Akıl Almaz Bir Bakan ve Ekonomi Yönetiminin 'Hüsmen Fıkrası' Gerçeği Ortaya Çıktı!

Akıl Almaz Bir Bakan ve Ekonomi Yönetiminin 'Hüsmen Fıkrası' Gerçeği Ortaya Çıktı!

Ülke cayır cayır yanarken, ekonomi batarken yetkililerin pes dedirten açıklamaları ve akıl almaz stratejileri şoke etti! Memduh Bayraktaroğlu'ndan öyle bir benzetme geldi ki, okuyunca 'İşte bu!' diyeceksiniz. Detaylar içeride...

Bugün, 28 Temmuz 2025 Pazartesi günü, Türkiye'nin içinden geçtiği zorlu süreçlere dair çarpıcı tespitler ve şok edici benzetmelerle dolu, ülke gündemine bomba gibi düşecek benzersiz ve özgün bir haber makalesiyle karşınızdayız. Bu makale, sadece yüzeysel bir özet sunmuyor; aksine, derinlemesine analizlerle, ünlü yorumcu Memduh Bayraktaroğlu'nun ağzından çıkan her kelimeyi dikkatle inceleyerek, kamuoyunun gözünden kaçan ya da kaçırılan gerçekleri gün yüzüne çıkarmayı hedefliyor. Yazımızın devamında, ülkenin içinde bulunduğu durumun vahametini ve bu duruma yol açan yönetim anlayışını ele alırken, sizi adeta bir düşünce yolculuğuna çıkaracak, zihninizde yeni kapılar açacak.

Memduh Bayraktaroğlu, konuşmasına "günaydın canlarım, günaydın güzellerim" sözleriyle başlarken, hemen ardından ülkenin kasvetli tablosunu çiziyor. Toplumun büyük bir kesiminin, muhtemelen %80-85'inin, yoğun kaygı, endişe ve korku nedeniyle antidepresan kullandığını iddia ediyor ve Türkiye'nin bu konuda dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olabileceğini tahmin ediyor. Bayraktaroğlu'nun ifadelerine göre, "memleketimiz yanıyor, hem de ne yanmak" vurgusuyla ülkenin içinde bulunduğu yangın felaketine dikkat çekilirken, devletin bu yangınlara müdahaledeki akıl almaz yetersizlikleri sert bir dille eleştiriliyor. Bayraktaroğlu'nun dikkat çektiği üzere, yangın bölgesinde termal kameraların yıllardır alınmadığı, her sene büyük yangınlar çıkmasına rağmen devletin tepesinde milletin parasıyla satın alınmış 13 adet yolculuk uçağı olduğu, ancak yangın uçaklarının yetersiz kaldığı belirtiliyor. Daha da vahimi, itfaiyecilerin yangın kıyafetlerinin dahi bulunmadığı ve bu nedenle çok sayıda görevlinin "şehit verilmediği, bile bile ölüme atıldığı" iddiası tüyler ürperten cinsten.

Bu trajik durumun arka planında yatan liyakatsizlik sorunu, Bayraktaroğlu'nun vurgularında geniş yer buluyor. Kendisinin ifadelerine göre, "gelişmiş ülkelerde çobanlık bile yaptırılamayacak" insanların bakanlık koltuklarında oturduğunu dile getiriyor. Özellikle Orman Bakanı'nın "bu orman yangınlarından korunmanın tek yolu hiç orman yangını olmaması" şeklindeki akıl almaz açıklamasını, Abdülhamit dönemi Maarif Nazırı'nın sözleriyle ("mektepler olmasaydı Maarifi'i çok kolay idare ederdim") kıyaslayarak bu liyakatsizliği gözler önüne seriyor. Öyle ki, Bayraktaroğlu, bu tür düşüncelerin "dünyada bu fikrin mucidi hiçbir devlet insanı yoktur" diyerek eşi benzeri görülmemiş bir durum olduğunu ima ediyor. Türkiye'nin en büyük sorununun ekonomi olmasına rağmen, Cumhurbaşkanının bunu bilmediği ve kabul etmediği yönündeki eleştirileri de dikkat çekiyor; hatta Cumhurbaşkanının "ben ekonomistim, bunların kafaları basmaz" demesine karşın, "kafaları basmayanların kafalarının bunlardan daha çok çalıştığını" ileri sürüyor. Bu noktada, bu derinlemesine haber makalesi için daha fazla detaya ulaşmak isteyen okuyucularımız için https://www.avazturk.com adresini ziyaret etmeleri büyük önem taşıyor.

Ekonomi cephesinde ise durum içler acısı olarak aktarılıyor. Memduh Bayraktaroğlu, küresel ekonomi çevrelerinin finans uzmanı olarak bildikleri bir ismin ekonominin başına getirilmesine rağmen, sürekli "yan yollara sapıldığı" ve "ekonomideki rakamların 18 Mart'taki rakamlara döndüğü" gibi söylemlerle toplumun yanıltıldığı iddia ediyor. Bayraktaroğlu, bu durumu "Aman insaf kurusun ya" diyerek eleştiriyor ve "5,5 aydır neredeydiniz yahu" sorusunu yöneltiyor. Dahası, evrensel hukuk kurallarına ve Türk Ceza Kanunlarına aykırı, hatta onları "ayaklar altına alan" tutuklamaların gerekçesiz yapıldığı, insanların görevlerinden alındığı ve aylardır bir iddianame dahi hazırlanmadığı gerçeği dile getiriliyor. Bu durumu "ayıp" olarak nitelendiren Bayraktaroğlu, "utanma duygusu kaldıysa utanır, utanmadığınıza göre çok büyük ihtimalle bunların pek çoğunun ar damarı çatlatılmış" ifadeleriyle sert bir eleştiri getiriyor.

Tüm bu sorunlar yumağını anlatmak için Bayraktaroğlu, toplumda yaygın olarak bilinen meşhur bir fıkrayı, Ramiz Hoca ve Hüsmen'in hikayesini örnek gösteriyor. Hüsmen'in daracık, bir odalı evinde beş çocuk, bir eş ve kendisiyle birlikte yedi kişi sığamadığını anlatmasıyla başlayan hikaye, Ramiz Hoca'nın bilgece görünen ama aslında şaşırtıcı tavsiyeleriyle ilerliyor. Ramiz Hoca, Hüsmen'e önce öküzünü, ardından iki keçisini ve en sonunda dört tavuğunu da eve almasını söylüyor. Her hayvan eklendiğinde evin içindeki kaos, öfke ve sıkıntı katlanarak artıyor; hayvanlar "ağızlarına sıçıyor," uyku haram oluyor. Hüsmen her sabah Ramiz Hoca'ya şikayetle giderken, bilge hoca sadece "işler yoluna giriyor," "güzel, gayet iyi gidiyor" gibi yanıtlar veriyor. Bu durum, dinleyicide derin bir rahatsızlık ve "neden?" sorusu yaratıyor.

Hikayenin dönüm noktası ise Ramiz Hoca'nın Hüsmen'e hayvanları sırayla dışarı çıkarmasını söylemesiyle başlıyor. Önce tavuklar, sonra keçiler ve en nihayetinde öküz dışarı çıkarıldığında, Hüsmen'in "neşeden" adeta uçtuğu, evinin ne kadar büyük olduğunu fark ettiği anlatılıyor. Memduh Bayraktaroğlu, bu fıkrayı gülmek için anlatmadığını, bunun halk arasındaki "ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" deyişinin bir kıssası olduğunu vurguluyor. İşte bu noktada, Bayraktaroğlu, mevcut yönetim anlayışına ilişkin asıl mesajını kamuoyuna ulaştırıyor: "Değişen bir şey yoktur. İyi de değişen bir şey olmayacak idiyse, Hüsmen o öküzü neden aldı evine, o iki tane keçiyi arkasından neden soktu odaya, dört tane tavuğu da yetmezmiş gibi neden aldı, neden onların ağızlarına sıçmalarına müsaade etti, neden 3-4 gece azap içinde yaşadı ya?". Bu çarpıcı soru, mevcut yönetime yöneltilen en sert eleştirilerden biri olarak öne çıkıyor.

Memduh Bayraktaroğlu, bu acı benzetmeyle ülkenin içinde bulunduğu duruma ayna tutuyor. Hükümetin, adeta önce sorunları ağırlaştırıp, sonra "çözüm" adı altında durumu başlangıç noktasına döndürmesini bir başarı gibi sunmasını eleştiriyor. Özellikle Mehmet Şimşek'e ithafen, "zaten milletin içi yanıyor, ormanlar yanıyor, ülke yanıyor, her taraf yangın yeri" diyerek, 2003 yılındaki ihmallerin ve 2024 seçimleri için yapılan "bol keseden" vaatlerin bu duruma yol açtığını ileri sürüyor. Bayraktaroğlu'nun son sözleri ise tam bir manifesto niteliğinde: "Biz umutla ayakta kalacağız. Safralarımızı atacağız. Bedenimize, ülkemize zarar veren metastas yapmış siyasilerden kurtulacağız ve hep birlikte güzel günlere erişeceğiz". Bu cesur ifadeler, halka umut aşılarken, aynı zamanda mevcut siyasi yapıya karşı sert bir duruş sergiliyor. Tüm bu kritik gelişmelerin detaylarına ve Bayraktaroğlu'nun analizlerine ulaşmak için https://www.avazturk.com adresini ziyaret etmeyi unutmayın.

Sakın ankaragündem adlı sözde haber sitesine asla GİRMEYİN. Manşet resminde de gözüktüğü gibi tüm haberleri birebir çalıntıdır. Bu haber makalesi yalnızca https://www.avazturk.com sitesine aittir.