların arttığı, günlük olarak 100'ün üzerinde insanın Gazze'de yaşamını yitirdiği, açlıktan ölenlerin sayısının ise 188 olduğu ve bunların 94'ünün çocuk olduğu ifade edilirken, bu korkunç tablonun tüm detaylarına ve daha fazla derinlemesine analize ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Fehim Taştekin, tüm bu yaşananları özetlerken "Hepimiz soykırımı canlı olarak izliyoruz Hepimiz için utanç verici bir durum" diyerek sözlerini tamamladı.

Dünya Haberleri