Teknoloji dünyası, yapay zekadaki devrim niteliğindeki atılımlarla adeta soluksuz bir değişim yaşıyor ve bu gelişmelerle insanlığın geleceği şimdiden baştan yazılıyor, önümüzdeki günlerde tanık olacağımız çarpıcı olaylar için okumaya devam edin.
Meta'nın kurucusu Mark Zuckerberg, şirketin süper zeka laboratuvarında gerçekleştirmeyi planladığı vizyonu açıklarken, yapay zekayı sadece bir teknolojik yatırım olarak değil, aynı zamanda herkes için kişisel bir gelişim aracı olarak konumlandıracaklarını ve bu "kişisel süper zeka" kavramının akıllı gözlükler gibi cihazlarla donatılarak bu yeni süper zeka dönemine giden yolda en büyük ve en önemli araçlar olacağını belirtti. Bu iddialı ancak şimdilik belirsiz vizyonun hayatımıza yön verme potansiyeli, Cambridge Analytica gibi daha önceki sorunlu deneyimler göz önüne alındığında, gizlilik ve kontrolün kimde olacağı, verilerin yeni altın çağında kimin elinde kalacağı gibi kritik soruları da beraberinde getiriyor. Zuckerberg, yapay zekanın otomasyon ve iş kaybı endişelerinden ziyade, bireysel yaratıcılığı ve insanlar arasındaki bağlantıları artırma fırsatı sunacağını vurguladı ve bu teknolojiyi bir tehdit değil, aksine bir fırsat olarak tanımladı. Yapay zekanın bu kişisel boyutuyla bizi manipüle etme potansiyelini düşünmeden edemeyeceğimiz bir gerçeklik içinde, bu gelişmelerin insanlığa ne gibi faydalar sunacağını derinlemesine keşfetmek için okumaya devam edin.
Anthropic'in kurucu ortağı ve CEO'su Dario Amodei, OpenAI'dan ayrılma sebebinin oranın güvenilir bir yer olmadığını belirtirken, babasının 2006'daki vefatının ardından babasının hastalığının iyileşme oranlarının bir ilaçla %50'den %95'e çıktığını görmesiyle kariyeri boyunca hep bir etki yaratma ve insanlığa fayda sağlama isteği taşıdığını ifade etti. Kendisine "kıyametçi" veya "doomer" denmesine kızdığını ancak gerçekleri masaya yatırmayı etik bulduğunu söyleyen Amodei, yapay genel zeka (AGI) ve yapay süper zeka (ASI) gibi terimleri asla kullanmadığını, bunların yalnızca pazarlama terimleri olduğunu vurguladı. Yapay zeka sistemlerinin başlangıçta tutarlı bir lise öğrencisi seviyesindeyken şimdi akıllı bir üniversite öğrencisi ve doktora seviyesine ulaştığını, üstel bir büyüme sergilediğini belirten Amodei, önümüzdeki iki yıl içinde modellerin veri veya hesaplama yetersizliği yaşayabileceğini ancak buna hazırlıklı olduklarını, bu yetersizlik durumunda yapay zekanın gelişiminin durma ihtimalinin ise %20 olduğunu söyledi. Babasının vefatı gibi kişisel deneyimlerin kendisine faydaların aciliyetini anlamasına sebep olduğunu ve bu yüzden yapay zekanın faydalarını herkesten daha fazla takdir ettiğini düşündüğünü dile getiren Amodei, hem riskleri ele alıp uyarılarda bulunmak hem de doğru yanlarının ne kadar faydalı olduğunu görmek için çalıştığını ve "Loving Grace Makineleri" (Machines of Loving Grace) isimli bir makale yazdığını açıkladı. Antropik'in gelirlerinin her yıl 10 kat artarak 2023'te sıfırdan 100 milyon dolara, 2024'te 1 milyar dolara ve 2025'in ilk yarısında 4.5 milyar dolara ulaştığını belirten Amodei, büyük dil modellerinin sürekli öğrenme veya hafıza problemlerinin çözülemese bile ekonomi ölçeğinde önemli bir katkısı olacağını düşünüyor. Amodei'nin temel endişeleri, yapay zeka teknolojisini kötüye kullanacak kötü niyetli aktörler ve özerk yapay genel zeka sistemlerinin kontrol edilemez hale gelme potansiyelleri olup, her iki riskin de aynı şekilde araştırılması ve önlenmesi gerektiğini, ancak gelecek için umutlu olduğunu, insan dehasının sınırsız olduğunu, aşırı adaptasyon yeteneğine, merak, şefkat ve sevme kapasitesine sahip olduğunu, bunların insan uygarlığını ileriye taşıyacağını da sözlerine ekledi. Amodei, "Loving Grace Makineleri" yazısında yapay zeka risklerinin azaltılmasıyla insan için olağanüstü bir geleceğin önünde herhangi bir engelin kalmayacağını, eğer işler yolunda giderse yapay zekanın dünyayı güzel ve güçlü bir şekilde dönüştürebileceğini ve 5-10 yıl içerisinde insanlığın 100 yılda yapacağı ilerlemeyi yapay zekayla sıkıştırabileceğini, mesela bulaşıcı hastalıkların tamamen yok olabileceğini, çoğu kanserin %95 oranında ortadan kalkabileceğini, genetik hastalıkların tedavi edilebileceğini, Alzheimer gibi hastalıkların önlenebileceğini ve insan ömrünün 150 yıla kadar uzayabileceğini öngördü. Yapay zekanın tüm bu görevleri üstlenmesi durumunda ise insanın anlamının ekonomik değil, kişisel bağlantılar, insan ilişkileri ve kişisel gelişiminden kaynaklanacağını ve yapay zekanın hukuk ve adalet sistemlerinde tarafsızlık sağlayarak, devlet hizmetlerini kolaylaştırarak vatandaşlar arasında daha fazla fikir birliği yaratabileceğini savundu. Bu ufuk açıcı öngörülerin ve Anthropic'in hızla yükselen başarısının daha fazla detayını öğrenmek için okumaya devam edin.
Google DeepMind, Alpha Earth isimli yeni yapay zeka modeliyle, hiçbir uyduya sahip olmamasına rağmen bir uydu gibi davranarak dünyayı 10 metrekare çözünürlükte haritalayabildiğini duyurdu. Bu model, onlarca farklı kaynaktan gelen uydu görüntüleri, radar verileri, lider taramaları ve iklim kayıtlarını alıp tek bir birleşik harita veri setinde, 10 metrekarelik pikseller halinde işleyerek, ormanlık alanların kaybını, tarım arazilerindeki değişimleri, kıyı şeritlerindeki erozyonu bulutların arkasından dahi neredeyse gerçek zamanlı olarak izleyebilme kapasitesine sahip. Petabytlarca uydu verisiyle eğitilen bu yapay zeka modeli, benzer sistemlere kıyasla %24 daha düşük hata payı sunarken, 16 kat daha verimli depolama sağlıyor ve Google Earth Engine üzerinden araştırmacılara sunuluyor. Brezilya'da Amazon ormanlarının takibi için test edilmeye başlanan Alpha Earth, uzaydan yıllardır toplanan muazzam miktardaki farklı sensör verilerini bir araya getirip anlamlı içgörüler elde etmenin zorluğunu aşarak, dijital bir sanal uydu gibi davranan bu yapay zeka modeli sayesinde veri uçurumunu kapatıyor. Böylelikle, bilim insanları ve çevre kurumları küresel ısınmanın etkilerini, şehirleşmenin yayılımını, su kaynaklarındaki değişimleri daha hızlı ve kesin bir şekilde takip edebiliyor, hatta bulutla kaplı bölgelerde bile tarım alanlarının sağlık durumunu veya izinsiz ormansızlaşmayı an be an takip edebiliyorlar. Google DeepMind'ın bu hamlesi, iklim kriziyle mücadelede ve doğal kaynakları yönetmede yapay zekanın oynayacağı kritik rol üzerinde önemli bir adım olduğunu açıkça gösteriyor ve bu teknolojik ilerlemenin dünya üzerindeki potansiyel etkilerini daha yakından incelemek için okumaya devam edin.
Stanford Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, yapay zeka destekli sanal bilim insanlarından oluşan bir ekip kurarak, geleneksel yöntemlerin dışına çıkan bir aşı bileşeni tasarladılar ve bu çarpıcı çalışma "Nature" dergisinde de yayınlandı. Sanal laboratuvarlar, baş araştırmacısı, deneyimli bilim insanları ve ajanları olan gerçek bir araştırma grubunu andıracak şekilde kurgulanırken, düzenli olarak sanal toplantılar yapıp fikir alışverişinde bulunarak problemleri tartışıyorlar ve Covid-19'a karşı daha iyi bir aşı tasarlama görevi verilen yapay zeka bilim insanları, alışılmış antikor yöntemini tercih etmeyerek, konvansiyonel antikorlardan çok daha küçük ve basit yapıda olan nano antikoru kullanmayı önerdi. Bu sanal ekip, proteinin daha küçük olmasının bilgisayar modellerine daha güvenilir tasarımlar üreteceğini savunurken, gerçek araştırmacılar bu nanobody'i laboratuvar ortamında sentezleyip test ettiklerinde, üretilen nano antikorun stabil bir yapıya sahip olduğu ve Covid-19 virüsünün bir varyantına mevcut antikorlardan daha sıkı biçimde bağlanabildiği, yani daha etkili bir aşı bileşeni olabileceği tespit edildi. İnsan araştırmacılar, yapay zeka ekibine yalnızca bütçe ve bazı teknik sınırlamalar koyup ihtiyaç duydukları araçları sağlarken, karar sürecine müdahaleyi minimumda tutarak bu sürecin tamamen yapay zekanın yaratıcılığına bırakılması, yapay zekanın bilimsel araştırmalarda yepyeni bir yaratıcılık seviyesine ulaşabileceğinin ve insan uzmanların yıllarca edindikleri tecrübeleri benimseyip üzerine çıkarak kalıpların dışında düşünebileceğinin kanıtıdır. Dario Amodei'nin 5-10 sene içinde gerçekleşeceğini öngördüğü bu yenilikçi çözümler üretme yeteneği, yapay zekanın ürettiği bilgilerin insan denetimiyle kontrol edilmesi ve deneysel doğrulamalar yapılması gerektiği düşünülse de, insan ve yapay zeka işbirliğinin bilimsel inovasyonu çok üst seviyelere çıkaracağını gösteriyor. Bu bağlamda, OpenAI'ın Avrupa'da Norveç'in Narvik kentinde 100.000 adet Nvidia yapay zeka işlemcisine ev sahipliği yapacak "Stargate Norveç" isimli bir veri merkezi kurması, Amerika merkezli bir şirketin yapay zeka liderliğinde Avrupa'ya attığı stratejik bir adım olarak veri egemenliği konusunda da yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor. Bu büyük bilimsel ve altyapısal gelişmelerin insanlığın geleceği için ne anlama geldiğini daha detaylı öğrenmek için okumaya devam edin.
E-ticaret devi Amazon, yapay zeka destekli bir eğlence platformu olan Fable'ın Showrunner projesine yatırım yaparak, kullanıcılara yazılı komutlarla kendi animasyonlu dizi bölümlerini üretme imkanı tanıyan ve "yapay zekanın Netflix'i" olarak adlandırılan bir platformun halka açılmasını sağladı. Showrunner, başlangıçta iki özgün çizgi dizi evreni sunarken, kullanıcılar bu hazır dünyalarda hikayenin gidişatını kendileri yönlendirebiliyor, karakterlerin diyaloglarını ve aksiyonlarını komutlarla belirleyebiliyor, hatta kendilerini bile bir animasyon karakterine dönüştürüp hikayeye dahil edebiliyorlar. Şu anda ücretsiz kullanılabilen ancak gelecekte aylık abonelik sistemine geçeceği söylenen bu platform, yapay zekayla içerik üretimi ve tüketimi arasındaki çizgiyi giderek bulanıklaştırırken, Amazon'un bu hamlesiyle eğlence alanında da yapay zeka ve etkileşimli içerik konusunda söz sahibi olmak istediği açıkça görülüyor. Öte yandan, San Francisco merkezli robotik şirketi Skilled AI, Amazon ve Softbank'ın da desteğiyle farklı türdeki robotların deneyimlerini ortak bir zeka havuzunda birleştirmeyi hedefleyen "Skilled Brain" adlı bir platformu yayınladı. Bu platform, humanoid robottan robotik cerrahi kola, drone'lardan depodaki insansız araçlara kadar robotun neye benzediğinin bir önemi olmaksızın tüm robotlara ortak bir beyin kazandırmayı amaçlarken, gerçek dünyadaki her robotun sensör verilerini ve tecrübelerini sürekli olarak bu ortak beyine aktarması sayesinde ağa bağlı herhangi bir robotun yeni bir şey öğrendiğinde tüm diğer robotların da anında bu bilgiden faydalanmasını sağlıyor, yani bir kolektif bilinçleri oluşmuş oluyor. Canlı demolarla iki ayaklı bir robotun merdiven çıkması, bir başkasının itildiğinde dengesini koruması, bir kol robotunun dağınık bir masadan belirli bir nesneyi seçip alabilmesi veya ev tipi insansı bir robotun bulaşık makinesini tabaklarla yükleyebilmesi gibi görevlerin tek tek programlamak yerine ortak öğrenme sayesinde diğer robotlara da aktarılabildiği görülüyor. Skilled AI'ın bu sistemi geniş ölçekte operasyonelleştirebilirse robotların gelişimini hızlandırabileceği düşünülse de, bir robotun yaptığı hatanın tüm ağa yayılması veya bir siber güvenlik sorunu durumunda hacklemenin hepsine yayılması gibi etik ve güvenlik konuları da ortak robot beyninin avantajları kadar dezavantajlarını da ortaya koyuyor. Bu heyecan verici gelişmelerin eğlence ve robotik sektörlerinde yaratacağı dönüşümleri daha yakından görmek için okumaya devam edin.
Tüm bu devrim niteliğindeki gelişmelerin ışığında, TikTok'un da sahibi olan ByteDance, akıllı ev robotu projesi "Gr3" ile eğlence ve sosyal medyadan sonra ev içi robotik pazarına güçlü bir giriş yaparak hepimizden daha fazla veri toplamayı hedeflediğini gösteriyor. Şirketin AR-GE kolu olan Seed birimi, "Byte Mini" adlı bir prototip ev robotu üzerinde çalışırken, bu robotun ev işlerini yapay zeka yardımıyla otomatikleştirmeyi hedeflediği ve sistemin kalbinde ByteDance'in geliştirdiği, hem görsel hem de dil anlayabilen ve hareket verilerini işleyebilen GR3 yapay zeka modelinin bulunduğu belirtiliyor. Bu robot, testlerde doğal dille konuşulduğu zaman verilen komutları anlayarak, bir insanın günlük yapacağı işleri, örneğin askıdaki gömlekleri toplayıp dolaba asmak, yemek sonrası masadaki tabakları boyutlarına göre ayrıştırıp bulaşık makinesine yerleştirmek, dağınık bir sofrayı temizleyip masaüstünü silmek gibi görevleri akıcı bir şekilde yerine getirmeyi başardığını gözler önüne seriyor. GR3 modelinin öğrenme sürecinde verilerin yanı sıra, insanların yaptığı işleri gözlemleyerek taklit öğrenmeyi ve deneme yanılma yoluyla pekiştirmeyi kullandığı ve böylece hiç karşılaşmadığı nesneler olduğunda dahi onları algılayıp malzeme ayrımı yaparak uygun tepkiler geliştirebildiği, hatta daha önce hiç görmediği bir eşyayı odada bulup benzer kategorideki objelerle karşılaştırarak doğru yere koyabildiği, yani muhakeme yeteneğine sahip olduğu da dikkat çekiyor. Son iki yıldır otonom endüstriyel robot üretiminde çalışan ByteDance'in şimdi ev içi pazara yönelmesi, şirketin teknoloji portföyünü çeşitlendirmek ve sadece bir sosyal medya devi olarak kalmayıp yapay zeka ve robotik alanında da iddialı bir oyuncu olmak istediğini kanıtlıyor. Amazon'un Astro'su, Tesla'nın insansı robotları, Physical Intelligence, Apptronik Figure ve Çin'in Unitree robotları gibi pek çok farklı insansı robot projesinin piyasaya çıkmasıyla ev robotları pazarı hala emekleme aşamasında olsa da, potansiyeli çok yüksek ve rekabet de kızışıyor. ByteDance'in geniş yapay zeka uzmanlığı ve dev veri havuzu, hızlı öğrenen ve ortama uyum sağlayan robotlar geliştirmesini kolaylaştırsa da, ev ortamının endüstriyel ortamlara göre çok daha düzensiz ve karmaşık olması nedeniyle Byte Mini robotun yakın zamanda ticari bir ürüne dönüşüp dönüşmeyeceği ve insanların güvenini kazanarak evlerde çalışmaya başlayıp başlayamayacağı merak konusu olmaya devam ediyor, çünkü bu, gelecekteki ev yaşamımızı kökten değiştirebilecek ve habercilik açısından önemli bir gelişme olan bu sürecin tüm ayrıntılarına avazturk.com adresinden ulaşmak mümkün olabilir. Bu teknolojik devrimin hayatımızdaki yerini alıp almayacağını zaman gösterecek, ancak yapay zekanın her alanda sunduğu sonsuz fırsatlar ve getirdiği sorularla birlikte, insanlığın en büyük meraklarından biri olan geleceğin kapılarını sonuna kadar araladığını şimdiden söyleyebiliriz.