Türkiye'nin Gizli Enflasyon Gerçeği

Türkiye'yi derinden sarsacak, milyonların cebini doğrudan etkileyen gizli bir ekonomik gerçek gün yüzüne çıktı! Açıklanan rakamların ardındaki devasa fark, hayat pahalılığının sandığımızdan çok daha şiddetli olduğunu gösteriyor. Gerçek kaybınızı öğrenmek

Türkiye ekonomisinin ve vatandaşların gündemini derinden meşgul eden enflasyon verileri üzerine yıllardır süregelen tartışmalar, şimdi çok daha somut ve çarpıcı bir boyuta taşınarak, milyonlarca insanın gelirini doğrudan etkileyen büyük bir gerçeği gözler önüne seriyor ve bu haber, enflasyonun sadece bir istatistik değil, aynı zamanda vatandaşın cebinden çalınan bir değer olduğunu kanıtlar nitelikte devam ediyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) ile Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan fiyat endeksleri arasındaki farkın giderek açılması, kamuoyunda uzun süredir dile getirilen endişeleri doğrularken, bu durumun özellikle son dönemde maaşlarını TÜİK verilerine göre alan milyonlarca insanın alım gücünde ciddi kayıplara yol açtığı belirtiliyor; yaşanan bu derin ekonomik uçurumu daha iyi anlamak için okumaya devam edin.

İbrahim Kahveci tarafından dile getirilen kritik verilere göre, bu fiyat endeksi farkının kökeni, TÜİK'in madde sepeti listesini yayından kaldırdığı 2022 yılı Nisan ayına dayanıyor ve bu tarihten itibaren makasın hızla açıldığı dikkat çekiyor. Örneğin, bu yılın ilk yedi ayında TÜİK'in fiyat artışı oranı yüzde 19,08 iken, İTO'nun 1995 Geçinme Endeksi'ne göre aynı dönemde fiyatlar yüzde 22,42 oranında artmış ve bu da sadece bu yıla ait bile olsa maaşlarda yaklaşık yüzde 2,80'lik bir kayba işaret ediyor; ancak, asıl büyük kaybı ve meselenin derinliğini kavramak için okumaya devam edin.

İbrahim Kahveci, Mart 2022'de 100 lira olan bir ürünün fiyatının, Temmuz 2025'e gelindiğinde TÜİK'e göre yüzde 175'lik bir artışla 275 liraya yükseldiğini ifade ederken, aynı ürünün İTO verilerine göre yüzde 279'luk devasa bir artışla 379 liraya ulaştığını ve bu durumun Mart 2022-Temmuz 2025 dönemi itibarıyla İTO ile TÜİK arasındaki fiyat farkının tam yüzde 37,8 gibi korkutucu bir seviyeye çıktığını gözler önüne serdi. Kısa vadede mevsimsel etkiler ve hesaplama yöntemleri nedeniyle yüzde 2-3 gibi küçük farkların kabul edilebilir olduğu belirtilirken, uzun vadeli bu denli büyük bir farkın, basit bir sapma olmaktan çok daha öte bir durumu işaret ettiğini anlamak için okumaya devam edin.

İbrahim Kahveci'nin sunduğu bir başka çarpıcı grafiğe göre, 2017 yılını 100 kabul ettiğimizde dolar bazında fiyatlar incelendiğinde, TÜİK'in açıkladığı fiyatların 92,9'a gerilediği görülürken, İTO fiyatlarının 124,5'e yükseldiği ve arada yüzde 33,9 gibi devasa bir farkın oluştuğu net bir şekilde ortaya konuluyor. Bu grafiğin, TÜİK'in madde sepeti listesini yayından kaldırmasının ardından İTO-TÜİK fiyat farkının hızla açılmaya başladığını ve son noktada bu farkın yüzde 33,9'a ulaştığını açıkça gösterdiği vurgulanırken, bu oranın vatandaşın cebinden nasıl çalındığını anlamak için okumaya devam edin.

Peki, bu yüzde 33,9'luk veya yüzde 34 seviyelerindeki fark ne anlama geliyor? İbrahim Kahveci'nin analizi, bugün maaşını TÜİK enflasyonuna göre alan herkesin maaşlarının olması gerekenden yüzde 34 seviyelerinde daha düşük kaldığını veya bir başka deyişle, her vatandaşın maaşının tam üçte birinin TÜİK verileri neticesinde adeta yok edildiğini ifade ederek, bu durumun küçük bir kayıp değil, milyonlarca insanın gelirinin üçte biri gibi büyük bir meblağ olduğunu gözler önüne seriyor. Bu vahim tablonun sadece istatistiksel bir sapma olmadığını, doğrudan milyonlarca kişinin yaşam standardını etkileyen bir gerçek olduğunu anlamak için okumaya devam edin.

Türk-İş'in açıkladığı açlık sınırı verileri de, tablonun ne denli vahim olduğunu ortaya koyuyor; İTO fiyat artışları dolar bazında 2014 yılından bile daha ucuz bir durumda olduğumuzu gösterse de, Türk-İş'e göre gıda fiyatları dolar bazında tarihi rekor kırarak, Ağustos 2008'deki 618,9 dolarlık en yüksek fiyat seviyesini aşarak 661,8 dolara kadar çıkmış durumda iken, İTO'ya göre Ağustos 2008'de 146,9 dolar olan fiyatlar şimdi 124,5 dolar seviyesinde seyrediyor. İbrahim Kahveci, Aralık 2021'e göre dolar bazında fiyatların TÜİK'e göre yüzde 57,0 artarken, İTO'ya göre yüzde 116,5 ve Türk-İş'e göre de yüzde 120,2 artış gösterdiğini belirterek, vatandaşa maaşlarında dolar bazında yüzde 57 artış müjdesi verilirken, ülkedeki genel fiyatların dolar bazında iki kattan fazla artış gösterdiğini ve bu durumun ekonomik gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu vurguladı. Bu çelişkili verilerin ardındaki sırrı çözmek için okumaya devam edin.

İbrahim Kahveci, konunun özünün, ülkemizde sadece diploma sahteciliği yaşanmadığı, aynı zamanda TÜİK'in açıkladığı verilerin güvenilirliğinin de ciddi bir sorun teşkil ettiği ve bu sorunun milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkilediği gerçeğinde yattığını sert bir dille ifade etti. Örneğin, TÜİK'in Temmuz ayında gıda fiyatlarının yüzde -0,15 düştüğünü açıklamasına rağmen, bir önceki ay tarlada fiyatların yüzde 18,82 yükseldiği, hatta yıllık tarla fiyat artışının yüzde 50'yi bile geçtiği, buna rağmen raflarda fiyat artışının yüzde 27'lerde seyrettiği belirtilerek, giyim fiyatlarındaki tutarsızlıklara da değinildi; TÜİK'e göre giyimde adeta "sudan ucuzluk" varken, üreticide giyim fiyatları hızla artarken satıcıda artışın yok denecek seviyede kalması, veri güvenilirliği konusundaki şüpheleri daha da artırıyor. Tüm bu veriler ışığında, açıklanan enflasyon rakamlarının ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulamak için okumaya devam edin.

Son dönemde açıklanan ve son 44 ayın en düşük enflasyonu olduğu iddia edilen veriler de, İbrahim Kahveci tarafından "bu kadar şaibeli enflasyonla elbette gelir" denilerek sorgulanıyor. Mehmet Şimşek göreve geldiğinde enflasyonun yüzde 38'lerde olduğu hatırlatılırken, iki yılda sadece 5 puanlık bir düşüşle yüzde 33'e gerilemesinin "başarı" olarak nitelendirilmesi eleştiriliyor; yaşanan onca konkordato ve iflasın maliyetine rağmen bu düşüşün ne anlama geldiği sorulurken, "Çektiğiniz çileye göre düşen enflasyon devede kulak kalır" ifadeleriyle, vatandaşın gerçek yaşam maliyeti ile açıklanan veriler arasındaki uçurum vurgulanıyor.

Bu korkutucu ekonomik tablo, sadece istatistiki bir sapma değil, milyonlarca insanın yıllardır süregelen ekonomik zorluklarının ve alım gücü kaybının somut bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor ve maaşların üçte birine varan bu gizli erimenin, her geçen gün daha da derinleşen hayat pahalılığı ile birleşerek toplumsal refahı derinden sarsması beklenirken, bu durumun ülkenin ekonomik geleceği ve sosyal dengeleri üzerindeki uzun vadeli etkileri, kamuoyunun temel gündem maddelerinden biri olmaya devam edecek gibi duruyor; benzeri kapsamlı haberlere ve daha fazla detaya ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret ederek kamuoyunun bilgilendirilmesi çabalarına destek olabilirsiniz.

Ekonomi Haberleri