SÖZCÜ Televizyonu ekranlarında Abdülkadir Selvi'nin Hürriyet Gazetesi'ndeki "Demirtaş ve Kavala süreçleri" başlıklı yazısının tartışıldığı sırada, gazeteci İlknur Yağamli'nin Meclis'ten aktardığı bilgilerle şekillenen bu süreçte, Numan Kurtulmuş'un açılış konuşmasıyla Meclis Tören Salonu'nda başlayan oturuma beş siyasi parti grubunun temsilcileri katılırken, ilk gündem maddesi olan komisyonun adı ve çalışma usul esaslarının belirlenmesi konusundaki uzun müzakereler sonucunda, oylama yapılmasa da Meclis Başkanlığı'nın önerisiyle "Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" adının üzerinde uzlaşıldığı, bu ismin Milliyetçi Hareket Partisi'nin "milli dayanışma" vurgusuyla Cumhuriyet Halk Partisi ve DEM Parti'nin "demokrasi" taleplerini içerdiği, hatta DEM Parti'nin başlangıçta "terörsüz Türkiye" ifadesini istememesi üzerine MHP'nin de hak verdiği ve komisyon adında "terör" atfının olmaması yönünde bir mutabakatın sağlandığı kaydedildi, tüm bu ilk adımlar komisyonun çalışma yapısına dair önemli ipuçları sunarken, sürecin nasıl ilerleyeceği ise belirsizliğini koruyor ve okumaya devam edin.
Toplantı salonuna yalnızca açılış konuşmaları ve değerlendirmeler için alınan muhabirlerin, müzakereler başladığında dışarı çıkarılması, komisyonun çalışma prensiplerinin ve şeffaflık derecesinin ne olacağına dair önemli soru işaretleri yaratırken, komisyon üyelerinin önündeki 12 maddelik taslak metin üzerinde devam eden çalışmaların komisyonun çalışma takvimini belirlediği, özellikle Aralık 12'sine kadar çalışılacağı öngörülen komisyon süresinin her iki ayda bir uzatılabileceğine dair bir ibarenin taslak metinde yer alması dikkat çekerken, bu maddelerin tek tek oylanacak olması çalışma süresinin ileri ya da geri bir tarihe çekilme ihtimalini de beraberinde getiriyor; Abdülkadir Selvi'nin yazısında da belirtildiği gibi, siyasi yelpazenin zıt kutuplarında yer alan partilerin dahi "iç cepheyi tahkim etmeliyiz" demesinin Türkiye'nin geldiği olgun noktayı gösterdiğini ifade etmesi, Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutterdere'nin görevine iade edildiği haberinin dahi komisyonda olumlu bir rüzgar estirmesi, iç barışı tahkim etme adına yeni adımlara ihtiyaç duyulduğunu ve Selvi'nin "çok taşlanacağım, ağır hücumlara maruz kalacağım" diyerek başladığı yazısında, geçmişe bir sünger çekip yeni bir başlangıç yapılması gerektiğini vurgulaması, komisyonun yasal değişiklikler yaparak Türk Ceza Kanunu'nda, Terörle Mücadele Kanunu'nda ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nda reformlar gerçekleştireceği beklentisini güçlendiriyor, tüm bu gelişmeler, komisyonun ilerleyen süreçte nasıl bir yol haritası izleyeceğine dair önemli ipuçları barındırıyor ve okumaya devam edin.
Bu komisyonun ne iş yapacağına dair en kritik detaylardan biri de nihayet netleşmeye başlarken, kamuoyuna daha önce yansıyan "bu komisyon anayasa yazmayacak, sadece öneri sunacak" bilgisi, toplantının temel mahiyetini ortaya koydu ve SÖZCÜ Televizyonu'nda yapılan değerlendirmede bir analist, Abdülkadir Selvi'nin yazısının, sürecin toplum tarafından yeterince desteklenmemesi ve sahiciliği konusunda endişeler olduğu, hatta %36 gibi sınırlı bir toplumsal destekle bu sürecin yürüme ihtimalinin düşük olduğu tespitiyle, eğer devam edemezse AKP tarafının da vazgeçme ihtimalinin ortaya çıkabileceği, bu tür barış süreçlerinin olumsuz sonuçlandığında genelde bir sonraki evrenin daha şiddetli geçtiği ve masadan kalkıldığında tarafların daha keskin ve şahin politikalara yöneldiğini, bu durumun 2015'teki çözüm sürecinin ardından yaşanan 7 Haziran-1 Kasım farkını hatırlattığı ve ülkeye ayrı ayrı kabuslar yaşattığı uyarılarını dile getirdi; tüm bunların olmaması için sorumluluk sahibi davranmak gerektiği ve yakın tarihte itibarsızlaştırılmış olsa da Türkiye'nin şu anda ekonomi, siyaset ve dış politikada acil bir normalleşmeye ihtiyaç duyduğu vurgulandı. İşte tam da bu noktada, komisyonun geleceğine ışık tutan en çarpıcı gelişmeler yaşanıyor: Selahattin Demirtaş'ın yasal değişiklikler yapıldıktan sonra cezaevinden çıkıp siyasi süreçte yer alması beklentisi, Abdülkadir Selvi'nin yazısında dile getirdiği gibi, iç cepheyi tahkim etmeye ve Batı dünyasına olumlu bir mesaj vermeye katkı sağlayabilecek Osman Kavala başta olmak üzere Gezi mahkumlarının dosyalarının yeniden değerlendirilmesinin gerekliliği, bir analistin aktardığına göre, Abdullah Öcalan'ın "umut hakkı" tartışılırken Demirtaş'ın hak ihlalinin konuşulmaması durumunda bunun ne Türkiye genelinde ne de HDP tabanında karşılık bulamayacağı, keza Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve Can Atalay gibi "tertemiz" insanların, ortada bir suç yokken ve defaatle çıkarılma kararları varken, bu kararların ihlal edilerek içeride tutulmalarının devam etmesi halinde bu sürecin herhangi bir karşılık bulma ihtimalinin olmadığı ve toplumsal barışın sağlanması için tüm kesimlerin üstündeki adaletsizlik duygusunun kaldırılması gerektiği, Numan Kurtulmuş'un olmadığı zamanlarda toplantıya kimin başkanlık edeceğinin de bugün belirleneceği ve bu yetkinin de Kurtulmuş'ta olacağı bilgisiyle birlikte, kamuoyunun en çok merak ettiği basına açık olup olmayacağı ve tam tutanak tutulup tutulmayacağı gibi temel şeffaflık konularının üyelerin oylamasına sunulduğu, Numan Kurtulmuş'un bilgilendirmenin Meclis Başkanlığı tarafından yapılacağını belirtmesiyle komisyon basına kapalı olsa dahi bilgilerin Meclis'ten geleceği ve en çok merak edilenlerden biri olan, henüz karara bağlanmamış olsa da, Cuma günü Milli İstihbarat Teşkilatı'nın ve İçişleri Bakanlığı'nın komisyonda bir sunum yapmasının bekleniyor olması gibi detaylar, komisyonun ilerleyen çalışma takvimini, basının süreci takip edip edemeyeceğini ve sürecin şeffaf ilerleyip ilerlemeyeceğini belirleyecek kritik kararların yakın zamanda netleşeceğini gösteriyor; tüm bu gelişmelerin daha fazla detayına ve anlık güncellemelerine https://www.avazturk.com adresi üzerinden ulaşabilirsiniz.