Tevrat'ın tahrif edildiği iddiası ve Kuran'ın evrenselliği

Tevrat'ın Kur'an indiği dönemde tahrif edilip edilmediği ve Kur'an kıssalarının neden sadece Ortadoğu ile sınırlı kaldığı sorusu, ilahiyat dünyasında yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Hakkı Yılmaz'ın "Pınar'ın Kaynağından Sohbetler" programındaki...

İlahiyatçı ve araştırmacı yazar Hakkı Yılmaz, "Pınar'ın Kaynağından Sohbetler" adlı programının son bölümünde, izleyicilerden gelen sorulara verdiği yanıtlarla yine gündem yaratmayı başardı. Özellikle Tevrat'ın tahrifatı ve Kur'an'ın coğrafi sınırlılığı iddialarına getirdiği farklı bakış açıları, kamuoyunda büyük bir merak ve heyecan dalgası oluşturdu. Yılmaz'ın bu açıklamaları, dinler tarihi ve Kur'an tefsiri üzerine yapılan tartışmaları yepyeni bir boyuta taşıyacak gibi görünüyor.

Programın ilerleyen dakikalarında ise daha da çarpıcı bir soru gündeme geldi. Mardin'den Süheyl adlı bir izleyicinin, "Kur'an neden sadece Ortadoğu dışındaki kıssalardan bahsetmiyor, Uzakdoğu (Çin, Hint, Maya, Aborjin) medeniyetleriyle ilgili kıssalar neden yer almıyor?" şeklindeki sorusu, Hakkı Yılmaz'ın Kur'an'ın evrenselliği üzerine yapacağı devrim niteliğindeki açıklamaların kapısını araladı. Bu makalenin devamında, Hakkı Yılmaz'ın bu can alıcı soruya verdiği ve Kur'an'ın mesajının aslında nasıl tüm insanlığı kucakladığını ortaya koyan o müthiş cevabı bulacaksınız.

Verim Zerka isimli bir izleyicinin Ali İmran Suresi'nin 93. ve 94. ayetlerine atıfta bulunarak sorduğu, "Kur'an indiği dönemde Tevrat tahrif edilmiş miydi?" sorusuyla başlayan entelektüel fırtına, Hakkı Yılmaz'ın cesur ve bir o kadar da iddialı cevaplarıyla devam etti. Yılmaz, "Eğer doğru kimseler iseniz hemen Tevrat'ı getirip de onu okuyun" ifadesinin aslında sanılanın aksine bir meydan okuma değil, Tevrat'ın o dönemde ortada olmadığının bir kanıtı olduğunu öne sürdü. Yılmaz'a göre bu ayet, Tevrat'ın tahrif edilerek ömrünü tamamladığının en net göstergesiydi. Hakkı Yılmaz, Yakup peygamberin (İsrail'in) bazı yiyecekleri kendisine kişisel rahatsızlıkları (tansiyon, şeker hastalığı vb.) sebebiyle yasakladığını, bu durumun Tevrat'ta yer alan bir haram kılma olmadığını belirterek, haram kılma yetkisinin yalnızca Allah'a ait olduğunun altını çizdi.

İzleyicileri asıl şaşırtan ve heyecanlandıran anlar ise Kur'an kıssalarının coğrafi sınırları üzerine sorulan soruyla yaşandı. Hakkı Yılmaz, Kur'an'ın bir tarih ya da coğrafya kitabı olmadığını, aksine bir uyarı ve öğüt kitabı olduğunu vurgulayarak söze başladı. Kur'an'ın, indiği toplumun bilgi ve görgüsü dahilindeki (şahit ve meşhut) olaylara ve kişilere atıfta bulunduğunu çünkü o dönem Arap coğrafyasının bilgisinin Yemen-Suriye arasındaki baharat yolu ve Mezopotamya ile sınırlı olduğunu fade etti. Ancak Yılmaz, konuşmasının en can alıcı noktasında Kur'an'ın evrensel bir mesaj taşıdığını ve tüm insanlığa indiğini [22:28] belirtti. İşte o ezber bozan an: Hakkı Yılmaz'a göre Kur'an'ın ulaştığı her yerde, o bölgenin kendi tarihi, geçmişi ve arkeolojik kalıntıları referans alınarak öğüt verilmeliydi. Örneğin, İslam Anadolu'ya geldiğinde Nuh, Hud veya Lut kavimlerinden ziyade, Efes ve Bergama gibi o coğrafyanın kendi medeniyetlerinin kıssaları anlatılmalıydı. Bu devrimci yorum, Kur'an'ın mesajının zamana ve mekana hapsedilemeyeceğini, her çağ ve her toplum için taze ve yol gösterici olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Kültür-Sanat Haberleri