Kara para nereye aklandı, devletin yetkilileri niçin sessiz kaldı?

Vatandaşlık vurgunuyla ilgili şok edici yeni detaylar ortaya çıktı! Milyarlarca dolarlık kara para, inanılmaz bir düzenekle aklandı. Bu haber, Türkiye'nin karanlık sırlarını gün yüzüne çıkarıyor.

Türkiye'de gayrimenkul alarak vatandaşlık edinme programı, uzun süredir tartışılan ve şaibelerle dolu bir konu olarak gündemi meşgul ediyordu. Ancak şimdi, bu tartışmaların çok ötesinde, organize bir şebekenin devletin imkânlarını kullanarak nasıl milyarlarca dolarlık bir vurgun yaptığı ortaya çıkıyor. Yıllardır süregelen bu düzen, akılalmaz bir dolandırıcılık ve kara para aklama ağıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını adeta bir meta haline getirmiştir. Bir haberci olarak, konunun derinliğini ve ülkenin yakın geleceğini nasıl etkileyebileceğini gözler önüne sermek için bu makaleyi kaleme alıyorum. Okuyucular, bu skandalın sadece bir müteahhitlik işi olmadığını, çok daha büyük bir yapının parçası olduğunu okuduklarında büyük bir şaşkınlık yaşayacaklar.

Makalenin devamında, bu büyük vurgunun nasıl bir suç örgütü tarafından planlandığını ve uygulandığını tüm detaylarıyla ortaya koyuyoruz. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamelerle gün yüzüne çıkan bu şebekenin, proje aşamasındaki gayrimenkulleri sahte belgelerle olduğundan çok daha yüksek fiyatlara göstererek tam 2691 yabancıya 50 bin dolar karşılığında vatandaşlık sattığı belirtiliyor. Bu skandalın merkezinde, Zer Group Yönetim Kurulu Başkanı Muammer Ceylan ile Afganistan kökenli Muhammet, Abdullah ve Faisal Şahap gibi isimler yer alıyor.

Bu devasa dolandırıcılık, İstanbul'dan Yalova'ya, Sakarya'dan Tekirdağ'a kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış durumda. Kara para aklama suçlamasıyla Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan bir başka iddianame ise, bu olayın boyutunu daha da büyütüyor. MASAK raporları, para akışının normalde olması gerekenin tam tersi yönde gerçekleştiğini gösteriyor. Şebeke, alıcının satıcıya para göndermesi gerekirken, alıcının hesabına şirket üzerinden para gönderiyor ve bu parayı da vatandaşlık ödemesi olarak geri alıyor. Bu yöntemle toplamda 11 şirkete ait 150 gayrimenkul ve sekiz araca el konulmuş durumda. Ancak asıl kayıp, 134.690.000 dolarlık döviz kaybıyla devletin uğradığı zarardır. Bu rakam, olayın sadece bir dolandırıcılık değil, aynı zamanda ülke ekonomisine yönelik ciddi bir darbe olduğunu kanıtlıyor. Makale devam ediyor...

Bu organize suç örgütünün, Türkiye'nin uluslararası imajını zedelediği ve devletin güvenilirliğini tehlikeye attığı da makalenin önemli bir parçasıdır. Sahte belgelerle, rüşvet ve dolandırıcılıkla yürütülen bu süreç, yalnızca parayı değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının itibarını da çalmıştır. Yurt dışındaki Türk konsolosluklarında Türkçe bilmeyen yabancıların kolayca vatandaşlık alabilmesi, bu sistemin ne kadar derinlere işlediğinin bir göstergesidir. Ortaya çıkan deliller ve tanık ifadeleri, bu skandalın sadece basit bir müteahhitlik dolandırıcılığı olmadığını, çok daha büyük ve korunaklı bir yapının varlığını işaret ediyor. Bu durum, "Bu kadar büyük bir suç ağı nasıl yıllarca fark edilmeden faaliyet gösterebildi?" sorusunu akıllara getiriyor.

Ve işte tüm bu soruların, endişelerin ve şüphelerin düğümlendiği nokta... Tüm bu büyük organizasyonun, yalnızca birkaç müteahhit ve onların yabancı ortakları tarafından gerçekleştirilmesi mümkün mü? Milyarlarca dolarlık kara paranın aklandığı, binlerce yabancıya vatandaşlık satıldığı bu süreç, üst düzeyde bazı yetkililerin bilgisi veya izni olmadan nasıl bu kadar kolay işleyebildi? Asıl skandal, bu kadar büyük bir vurgunun, tüm yasal mekanizmaların gözü önünde yapılmış olmasıdır ve bu durum, olayın sadece yasal bir boşluktan ibaret olmadığını, aksine, arkasında daha derin, daha karanlık ve daha büyük güçlerin olduğunu düşündürmektedir. Bu konudaki gerçekleri, ilerleyen günlerde çok daha net bir şekilde göreceğiz.

Gündem Haberleri