Ankara Milletvekili Murat Emir, Türkiye'nin siyasi tarihinde kritik bir noktayı işaret eden dokunulmazlık tartışmalarına dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Emir, 2016 yılında yaşanan ve Anayasa Komisyonu'nun da içinde olduğu, Anayasa'nın dokunulmazlıkla ilgili maddesinin geçici bir süre askıya alınması sürecini eleştirdi. O dönem AKP grubunun, dokunulmazlıkları topluca kaldırma kararını ve bu kararın Anayasa'ya aykırılığını vurgulayan Emir, bu uygulamanın siyasi bir mıntıka temizliği çabası olduğunu belirtti.
Emir, HDP'li milletvekillerinin yaşadığı hukuksuz tutuklulukları ve iddianamesiz bekleyişleri, AİHM'den dönen yargı kararlarını ve Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasını örnek göstererek, adaletsizliklere karşı yapılan Adalet Yürüyüşü'ne de değindi. Yargıtay'ın Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını dikkate almamasını eleştiren Emir, bu durumun bireysel başvuru hakkının anlamını sorgulattığını ifade etti. Türkiye'nin daha büyük kaoslara sürüklenmemesi için milletvekili dokunulmazlığının çok nadiren ve Meclis kararıyla kaldırılması gerektiğini savunan Emir, aksi uygulamaların yanlış olduğunu ve olmaya devam edeceğini söyledi.
Bu açıklamalar, Türkiye'nin demokratik süreçlerine ve yargı bağımsızlığına dair ciddi kaygıları gündeme taşıyor. Milletvekili Emir'in vurguladığı üzere, yasama organının dokunulmazlığının kaldırılma süreci, hukuk devleti ilkesi ve demokratik işleyiş açısından hayati öneme sahip. Konuya ilişkin şöyle dedi;
2016 yılına gidelim, ben de Anayasa Komisyonunda görev yapmıştım o sırada, kimi olumsuz örnekleri bahane ederek o günkü AKP Grubu “Bütün dokunulmazlıkları kaldıralım ama nasıl kaldıralım? Bir anda kaldıralım...” Oysa usul belli, yapılabilirdi; dedik ki: “Birilerinin eğer gerçekten acilen dokunulmazlığının kaldırılıp yargılanması gerekiyorsa getirin dosyasını, usul var zaten, Komisyona getirin.” “Yok, hepsini kaldıracağız.” Nasıl?
Anayasa’yı çiğneyerek. Bakın, o sırada geçici bir maddeyle Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası askıya alındı, geçici bir süreliğine. Bir defa bunun kendisi Anayasa’nın arkasından dolaşmak, kendisi Anayasa’ya aykırı, kendisi Anayasa’yı ilga etmek aslında ve sonrasında da yapılan işlere, hukuksuzluklara baktığınızda; sonrasındaki tutukluluklara baktığınızda aslında kişisel de olduğunu gördük çünkü birçok HDP’li milletvekili siyaset dışına itildi, yıllarca süren tutukluluklar, iddianamesiz beklemeler ve sonrasında da AİHM'den dönen yargı kararlarıyla karşılaştık, nitekim Enis Berberoğlu da gözaltına alındı, tutuklandı ve biz de Ankara’dan İstanbul’a kadar 450 kilometre yürüdük Adalet Yürüyüşü’nde.
Şunu söylemeye çalışıyorum: Bunca hukuksuzluğun arkasında aslında siyasetten çekinme, siyaseti mahkemeler yoluyla dizayn etme çabası var, sizin açınızdan bir mıntıka temizliği var, süreç baktığınız zaman böyle işledi. Değerli arkadaşlar, biz o sırada da aslında bunun Anayasa’ya aykırı olduğunu, demokrasiye darbe olacağını, tek tek getirilmesi gerektiğini söyledik ama verdiğimiz kararın da bedelini ödedik, İstanbul’a kadar yürüyerek ödedik; öz eleştirisini yaptık ve bunun bedelini ödedik. Ama bugünden sonra hiç olmazsa bu kürsünün kıymetini bilmemiz lazım, bu kürsü milletin kürsüsüdür, milletvekillerinin layıkıyla görev yapması gerekir.
Bakın, Can Atalay hâlâ tutuklu, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen tutuklu; Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararına Yargıtay uymayacaksa, Yargıtay bunu göz önüne almayacaksa, dinlemeyecekse bireysel başvuru hakkının anlamı ne, nerede kaldı bireysel başvuru hakkı?
Yargı yoluyla, orasından burasından Anayasa’yı çiğneyerek, mahkemelere talimat vererek “Benden habersiz tahliye etmişlerdi, gereğini yaptık.” diyerek, ilgili savcıları Anayasa Mahkemesine, Adalet Bakanlığı Yardımcılığına taşıyarak, yargıyla oynayarak ancak Türkiye'yi daha büyük kaoslara itersiniz ve bunun altında da kalırsınız. Milletvekili dokunulmazlığının çok nadiren, istisnai olarak ve Meclis kararıyla kaldırılması şarttır, bunun dışındaki her tür uygulama da yanlış olmuştur ve yanlış olacaktır.