Türkiye'nin dini ve toplumsal nabzını tutan en önemli kurumlardan biri olan Diyanet İşleri Başkanlığı, son zamanlarda ardı arkası kesilmeyen skandal iddialarla çalkalanıyor. Kamuoyunda büyük yankı uyandıran ve "bu kadarına da pes" dedirten gelişmeler, liyakat ve adalet kavramlarını bir kez daha tartışmaya açtı. Milyonların "doğru mu?" diye sorduğu o iddiaların merkezinde ise hem tartışmalı bir fetva hem de dudak uçuklatan bir atama kararı yer alıyor.
Toplumsal infiale yol açan olaylar zinciri, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İdris Bozkurt’un bir televizyon programında kendisine yöneltilen soruya verdiği cevapla başladı. Bozkurt, "Kopya veya torpille bir işe girilirse elde edilen kazanç helal midir?" sorusuna, "İşe nasıl girdiği ile elde ettiği kazancını farklı tutmamız lazım. İşe girmesi hoş değil, kul hakkıdır, vebaldir ama girdikten sonra emek verip mesai harcadığı için kazancı helaldir" şeklinde akıllara durgunluk veren bir yanıt verdi. Bu fetva, özellikle iş bulmakta zorlanan ve liyakatin esas alınmasını bekleyen milyonlarca vatandaşın tepkisini çekti. Sosyal medyada "torpile fetva" olarak yayılan bu sözler, Diyanet'in kurumsal kimliğine yönelik eleştirileri de beraberinde getirdi. Haberin devamında şok edici detaylar sizleri bekliyor.
Diyanet koridorlarında yankılanan tek tartışma bu da değildi. Tam da bu fetvanın yankıları sürerken, Diyanet TV'de yayınlanan bir başka programda konuk yazar Hatice Ebrar Akbulut'un bir kitaptan alıntı yaparak kullandığı "Allah Baba" ifadesi, kurumu bir kez daha gündemin merkezine taşıdı. Diyanet İşleri Başkanlığı, bu ifadenin "Tevhid ilkesine aykırı" olduğunu belirterek derhal soruşturma başlatıldığını duyurdu. Peş peşe yaşanan bu krizler, kurum içindeki denetim ve hassasiyet mekanizmalarının ne kadar sağlıklı işlediği konusunda ciddi soru işaretleri doğurdu. Ancak asıl bomba, tüm bu tartışmaların gölgesinde sessiz sedasız gerçekleştirilen bir atama kararıyla patladı.
Kamuoyu, bir yandan bu iki büyük tartışmayı sindirmeye çalışırken, diğer yandan kulislerde dolaşan bir iddia dilden dile yayılmaya başladı: Tartışmalı fetvanın sahibi olan ismin, çok önemli bir yurt dışı görevine, hem de dolgun bir maaşla atandığı söyleniyordu. Bu iddia, "liyakat değil, sadakat mi ödüllendiriliyor?" sorusunu akıllara getiriyordu. Gözler Diyanet'e çevrilmişken, atamanın perde arkası ve o ismin kim olduğu merakla bekleniyordu. Adalete olan inancın sarsıldığı bu dönemde, böylesine kritik bir fetvayı veren bir kişinin ödüllendirilmesi, toplum vicdanında derin bir yara açacaktı.
Ve beklenen oldu. O iddialar doğru çıktı. Toplumu ikiye bölen, "torpili dinen aklayan" fetvanın sahibi Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İdris Bozkurt'un, Mısır'a Din Hizmetleri Müşaviri olarak atandığı ortaya çıktı. Atamanın yankıları sürerken, asıl şok edici detay ise Bozkurt'un bu görev karşılığında alacağı maaştı: tam 6 bin dolar! Evet, yanlış duymadınız. "Torpil kul hakkıdır ama kazancı helaldir" diyerek milyonların tepkisini çeken İdris Bozkurt, adeta bir ödül gibi verilen bu görevle Mısır'ın yolunu tutarken, geride adalet ve liyakat arayışındaki milyonların hayal kırıklığını bıraktı. Bu atama, Diyanet'in ve kamudaki liyakat sisteminin ne denli bir erozyona uğradığının en somut kanıtı olarak hafızalara kazındı.