Ortadoğu'da barış umutları bir kez daha tünellerin en karanlık noktasına doğru ilerlerken, İsrail'den gelen son dakika kararı, bölgeyi ve uluslararası toplumu derinden sarstı. İşgal altındaki Filistin topraklarında zaten uzun yıllardır süregelen gerilim, alınan bu kritik onayla birlikte, adeta yeni bir felaketin eşiğine gelmiş durumda. Bu hamle, sadece bölgesel dengeyi değil, aynı zamanda Filistin halkının geleceğini de doğrudan etkileyecek yıkıcı sonuçlar doğurma potansiyeli taşıyor. Dünya, Ortadoğu'da tırmanan bu krizin yeni perdesini büyük bir endişeyle izliyor.
Yıllardır devam eden işgal politikaları, Filistin topraklarındaki yerleşim birimlerinin sürekli genişlemesiyle uluslararası hukukun hiçe sayıldığı bir manzara sunuyordu. Ancak şimdi, söz konusu olan, sıradan bir yerleşim genişlemesinin çok ötesinde stratejik bir planın nihai onayı. İsrail Savunma Bakanlığı'na bağlı Sivil İdare Birimi Yüksek Planlama Kurulu'nun aldığı bu kararın yankıları, sadece Filistin'de değil, tüm dünyada hissediliyor. Özellikle aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in bu projeyi duyururken sarf ettiği sözler, niyetin ne denli net ve çarpıcı olduğunu gözler önüne serdi. Smotrich, bu projenin "Filistin devleti fikrini ortadan kaldıracağını" açıkça dile getirmekten çekinmedi. Bu ifadeler, atılan adımın yalnızca bir inşaat projesi değil, aynı zamanda siyasi bir yok etme planı olduğunun itirafı niteliğinde.
İsrail hükümetinin bu "stratejik planı" ne kadar kararlı bir şekilde sürdürdüğü, sivil toplum kuruluşları tarafından da sert tepkilerle karşılanıyor. İsrailli sivil toplum kuruluşu Ir Amim yetkilisi Aviv Tatarsky, alınan onayın, Smotrich'in Filistin devleti olasılığını tamamen ortadan kaldırmayı ve Batı Şeria'yı fiilen ilhak etmeyi amaçlayan stratejisini gösterdiğini vurguladı. Tatarsky, bu durumu "apartheid rejiminin kasıtlı bir seçimi" olarak nitelendirerek uluslararası toplumu acil eyleme çağırdı. Ona göre, eğer uluslararası toplum barış ve Filistin devleti konusunda ciddiyse, E1 bölgesinde Filistinlilerin yerinden edilmesini ve Batı Şeria'nın kalbine yeni bir yerleşim yerinin kurulmasını engellemek için derhal harekete geçmeli.
Aşırı sağcı Maliye Bakanı Smotrich'in açıklamaları, Batı Şeria'nın tamamının ilhak edilmesi yönündeki radikal tutumunu bir kez daha ortaya koydu. Geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada, Ma'ale Adumim yerleşimini iki katına çıkarmayı planladıklarını dile getiren Smotrich, Başbakan Binyamin Netanyahu'dan "Batı Şeria ilhakını" resmi olarak duyurmasını talep ettiğini de belirtti. Smotrich, "Batı Şeria'daki egemenliğimiz konusunda tarihi bir ilana yakın olduğumuza inanıyorum" diyerek, bu projenin sadece bir başlangıç olduğunun sinyallerini verdi. Ancak bu kez, mesele sadece bir yerleşim biriminin genişletilmesi değil, Filistin topraklarının kalbine atılacak bir hançer niteliğinde.
İşgal altındaki Doğu Kudüs'te, Filistinlilerin toprakları üzerinde, Batı Şeria'nın kuzeyini güneyinden ayıracak ve Filistinlilerin Ramallah ile Beytüllahim kentleri arasındaki hayati ulaşımını kesecek olan bu korkunç proje, "E1 Projesi" olarak adlandırılıyor. Tarihsel olarak Doğu Kudüs'ün bir parçası olan ancak Ayrım Duvarı'nın (Utanç Duvarı) Batı Şeria kısmında kalan Filistin mahallesi Azeriye'nin yakınlarına inşa edilmiş "Ma'ale Adumim" yerleşimini Batı Kudüs'e giden yola bağlamayı hedefleyen bu proje, Filistinlilerin geleceği için tam anlamıyla bir felaket senaryosu çiziyor.
Ve şimdi, projenin nihai onay almasıyla birlikte, tüm dünyanın nefesini tutarak beklediği, bu planın ardındaki tüyler ürpertici gerçekler gün yüzüne çıktı. İsrail planlama kurulunun verdiği onayla birlikte, işgal altındaki Doğu Kudüs ile Batı Şeria'daki yasa dışı yerleşim birimi Ma'ale Adumim arasına tam 3 bin 401 yeni yasa dışı konut inşa edilecek. Bu devasa inşaat projesi kapsamında, daha da fazlası var: Bölgeye 4 binden fazla yasa dışı konut ve otel inşa etmek amacıyla 12 bin dönümden fazla Filistin toprağı gasp edilmiş durumda. "E1 Projesi"nin asıl ve nihai amacı ise, Doğu Kudüs'ün Batı Şeria'daki Filistin topraklarının bağlantısının tamamen kesilmesi ve bu toprakların birbirinden izole edilmesi. Bu hamle, uluslararası toplumun "iki devletli çözüm" vizyonuna indirilen en büyük darbelerden biri olarak tarihe geçmeye hazırlanıyor ve Filistin devletinin kurulma umutlarını adeta tabuta gömüyor.