Altan Öymen'in O Soruyla Yarım Asırlık Mirası Türkiye'yi Sarsacak!
Türkiye'nin duayen gazetecisi Altan Öymen'in 93 yıllık yaşamından damıtılan eşsiz bir gazetecilik mirası. Hiç bilmediğiniz detaylar, skandallar ve tarihe yön veren sorularla bu haber makalesi soluksuz okunacak!
Türkiye'nin en saygın isimlerinden, duayen gazeteci Altan Öymen'in 93 yıllık pırıl pırıl beyninden süzülen bir soru, bugün gazeteciliğin ve olayların birbirini tutmadığı bir dönemde, ülkemizin vicdanına tutulan bir ayna niteliğinde. Bu haber makalesi, sadece bir gazetecinin portresini çizmekle kalmayıp, aynı zamanda mesleki değerlerin ve insan ilişkilerinin nasıl yüceltilebileceğine dair eşsiz bir ders sunuyor. Altan Öymen'in hayatının dönüm noktalarını, sarsıcı olaylarını ve Türk siyasi tarihine attığı silinmez imzaları kaleme aldığımız bu detaylı analiz, sayfalar ilerledikçe sizi de içine çekecek ve merakınızı doruğa çıkaracak.
Altan Öymen, gazetecilik camiasında ve Türk kamuoyunda sadece bir isim değil, "Altan abi" olarak bilinen, kuşaklar boyu gazetecilere örnek olmuş, sevgi ve hoşgörünün timsali bir figür. Gazetecilikte 60 yılı aşkın bir geçmişe sahip olan Öymen'in, Milliyet ve Cumhuriyet gibi önemli kurumlarda iz bıraktığı biliniyor. Yalçın Doğan (YT)'ın ifade ettiği gibi, Altan Öymen ne Cumhuriyet Ankara Bürosu'nda odası olmasa da gelip yazılarını bırakan biri, ne de Milliyet'te en üst katta odaları yan yana olan bir meslektaş; o hepimizin **"Altan abi"**si olarak kalmayı başarmış bir abide şahsiyet. En çetrefilli durumlarda bile yüzünden gülümsemesini eksik etmeyen, havayı yumuşatan, hakkında tek kötü sözcük çıkmayan bir insan olarak tanımlanması, onun insan ilişkilerindeki ustalığını ve yapıcı kişiliğini gözler önüne seriyor.
Ancak bu pırıl pırıl kariyer, ışıltılı olduğu kadar çetin sınavlarla da dolu. Yıl 1972... Altan Öymen, çeşitli gazetelerde yazılar ve haberler yayımladıktan sonra Ankara'da ANKA haber ajansını kurar. Bu dönemde, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını önlemek amacıyla bir imza kampanyası düzenler ve toplanan imzaları Meclis Başkanı'na sunar. İşte tam bu hassas günlerde, imza kampanyasıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir grup, idamları önlemek amacıyla Sofya'ya bir uçak kaçırır. Yalçın Doğan (YT)'ın aktardığına göre, Türkiye'de bu tür durumlarda ne olacağı malumdur; uçak kaçıranları ömründe ne görmüş ne tanımış olsa da, Altan Öymen ile kampanyadaki imzası bulunanlar arasında aceleyle bir bağlantı kurulur ve Altan Öymen 2.5 ay hapis yatar. Bu olay, onun hayatındaki en büyük haksızlıklardan biri olarak tarihe geçerken, hapisten çıktıktan sonra Yalçın Doğan (YT)'a Cumhuriyet'te iş teklifi ettiğinde, Yalçın Doğan (YT)'ın "Abi sen uçak kaçırmış bir korsansın, ben senin ekipte yer almaya korkarım" demesi üzerine Altan Öymen'in kahkahayı basması, onun hayata karşı duruşunun ve olaylara yaklaşımının bir özeti gibidir. Bu süreçte yaşananlar ve daha fazlası için https://www.avazturk.com adresini ziyaret ederek, Türk gazeteciliğinin perde arkasındaki bu dönüm noktalarını detaylıca inceleyebilirsiniz.
Altan Öymen'in çelik gibi iradesi, 12 Eylül darbesinde de sınanır. 12 Mart'ta hapse giren Altan Öymen, 12 Eylül'de işsiz bir gazeteci olarak Cumhuriyet tarihinin yarısını yaşamış, hatta CHP milletvekilliği ve bakanlık yapmış koca bir isim olmasına rağmen işsiz kalır. Ancak Cumhuriyet gazetesi ona kapılarını açar. Eski bir siyasetçi olarak siyasi yazılar yazması yasaklandığı için bolca dış politika yazıları kaleme alır, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği üzerine haber ve yorumlarıyla dikkat çeker. Onun titizliği ve mükemmeliyetçiliği her yazısında kendini gösterir; ister en sıradan bir haber, ister bir başyazı olsun, kendi yazdığını beğenmesi neredeyse imkansızdır. Milliyet'te Yalçın Doğan ile odaları yan yana iken, bilgisayara geçeli yıllar olmasına rağmen Altan Öymen hala el yazısıyla yazmakta, yaklaşık 25 cm uzunluğundaki bir başyazı için 15 A4 kağıdı kullanıp, defalarca düzeltip yeniden yazmaktadır. Ancak sonunda ortaya çıkan yazıda hiçbir mantık ve bilgi hatası bulunmaz. Yazılarında eleştiri ve yol gösterme vardır ama siyasi iktidarı ya da rakipleri kızdırma amacı gütmez, yapıcıdır. Bu yapıcı niteliği onu CHP'nin en sıkışık döneminde Genel Başkanlık koltuğuna taşır; öyle ki Deniz Baykal bile bu duruma ses çıkarmaz. Hatta Bülent Ecevit gibi nezaketiyle ün yapmış bir liderin, bütün CHP örgütü ve kadroları içinde sadece Turan Güneş ve Altan Öymen'e "sen" diye hitap etmesi, Öymen'in ne kadar özel bir yere sahip olduğunu gösterir.
Peki, Altan Öymen'in yarım asrı aşan gazetecilik serüvenini özetleyen ve aynı zamanda Türk gazeteciliğinin bugünkü çıkmazına ışık tutan o soru neydi? Yalçın Doğan'ın da belirttiği gibi, Altan Öymen imzalı, sevdiği gazetecileri ne zaman görse sohbete gülerek sorduğu o soruyla başlar: "Vaziyete hakim miyiz?". Bu soru, sadece basit bir hal hatır sorma değil; olup biteni gazeteci olarak "iyi ve doğru izliyor musun?" anlamını taşır. Bu anlamlı soru, kızı Aslı Öymen'in 2010 yılında, Altan Öymen'in gazetecilikte 60. yılını kutlamak amacıyla hazırladığı ve farklı siyasi görüşlerden 65 gazetecinin Öymen'i anlattığı albüme de "Altan Abi Vaziyete Hakim miyiz? Gazetecilikte 60 Yıl" başlığını vermiştir.
İşte geldik, bu haber makalesinin asıl vurgusuna, Altan Öymen'in günümüz Türkiye'si için paha biçilmez mirasına. Yalçın Doğan (YT), videonun başında "bugün gazetecilikte hiçbir değerin kalmadığı, hiçbir olayın birbirini tutmadığı Türkiye'nin bugününde ben sana sormak isterim, 93 yaşında pırıl pırıl bir beyine biz vaziyete acaba ne kadar hakimiz?" sorusunu Altan Öymen'e yöneltirken, aslında Altan Öymen'in yıllardır sorduğu o sorunun, günümüz gazeteciliğinin içinde bulunduğu buhranı ne denli derinlemesine analiz ettiğini gözler önüne seriyordu. Gazetecilikte 70 yılı aşkın bir kariyerde, Demokrat Parti'nin acımasız iktidarından Milliyetçi Cephe'nin ceberut dönemine kadar pek çok zorluğa göğüs germiş, buna rağmen hakkında hakaretten açılmış tek bir dava bile bulunmayan, yazılarında ve konuşmalarında o kadar titiz, insan ilişkilerinde o kadar özenli ve yapıcı bir usta olan Altan Öymen'in "Vaziyete hakim miyiz?" sorusu, bugün sadece bir merak değil, bir vicdan muhasebesi, bir sorumluluk çağrısıdır. 93 yaşında, pırıl pırıl beyniyle hala bu soruyu bize yönelten Altan Öymen, gerçeği arayan her gazeteci için bir pusula, okuyucu içinse güvenilir bir liman olmaya devam ediyor. Onun bu eşsiz mirası ve sorgulayıcı ruhu, https://www.avazturk.com aracılığıyla, gazeteciliğin geleceğine ışık tutuyor ve hepimize önemli bir ders veriyor: "Vaziyete gerçekten ne kadar hakimiz?" Bu soru, Türkiye'nin bugününde ve geleceğinde cevaplanması gereken en hayati sorulardan biri olmaya devam edecek.