Türkiye’de Avrupa ülkelerine Schengen vizesi almak isteyen milyonlarca kişinin kişisel verilerinin güvenliği büyük bir tehdit altında. Başvurular, çoğunlukla yabancı menşeli aracılar üzerinden yürütülürken, kişisel bilgiler bankalardan aile adreslerine, malvarlığı belgelerine kadar en hassas verileri içeriyor. Bu süreçte yerli firmaların neredeyse tamamen saf dışı kalması, veri güvenliği konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Covid-19 pandemisi sonrası vize randevuları adeta karaborsaya düştü. Konsolosluklar açtıkları randevu kontenjanlarını saniyeler içinde doldururken, bazı yazılımlar aracılığıyla randevu almak isteyen kişiler arasında 500 ila 3 bin dolar arasında rüşvet tekliflerinin dolaştığı ileri sürülüyor. Sektör kaynakları, bu kaotik durumun bazı kişiler ve kurumların işine geldiği için çözülmediği yönünde şüpheler yaratıyor.
En yaygın kullanılan aracı kurumlardan biri, Hindistan kökenli VFS Global. 2021 yılında ABD merkezli Blackstone tarafından satın alınan bu firma, Türkiye’de yerli bir ortakla çalışmayı bıraktı ve bu durum yüzbinlerce başvuru sahibinin verilerinin tamamının yabancı bir şirket tarafından işlenmesine neden oldu. Uzmanlar, vize süreçlerini düzenleyen kapsamlı bir mevzuatın olmamasının bu açığı büyüttüğünü ve veri güvenliği risklerini arttırdığını belirtiyor.
Vize randevu krizi, sadece bireysel değil, stratejik projeleri de olumsuz etkiliyor. Akkuyu Nükleer Santrali gibi kritik projelerde Avrupa’dan getirilecek uzmanların vize randevusu almakta zorlandığı, sadece üst düzey müdahalelerle süreçlerin hızlandırılabildiği gelen bilgiler arasında. Roketsan Genel Müdürü'nün, kurum olarak uluslararası piyasalardan vida bile temin edemediklerini açıklaması bu durumun vahametini gözler önüne seriyor.
Yerel şirketlerin vize sürecindeki payının son derece düşük olması dikkat çekiyor. Türkiye’de yerli ve milli söylemler sıkça dillendirilen bir zeminde olmasına rağmen, vize süreçlerinde yerli firmalara alan açılmaması eleştiriliyor. IDATA adlı yerli şirketin Hindistan merkezli BLS tarafından satın alınmasıyla birlikte Türk oyuncuların sayısı sektörde azalmış durumda. Yerel firmaların veri güvenliği açısından daha şeffaf oldukları ve esnek çözümler sağlayabildikleri vurgulanıyor.
Uzmanların çözüm önerileri ise Türkiye’de Avrupa ülkeleri örneğinde olduğu gibi aracı kurumlara başvuru sonrası iki-üç gün içinde vize randevusu verme zorunluluğu getirilmesi yönünde. Aksi halde randevu sistemi üzerindeki baskının ve kayıt dışı ticaretin artacağına dikkat çekiliyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında milyonlarca vatandaşın en hassas bilgileri yabancı firmaların elinde ve kontrolsüz bir şekilde işlenmeye devam ediyor. Vize süreçlerinde yaşanan yolsuzluklar ve veri güvenliği açıkları, hem bireylerin hem de stratejik sektörlerin geleceğini tehdit eder hale geldi. Kamuoyunun dikkatle takip edip yetkililerden acil önlemler beklediği bu kriz, ülke için kritik bir veri güvenliği ve ulusal güvenlik sorunu olarak önümüzde duruyor.