Değerli okuyucularımız, medya dünyasının perde arkasındaki olayları ve tartışmaları titizlikle ele aldığımız bu özel haberimizde, gündemi sarsan çarpıcı bir olayın izini sürecek, sadece bir araba hikayesi gibi görünen bu olayın derinliklerinde yatan çok daha büyük gerçekleri sizlerle paylaşacağız. Konu, "Gazetecinin 7 milyonluk arabası" başlığı altında kaleme alınan bir yazıdan yola çıkarak, sizi şaşırtacak detaylarla devam eden bir serüvene davet ediyor.
Bu şaşırtıcı olayın merkezinde, bir otelde arabası vale tarafından duvarlara çarptırılarak perte çıkarılan gazeteci Selen Yalaz bulunuyor. Haberlerde, perte çıkan bu lüks aracın yaklaşık 7 milyon TL değerinde olduğu belirtiliyor. Bu miktar, ilk başta büyük bir şaşkınlık yaratırken, yazar Ayşenur Arslan'ın aklına geçmişte çok konuşulan bir başka olay geliyor: dönemin Bakanı Zafer Çağlayan'ın 700.000 liralık saati. Arslan, o dönemde tepkileri "abartılı" bulduğunu ancak sonradan paranın gerçek boyutunu idrak ettiğinde adeta "kafasına taş düştüğünü" belirtiyor; zira 700.000 TL ile o zamanlar mütevazı bir ev alınabileceğini fark etmiş. 7 milyonluk araba haberi, Arslan'ı da bu finansal ölçek ve medya dünyasındaki yerleşik algılar üzerine düşünmeye itiyor, bu derinlikli konuyu anlamaya devam edin.
Selen Yalaz'ın 7 milyonluk arabası hakkındaki bu haberle birlikte, yazar Ayşenur Arslan, öncelikle eşinin "zengin bir iş adamı" olup olmadığını merak ederek bir araştırma yapma gereği duyuyor. Ancak Google'da yapılan kazı, eşi Ömer Topsakal'ın da uzun yıllar gazetecilik yaptığını ortaya koyuyor. Ömer Topsakal'ın adı, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu'nun basın danışmanı olarak duyulmuş. Selen Yalaz ile Ömer Topsakal nişanlandıklarında yüzüklerini Tuncay Özkan'ın takması, nikah şahitlerinin ise bizzat Kemal Kılıçdaroğlu olması dikkat çekiyor. Yazar Arslan, Selen Yalaz'ı tanımadığını ancak CHP içindeki "Ömer Topsakal tartışmalarını" hatırladığını belirtiyor, ve bu tartışmaların ne gibi bir boyutu olduğunu öğrenmek için okumaya devam edin.
CHP içindeki Ömer Topsakal tartışmalarının en tuhafı, üslubuyla "CHP'de böyle birinin ne işi var" dedirten bir olay olarak hafızalara kazınmış. Bu olayın çıkış noktası, Kemal Kılıçdaroğlu'na devlet tarafından verilen korumalara "tabldot kumanyası" verilmesi ve bu durumdan şikayetçi oldukları yönünde basına sızdırılan bir haberdi. CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır'ın bu konunun "mevzu edilmesine" tepki göstermesi üzerine, Ömer Topsakal, sosyal medyada oldukça sert bir mesaj paylaşarak dikkatleri üzerine çekmişti. Bu sansasyonel sosyal medya mesajının detaylarını öğrenmek için okumaya devam edin.
Ömer Topsakal'ın sosyal medya üzerinden Ali Mahir Başarır'a yönelik paylaştığı mesaj, kamuoyunda geniş yankı uyandırmış ve dönemin siyaset gündemine oturmuştu. Topsakal, mesajında şunları belirtmişti:
- "Sevgili Ali Mahir, Lüks Lüks diye bağırdığınız makam aracı partiye ait değil. Bu bir devletin sağladığı korumalar".
- "Sizin gösterdiğiniz özen nedeniyle değil devletin verdiği görev nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu'nu koruyorlar yani korumalar partiye ait değil bu iki".
- "Kemal Kılıçdaroğlu'nun herhangi bir şeyi hak edip etmemesine karar vermek sizin haddinizi kapasitenizi ve maalesef ahlakınızı fersah fersah aşacak bir kavramdır bu üç".
- "Haddinizi bilecek ahlaki birikim veya parti terbiyeniz yoksa bunu bir gurur meselesine dönüştürmeden en küçük ilçe örgütümüzden destek almanızı öneririm". Selen Yalaz'ın işte "böyle bir kişiyle" evlendiğini dile getiren yazar Arslan, bu çarpıcı detaylarla olayın farklı boyutlarını gözler önüne seriyor, bu olayın akabinde Ömer Topsakal'ın kariyerinde yaşanan gelişmeleri incelemeye devam edin.
Ömer Topsakal, "haddini aşan söz ve tavırları" nedeniyle CHP'den gönderilmiş. Yazar Ayşenur Arslan, Topsakal'ın bu durumdan hayal kırıklığına uğrayıp uğramadığını bilmediğini belirtirken, onun "şansının başka yerden açıldığını" ifade ediyor. Zira Topsakal, çalışanları ücretlerini alamadığı için eylem yapmak zorunda kalan KRT televizyonunun bir dönem Ankara temsilcisi olmuştu. Yazar Arslan, hiç tanımadığı insanlar hakkında bu yazıyı kaleme almasının asıl nedeninin de tam olarak "kanal çalışanlarının düşürüldüğü durum" olduğunu vurguluyor. Bir yerde "kimileri neredeyse açlıkla sınanırken birilerinin 7 milyonluk arabası varsa oraya bakılır ve yazılır" diyerek, bu tezatlığın habercilik motivasyonunu açıkladığını belirtiyor. Aile serveti olabileceği ihtimaline karşın, medyanın derinliklerinde yatan "servetlerin nasıl elde edildiğine" dair gözlemlerini aktarmaya devam edin.
Medya mahallesinde 50 yıl boyunca ter döken bir gazeteci olarak Ayşenur Arslan, "servetlerin nasıl elde edildiğine" ve İstanbul'un en lüks semtlerinde "yüzme havuzlu villaların nasıl alındığına" bizzat tanık olduğunu belirtiyor. Erdoğan rejiminin "her şeye rağmen nasıl ve neden şevkle savunulduğunu", uçağına binip fotoğraf çektirmenin bazı insanların hayatlarını nasıl "birden değiştirdiğini" bildiğini vurguluyor. En önemlisi de "kimler kimlerle beraber" olduğunu duyduğunu ekliyor. Yazar, Erdoğan sonrası döneme dair umutlarını ve beklentilerini dile getirirken, "elimizi deterjanı alıp memleketi temizlemeye koyulacağız" metaforunu kullanıyor. Eğitimden başlayarak tüm kurumların temizleneceğini ve pırıl pırıl yapılacağını belirtiyor. Ancak asıl soru, medyanın nasıl temizleneceği ve bugünün "reisçilerinin" yeni döneme alkış tuttuğunda her şeyin unutulup gidip gitmeyeceği oluyor. Bu 7 milyonluk araba hikayesi, aslında medyadaki gelir adaletsizliği, etik sorunlar ve siyasi ilişkilerin karmaşık ağını gözler önüne seren önemli bir kesit sunarken, benzer derinlemesine haberler ve analizler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.