Amerika Kaynıyor, Dünya Tetiği Çekiyor! Beyaz Saray'ın Gölgesinde Çözülen Gizemler!
Bir yandan ABD'yi kasıp kavuran yasa dışı göçmen krizi, diğer yanda Orta Doğu'da her an patlamaya hazır savaş düğümleri... Senatörlerin bile ters kelepçelendiği Amerika'da yaşanan iç karışıklıklar, İran'ın Hürmüz Boğazı tehdidiyle birleşince küresel denge
Amerika Birleşik Devletleri, derin bir iç karışıklık dalgasıyla çalkalanırken, bu durumun küresel jeopolitik üzerindeki yankıları her geçen gün daha da hissedilir hale geliyor. Özellikle yasa dışı göçmen meselesi, ülkenin en can alıcı sorunlarından biri olarak hem siyasi arenayı hem de sokakları geriyor. Yaklaşık 1.4 milyon kişinin yasa dışı yollarla ülkeye girdiği ve bu sayının gerçekte çok daha yüksek olduğu bilinirken, federal hükümetin bu kişileri bir an önce tutuklayıp sınır dışı etme çabaları, tansiyonu tırmandırıyor. Halk TV ekranlarında son dakika gelişmeleriyle tüm bu dinamikleri mercek altına alan Serra Karaçam, gelinen noktanın sadece bir göçmen krizinden ibaret olmadığını, çok daha derin siyasi ayrışmaların ve kutuplaşmaların bir yansıması olduğunu çarpıcı detaylarla ortaya koydu.
Serra Karaçam'ın aktardığı bilgilere göre, durum o kadar vahim ki, yasa dışı göçmenlere mahkemede refakat eden veya onlara destek veren eyalet senatörleri bile derdest edilmeye, yere yatırılıp ters kelepçelenerek tutuklanmaya başlandı. Amerikan tarihinde böyle bir olayın eşi benzeri görülmemiş olması, ülkedeki demokratik normların ne denli zorlandığının açık bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Karaçam, bu durumun, bir senatörün yakasında rozet olmaması nedeniyle İç Güvenlik Bakanı'na soru sormak üzere hızla yaklaştığı sırada güvenlik güçleri tarafından bir tehdit olarak algılanmasıyla yaşandığını açıkladı. Olayın ardından İç Güvenlik Bakanı'nın senatörü arayarak böyle bir talimatın olmadığını belirtse de, eyaletlerde illegal göçmenlere eşlik eden yetkililerin de tutuklandığı bilgisi, bu uygulamanın münferit olmadığını gösteriyor. Tüm bu kaos ortamı, Donald Trump'ın başkanlık kampanyasındaki "sınırları güvenlik altına alacağım" ve "duvarı yeniden yapacağım" vaatlerinin ne denli merkezi bir yer tuttuğunu hatırlatıyor. Trump yönetimi, yasa dışı göçmenlerin sosyal fonlardan ve sağlık sigortalarından faydalanmasını engellemeyi hedeflese de, bu konuda büyük bir siyasi ve hukuki mücadele yaşanıyor. Özellikle dikkat çekici bir nokta, Biden döneminde Teksas'ta federal hükümetin duvarı yıkma kararına Teksas'ın kendi polisini göndererek karşı çıkmasıyla yaşanan krizin benzerinin, şimdi Trump yönetiminde Kaliforniya'da yaşanıyor olmasıdır. Serra Karaçam, hem Biden'ın hem de Trump'ın federal yetkiyi öne sürerek aynı söylemi farklı politikalar için kullandığını vurguladı.
Amerika'daki bu iç gerilimler, küresel sahnedeki stratejik hamlelerle de doğrudan ilişkili. Programda gösterilen harita üzerinden yapılan analizler, İsrail'in İran'da ve İran'ın İsrail'de vurduğu noktaları gözler önüne sererken, Nur Hanım'ın özellikle Kum şehrine dikkat çekmesi, bölgedeki hassasiyetin boyutunu ortaya koydu. Kum, hem İran'ın dini lideri Hamaney'in bulunduğu dini bir merkez olması hem de Fordo Nükleer Tesisi'nin burada yer alması açısından son derece kritik bir öneme sahip. Serra Karaçam, şu ana kadar İsrail'in Kum'u hedef almadığını, çünkü Şiiler için büyük dini önemi olan bu bölgeyi vurarak İranlıları daha fazla karşısına almak istemediğini belirtti. Ancak, İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidi, dünya petrol arzında büyük bir sıkıntı yaratma potansiyeliyle, küresel ekonomi ve siyasetteki en büyük endişe kaynaklarından biri olarak öne çıkıyor. Oğuz Demir (önceki tartışmada belirtildiği üzere), böyle bir durumda petrol varil fiyatlarının 90-100 dolara tırmanabileceğini belirtmişti. Daha detaylı haber ve analizler için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Serra Karaçam, Amerika'nın Ortadoğu'da 40 bine yakın askerinin bulunduğunu ve bölgedeki üslerini göz önünde bulundurarak, böyle bir petrol yolu krizinin ABD için de istenmeyen bir durum olacağını vurguladı.
İran'ın Amerika'yı, bir çatışma durumunda askeri üslerini ve Basra Körfezi'nden dünya petrolünün dörtte birinin geçtiği Hürmüz Boğazı gibi hayati petrol yollarını hedef almakla tehdit etmesi, bölgedeki gerilimin boyutunu gözler önüne seriyor. Serra Karaçam, İran'ın nüfus yapısına dikkat çekerek, ülkenin sadece %48'inin Şii ve Fars kökenli olduğunu, geri kalan %52'sinin başka gruplardan oluştuğunu, dolayısıyla Şiilerin çoğunlukta olduğu bir ülkede hassasiyet gösterilmesinin önemini vurguladı. Öte yandan, sürgündeki Pehlevi ailesinden bir ismin, rejim düşerse İngiltere'deki gibi sembolik bir monarşi önerisiyle ortaya çıkması, İran'daki muhalif alternatif arayışlarını gösteriyor. Ancak Serra Karaçam, Şah dönemi uygulamalarının antidemokratik ve istikrarsız yapısı nedeniyle bu adayın güvenilir bulunmadığını ve şu an için İran'da rejim değişikliği için gerçekçi bir alternatif olmadığını, bunun büyük istikrarsızlık ve kaosa yol açacağını belirtti. Bu durumun, Yemen, Irak ve Suriye'de güçsüzleşmiş bir İran'ın Amerika için daha faydalı olabileceği yorumlarına da yol açtığını ekledi.
Tüm bu gelişmeler, Amerika Birleşik Devletleri'nin derin iç karışıklıklarının ve Ortadoğu'daki tırmanan gerilimin birbiriyle ne kadar iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Bir yandan kendi topraklarında yasa dışı göçmen kriziyle boğuşan, hatta senatörlerini bile tutuklayan bir ABD, diğer yandan İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidi ve nükleer tesislerin gölgesinde Orta Doğu'daki stratejik oyunları yönetmeye çalışıyor. Serra Karaçam'ın analizleri, bu tabloyu sadece bir haber değil, aynı zamanda küresel istikrarın ve geleceğin her an değişebileceği bir satranç tahtası olarak sunuyor. Washington'daki siyasi çekişmelerden, Tahran'daki dini liderlerin konumuna, hatta petrol boru hatlarının seyrine kadar her detay, dünya ekonomisi ve siyasetini derinden etkileme potansiyeli taşıyor. Gelecek, bu karmaşık düğümün nasıl çözüleceğine bağlı olarak şekillenecek ve hepimiz, bu büyük oyunun birer parçası olarak, nefesimizi tutmuş bekliyoruz.