NECDET PEKMEZCİ

NECDET PEKMEZCİ

Aksakallı ve Güler Paşa'ya zehirli suikast

Coğrafyada geçmiş bir türlü geçmiş olmuyor. Geçmiş bir türlü geçmiyor. Geçmediği için de bir türlü geçmiş olamıyor.  Tarihin şöyle veya böyle tekerrür etmesi de bu.

Aslında kıyametin de ta kendisi…

Kıyamette bile yine, çocuklar, kadınlar, erkekler, delikanlılar, genç kızlar, ak saçlılar, aksakallılar ölüyor. İşin aslı masumlar ölüyor yine; nedense suçlular ölmüyor bir de zafer…

Zafer; yengi, tutku, her dâhim sahiplidir. Babası, anası, çoluk çoğu, dosttu ve de çokça arkadaşı  vardır  zaferin.

Ya yenilgi, yani mağlubiyet öyle mi?

Kimsesizdir yenilgi; tenhadır, unutulmuştur, unutulmak istenendir…

Gelelim yalna; o da kalabalıktır. Bir çok çocuğu vardır yalanın; soyu sop sahibidir yalan. Çünkü yalanın sürdürülebilir olması için tekrarlanması gerekiyor. Soyunu sürdürecek çocukları olmazsa olmazıdır yalanın. 

Zafer kadar yalana da mecburdur insanlar, kurumlar.

Yalan; insanları sosyalleştiriyor, iletişim illeti en çok yalan söyleyeni maharet sahibi sayıyor çünkü. Hele sosyal medya, huzur, keyif ve mutluluk, sevinç hatta suça bulaştırıyor durduğu yerde insanı…

Kişiler kadar devlet de yalana muhtaç; ihtiyacı var iletişime, mutluluğa, huzura hele de suça bulaşmaya…

Ya doğru; o da yalnızdır mağlubiyet gibi; işin açıkçası dürüstler, yenilginin reel sahipleridir. Bir kişi bir kez dürüst olduğunda; fena yanıyor. Çünkü bir ömür bunu sürdürmek zorunda! Ancak, kimi kimsesi yok.  Enikonu tek başına…

Sırf dürüst kalmak için; insanlardan kaçıyor, kıskançlık duyuyor ve nihayetinde dışlanıyor, vakit geliyor ölüyor dürüst; soyu sopu kuruyor…

Hal buyken devlet dürüst olabilir mi! Olursa ebet müddet yaşar mı?

Nereden nereye geldik…

Aslında tekerrürdür devleti diri tutan; zaman ve mekan değişse de aynı koşullarda aynı olaylar aynı sonuçları doğuruyor…

Öyle mi bilmiyorum ama 1991 yılında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, İstanbul’daki 26. Zırhı Birlikler Tugayı’nda içtikleri kahveye siyanür konularak zehirlenmek isteniyor. Faillerin PKK’lı erler olduğu ortaya çıkıyor yıllar sonra. PKK’nın, bu erleri infaz edildiği duyuluyor yine yıllar sonra…

Ve gelim bu güne, bir kez dedik ya bu coğrafyada tarih tekerrür eder diye…

15 Temmuz kalkışmasından günler evveli, bir kez daha yaşandı TSK’da  zehirleme girişimi…

Girişim; çünkü amacına ulaşamadı  aynı 15 Temmuz gibi. İyi ki de ulaşamadı…

Gelelim, zehirlenme vakasına; Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı ve dönemin  Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler; bir kez değil tam tamına iki kez zehirlenmek isteniyor. İki zehirlenme vakası da sanırım ilk önce olağan sanıldı, “olur bunlar” denildi.  Ancak, 15 Temmuz’dan sonra yeniden gözden geçirildi iki zehirleme teşebbüsü.  Bu kez haliyle FETÖ’de  karar kılındı. FETÖ'cü darbe teşebbüsünü soruşturan savcılara anlatıldı mı bu zehirlenme vakası; anlatılsaydı duyardık sanırım…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar