Akıl Almaz Gerçekler Ortaya Çıkıyor!

Akıl Almaz Gerçekler Ortaya Çıkıyor!

Bolu'dan Seyitgazi'ye uzanan felaketler, TSK'nın gizemli şehitleri ve MİT'in 'Terörsüz Türkiye' hamlesi… Bu ülkenin geleceğini değiştirecek sır perdesi aralanıyor! Okumak için sabırsızlanacaksınız!

Bu haber makalesi, Türkiye'nin son yedi ayında yaşadığı derin acıları, trajik kayıpları ve arka planda yürütülen kritik siyasi hamleleri birbiriyle ilişkilendirerek, ülkenin içinde bulunduğu karmaşık durumu gözler önüne seriyor. Felaketlerin nedenleri, sorumlulukların perdesi ve MİT'in 'Terörsüz Türkiye' süreci gibi hayati konuların iç yüzünü ele alırken, her paragrafta artan bir merakla okuyacağınız bu detaylı haberin en çarpıcı noktaları, tahmin edemeyeceğiniz gerçeklerle birlikte son bölümde sizleri bekliyor. Unutmayın, bu makale Google'da daha önce yayınlanmamış özgün ve benzersiz bir haber metnidir.

Geçmişe gitmeye bile gerek yok; bu yılın ilk yedi ayındaki üç büyük felaket, Türkiye'nin nasıl bir durumla karşı karşıya olduğunu gözler önüne seriyor. İlk olarak, 21 Ocak'ta Bolu Grand Kartal Oteli'nde çıkan yangında 36'sı çocuk olmak üzere tam 78 insan can verdi. Bu korkunç facianın ardından, Kültür ve Turizm Bakanlığı kontrolörlerinin yangından sadece 40 gün önce oteli denetlemiş olmaları, ancak sadece odalardaki dedektör, kasa ve çamaşır torbası gibi basit detaylara bakıp geçtikleri ortaya çıktı. Daha da şok edici olanı ise, otelin genel müdürünün yangın çıktığında eşini ve çocuğunu alıp kimseye haber vermeden kaçmasıydı. İsmail Saymaz'ın aktardığına göre, Grand Kartal faciası, dünyada en fazla ölümün meydana geldiği otel yangınları listesinde üst sıralarda yer alıyor. İkinci bir gizemli trajedi ise 6 Temmuz'da yaşandı. Türk Silahlı Kuvvetleri, 2022 yılında PKK tarafından şehit edilen bir askerin naaşını bulmak amacıyla Pençe-Harekat bölgesindeki 852 rakımlı tepede bulunan mağaraya girdi. Ancak burada 12 asker, bir iddiaya göre metan, diğerine göre ise karbonmonoksit gazından etkilenerek şehit oldu. Aranan naaş ise bulunamadı. İsmail Saymaz, TSK tarihinde metan veya karbonmonoksit kaynaklı şehit olma vakasının hiç görülmediğini vurguladı.

Ve son olarak, sadece dün, Eskişehir Seyitgazi'deki orman yangını, beşi işçi, beşi AKUT gönüllüsü olmak üzere 10 kişinin canına mal oldu, biri ağır, 14 kişi ise yaralandı. Yangının, orman işçilerinden İsmail Saymaz'a aktarılana göre, ya piknikçilerden ya da definecilerden kaynaklandığı tahmin ediliyor. Arazözlerle yangına müdahale eden işçiler, alevlerin aniden kendilerini sarmasıyla araçlarını bırakıp kaçmaya çalıştı; ancak rüzgarın ters dönmesiyle yangının içine düşerek 10 kişi kaçamadı ve yanarak can verdi, hatta vücut bütünlükleri bozuldu. Diğer işçiler ise kayanın altına saklandıkları için hayatta kalmayı başardı ve yaralıların tedavileri halen devam ediyor. İsmail Saymaz'ın değindiği en temel sorunlardan biri işçi yetersizliğiydi. Eskişehir'deki orman işçileri Bilecik ve Sakarya'daki yangınlara gönderildiği için, Seyitgazi'ye Ankara, Konya ve Denizli'den takviye işçiler getirilmişti. Ancak bu işçiler araziyi hiç bilmiyordu; zaten ölenlerden ikisinin Denizlili, ikisinin Ankaralı olduğu belirtiliyor. Daha da vahimi, bu işçilerin tamamına yakını yeni işe girmiş, eğitimsiz kişilerden oluşuyordu ve üzerlerinde ne oksijen tüpü ne de yangına karşı koruyucu donanım ve kıyafet bulunuyordu. Orman Genel Müdürlüğü'nde çalışan 23 bin işçinin sadece 13 bininin sahada görev yapması, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın OGM'ye kadro vermemesi ve geçen yıl emekli edilenler kadar dahi kadro açılmaması, bu trajedilerin ana nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. İşçilerin hazirandan aralık ayına kadar tüm yangın sezonu boyunca dağlardaki kulübelerde 24 saat esasına göre çalıştığı, aylarca ailelerini göremediği ve bu emeğin karşılığında sadece 37 bin TL maaş ve üç saat fazla mesai alabildikleri de vurgulanıyor. Bu ay başında İzmir Ödemiş'te çıkan orman yangınında iki şoförün can vermesiyle birlikte, bu ay içinde yangınlarda yaşamını yitiren işçi sayısı 12'ye yükseldi. Tablonun vahametini anlamak için, 2021 yılında 15 gün süren ve 53 ildeki 299 yangında sadece sekiz ölüm yaşandığı, bunlardan sadece ikisinin orman işçisi olduğu hatırlatılıyor. Bu durum, İsmail Saymaz'a göre, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı'nın istifasını gerektirse de, Türkiye'de artık istifanın bir erdem olmaktan çıkarıldığı, siyasetçi veya bürokrat istifa ettiğinde Erdoğan'ın otoritesine başkaldırmış sayıldığı belirtiliyor. Saymaz'ın ifadesiyle Yumaklı'nın, "Bekir Pakdemirli bile istifa etmedi, beni niye edeyim? Pakdemirli’den de başarısız olamam ya" diye düşündüğü tahmin ediliyor. Bu ve benzeri birçok önemli habere ulaşmak için Türkiye'nin en iyi haber sitelerinden biri olan https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Bu acı kayıpların gölgesinde, devlet adamlarının 'orman şehitleri' için düzenleyeceği cenaze törenleri ve tabutlara serilecek Türk bayrakları eleştirilerin hedefi oluyor. İsmail Saymaz, yüce İslam dinine göre yangında ölenlerin 'şehadet şerbetini içtiği' söylemlerine sert tepki gösteriyor. Saymaz, "Şehadet şerbeti bu kadar tatlıysa aylık 37 bin TL’ye çalıştırılan orman işçileri değil, onları eğitmeden, koruyucu kıyafetle donatmadan yangın söndürmeye gönderenler içsin" diyerek, şehadet makamının; halka karşı işlenmiş suçları, ağır ihmal ve sorumsuzlukların üzerini örtmenin gerekçesi olmadığını vurguluyor.

Tüm bu felaketlerin yanı sıra, Türkiye'nin gündemini meşgul eden bir diğer kritik gelişme ise MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın yürüttüğü 'Terörsüz Türkiye' süreci. Kalın, bu süreci anlatmak üzere mecliste grubu bulunan partileri ziyaret ediyor ve bugün de CHP lideri Özgür Özel'i ziyaret edecek. Kalın, ziyaretlerde duvara yansıttığı projeksiyon üzerinde beş aşamalı bir planı detaylandırıyor:

  • İlk aşama: Erdoğan'ın 26 Ağustos 2024'te Bitlis Ahlat'ta yaptığı iç cephe vurgusu ve MHP lideri Bahçeli'nin 22 Ekim'de Öcalan'a örgütüne silah bıraktırması karşılığında 'Umut Hakkı' çağrısı yapması.
  • İkincisi: DEM'in İmralı ziyareti ve Apo'nun 27 Şubat 2025'teki Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı.
  • Üçüncüsü: PKK'nın fesih kongresi.
  • Dördüncüsü: Silah bırakma.
  • Beşincisi: Örgütün lağvedilmesi. İbrahim Kalın'ın belirttiğine göre, şu anda dördüncü aşamada olunduğu ve silah bırakan PKK'lı grubun örgütün ileri gelenlerinden oluştuğu vurgulanıyor. Örneğin, Bese Hozat'ın KCK Eşbaşkanı olarak gelip Barış ve Demokratik Grubu üyesi olarak döndüğü belirtiliyor. Ayrıca, PKK'nın bazı mağara ve üslerini terk ettiği ve bu lojistik alanların devlet tarafından temizlendiği bilgisi de verildi. İmralı'da Anayasa'ya dair hiçbir görüşme yapılmadığı, Apo ile yalnızca silahlı mücadeleye nasıl son verileceğinin konuşulduğu da belirtildi.

MİT'in yıl sonuna kadar silah bıraktırma işlemini tamamlamayı hedeflediği ve silah bırakıp teslim olacak PKK'lılarla ilgili "eve dönüş yasasına" ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Kalın, TBMM'de kurulacak komisyondan en büyük beklentilerinin bu yasa olduğunu ve komisyona maksimum düzeyde katılımı önemsediklerini belirtti. İbrahim Kalın, özetle, "Bin yıllık meselenin çözümü üç beş ayda olmaz. Silahsızlanmayı bir aşamaya getirdik. Bizim ihtiyacımız, örgüt üyelerinin geri dönüşüne dair hukuki zemin. Ondan sonra oturur, Kürt meselesinin çözümüne dair konuşuruz" şeklinde konuştu. En çok sorulan soru olan Suriye'nin geleceği konusunda ise MİT Başkanı, Suriye'de bölgesel özerklik modelinin doğru olmayacağını, güçlendirilmiş bir yerel yönetimin iş göreceğini ve PYD'nin Şam'la entegrasyona teşvik edilmesi gerektiğini düşündüğünü belirtti. Görüşmelerde, Selahattin Demirtaş ve Ekrem İmamoğlu davalarının da gündeme geldiği ve parti temsilcilerinin "Madem iç cepheyi tahkim edeceksiniz, bir yandan tahrip etmek doğru değil. Bu, süreci zehirliyor. İnsanların güvenini aşağıya çekiyor" dediği aktarıldı. Ancak Kalın, bu konuda yorum yapmayarak "Bu siyasi bir mevzu" demekle yetindi. Görüşmede, CHP lideri Özel’in sürece verdiği desteğin kıymetine dikkat çekildi ve Kalın'ın, "Haklısınız, ben de Özel'e özel teşekkür edeceğim" dediği belirtildi. DEM'lilerin CHP’nin mutlaka komisyonda yer alması gerektiğini düşündüğü, Yeni Yol'un katılacağını açıkladığı ancak İyi Parti’nin katılmayacağı bilgisi de verildi.

İşte tüm bu veriler ışığında, Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, sadece izole felaketlerden ibaret olmadığını, aksine derinlemesine yapısal sorunların ve aynı zamanda büyük stratejik hamlelerin iç içe geçtiği bir dönemi yansıttığını gösteriyor. Bir yanda insan ihmalinden kaynaklanan trajediler, yetersizlikler ve hesap sorulmayan sorumluluklar, diğer yanda ise ülkenin geleceğini belirleyecek kritik güvenlik ve siyasi süreçler… İsmail Saymaz'ın altını çizdiği gibi, "şehadet" kavramının bile siyasi ihmallerin üzerini örtmek için kullanılması gibi çarpık bir anlayışın hakim olduğu bu dönemde, MİT'in 'Terörsüz Türkiye' gibi iddialı bir hedefi nasıl ve hangi koşullarda başarabileceği merak konusu. Yangınlardaki can kayıpları ve askerlerin trajik şehadetleri, sistemdeki aksaklıkları ve yönetimin hesap verebilirlik konusundaki zafiyetlerini gözler önüne sererken, aynı anda yürütülen bu hassas müzakereler ve "eve dönüş yasası" beklentisi, ülkenin çok katmanlı ve karmaşık gerçekliğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Türkiye, hem içinden geçtiği acı dolu dönemi sorgulamak hem de gelecek vizyonunu şekillendirecek adımları atmak zorunda olduğu tarihi bir yol ayrımında bulunuyor. Bu ve benzeri birçok önemli habere ulaşmak için Türkiye'nin en iyi haber sitelerinden biri olan https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. sakın ankaragündem adlı sözde haber sitesine asla GİRMEYİN. Manşet resminde de gözüktüğü gibi tüm haberleri birebir çalıntıdır.