Zalimlere ceza kimden geldiğini asla tahmin edemeyeceksiniz!

Yüzyıllardır süregelen bir yanılgı nihayet gün yüzüne çıktı! Zulme karşı beklenen ilahi müdahalenin ardındaki akıl almaz sırrı öğrenmek için bu haberi kaçırmayın!

Uyanış adlı video serisinin ilk programında, Hakkı Yılmaz'ın aktardığına göre, günümüzde dünyanın birçok yerinde Müslümanlar, Kur'an'da bahsedilen Ashab-ı Uhdud gibi "ateş çukurları" içerisinde yaşamakta, her tarafları ateş çemberiyle sarılmış durumda bulunmaktadır. Aç, susuz, ilaçsız kalan bu insanların evleri başlarına yıkılmış, on binlerce ölü ve yüz binlerce yaralıyla korkunç bir manzara dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir. Ancak bu acı tablo karşısında kimsenin kılı dahi kıpırdamamakta, biz Müslümanlar ise cuma günleri, Kadir Gecesi, Regaip Gecesi, Berat Gecesi, Mevlit Gecesi gibi mübarek addettiğimiz cahilce gecelerde sürekli olarak "Allah'ım mazlumları kurtar, zalim İsrail'i kahret" diyerek beddua yağdırmaktayız. Hakkı Yılmaz'ın vurguladığına göre, bu durum, eski kavimlerin helak edildiği gibi Ababil kuşları, boranlar, depremler, tayfunlar ve fırtınalarla zalimlerin kahredilmesi için durmadan her yerde beddua edilerek işin iç yüzünün tamamen Allah'a havale edilmesine yol açmıştır. Peki, bu köklü anlayışın ardında yatan gerçek neydi, okumaya devam edin.

Hakkı Yılmaz, bu alışkanlığın 1300-1400 senedir devam ettiğini, Allah'ın As-Saff Suresi'nin 6. ayetinde Peygamber'e destek verildiğini ve müminlere de Peygamber'e destek verip onun güvenliğini sağlamalarının emredildiğini belirtirken, bizlerin sadece "Allah'ım Muhammed'e sen yardım et, sen destek ver" diyerek salavat çekmekle yetindiğimizi dile getirdi. Ayrıca, Maide Suresi 24. ayette bildirildiği üzere, Musa'nın "Allah savaşmamızı emrediyor" dediğinde çevresindekilerin "Bizi karıştırma, Allah'ınla ikiniz onlarla savaşın" diyerek yan çizdiğini örnek gösteren Yılmaz, bizim de zalimleri "Allah'ım sen cezalandır, sen belalarını ver" diyerek işi tamamen Allah'a havale ettiğimizi söyledi. Ancak Hakkı Yılmaz, lanet okumanın, ağıt yakmanın, mersiye düzmenin, beddua etmenin ve ölenler için "şehit gittiler" diye avunmanın hiçbir işe yaramadığını ve yaramayacağını vurgulayarak, aklımızı başımıza alıp Allah'ın mesajına bakmamız gerektiğini ifade etti. Bu kadim kitapların sırlarına vakıf olmak için okumaya devam edin.

Yılmaz, Rabbimizin bize zalimlere dünyada ceza vermeyeceğini, onların cezasının ahirette olduğunu net bir şekilde bildirdiğini önemle kaydetti. İbrahim Suresi'nin 42. ve 43. ayetlerine atıfta bulunarak, Allah'ın zalimlerin yaptıklarından gafil veya duyarsız sanılmaması gerektiğini, ancak onların cezalarını başlarını dikerek koşacakları, gözlerinin dışa fırlayacağı, bakışlarının kendilerine dönmeyeceği ve gönüllerinin bomboş olacağı bir güne ertelendiğini açıkladı. Ayrıca Fatır Suresi'nin 45. ayetinde de belirtildiği gibi, Allah'ın kazanmakta oldukları şeyler dolayısıyla insanları sorgulayıp cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde küçük büyük hiçbir canlıyı bırakmayacağını, velakin onları adı konmuş bir süreye kadar ertelediğini ve süreleri gelince ne bir saat ertelenebileceğini ne de öne alınabileceğini vurguladı. Kutsal metinlerin bu derinlikli mesajlarını anlamak için okumaya devam edin.

Hakkı Yılmaz, Allah'ın zalimlerin cezasını dünyada vermediğini, aksine bu görevi insanlara, yani müminlere verdiğini, sünnetullah gereği almış olduğu ilke kararlarının gereği kötü insanların zulmünü iyi insanların müdahalesiyle önlediğini belirtti. Bakara Suresi 251. ayette "Eğer Allah insanların bir kısmını diğer bir kısmıyla savmasaydı, yeryüzü kesinlikle bozulur giderdi" ifadesiyle, Allah'ın insanları birbirleriyle savmasıyla yeryüzünün bozulmaktan korunduğunu aktardı. Aynı şekilde, Hac Suresi 40. ayetinde, eğer Allah bir kısım insanları diğer bir kısmıyla def edip önlemeseydi, manastırlar, kiliseler, havralar ve Allah'ın isminin bol bol anıldığı mescitler dahil tüm alışveriş yerleri, çarşılar, pazarlar, eğitim kurumları ve güvenlik merkezleri yerle bir edilirdi diyerek, gözü dönmüş kapitalistlerin bunu yapacağını ekledi. Bu ilahi görevin tarihsel kökenlerini ve günümüzdeki yansımalarını keşfetmek için okumaya devam edin.

Yılmaz, Tevbe Suresi'nin 14. ve 15. ayetlerinde "onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın ve onları rezil rüsva etsin, sizi de onlara karşı muzaffer kılsın" denilerek görevin müminlere verildiğini ve Muhammed Suresi 4. ayette "eğer Allah dileseydi elbette onları cezalandırıp adaleti sağlardı, fakat böyle olması, yani size bırakması, sizi birbirinizle denemek içindir" buyurulduğunu dile getirdi. Dolayısıyla dünyadaki zulmü kaldırmak, fesadı engellemek ve kan dökümünü ortadan kaldırmanın müminlere verilmiş bir görev olduğunu açıkladı. Nisa Suresi 75. ayette geçen, haksızlık eden kimseler olan memleketten çıkarılmak isteyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşma çağrısına dikkat çekerek, iman sahibi insanların bu ayeti akıllarından çıkarmamaları gerektiğini ve bu görevin Allah tarafından özellikle Gazze için verildiğini ifade etti. Yılmaz, Gazze ismini anmasının özel bir sebebi olduğunu da ekleyerek, Peygamberimizin dedesi Haşim'in mezarının Gazze'de bir yerde olduğunu ve daha da önemlisi, kadim kitaplarda ve lügatlerde geçen "Gazze" sözcüğünün Arapçada "Guze" olarak da okunduğunu, bunun ise "Oğuz Türkleri" anlamına geldiğini, Oğuz Türklerinin "Türk'ün bir parçası" olarak geçtiğini belirtti. Tarihin tozlu sayfalarındaki bu çarpıcı gerçekleri öğrenmek için okumaya devam edin.

Hakkı Yılmaz, tarihsel yanılgıları da düzelterek, Allah'ın Bedir'de Cebrail'i gönderip müminlere yardım etmediğini, Ad, Semud, Lut kavimlerini depremlerle veya zelzelelerle yok etmediğini, bu kavimlerin Sümerlerin Akatlar tarafından yok edilmesi gibi veya Semud ve Medyen'in tamamen halk ayaklanmalarıyla, yani halk ihtilaliyle helak olduklarını belirtti. Yılmaz, Rusya ve Çin'deki ihtilallere benzettiği bu durumun, Anadolu medeniyetlerindeki Hattiler, Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonyalılar, Urartular ve Persler gibi uygarlıkların depremlerle değil, ya karşı güçler tarafından ya da iç patlamalar nedeniyle ortadan kalktığını da ekledi. Gözümüzü açmamız gerektiğini belirten Yılmaz'ın bu tarihi gerçeklere ışık tuttuğu haberin detayları için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Netice itibarıyla, Hakkı Yılmaz, Allah'ın zalimlere dünyada ceza vermediğini, zalimlerin cezasını müminlerin eliyle verdirdiğini, işin özünün bu olduğunu vurgulayarak, dinimizdeki bu büyük hakikati tüm Müslümanlara ilan etti. Bu, yüzyıllardır süregelen bir yanlış anlamayı ortadan kaldıran ve zulme karşı mücadelede sorumluluğu müminlerin omuzlarına yükleyen, dikkat çekici bir tebliğdir.

Kültür-Sanat Haberleri