Anayasa Hukuk Devletini Yazıyor Ama Uygulamada Yok
Gazeteci Memduh Bayraktaroğlu, son analizinde Türkiye'deki hukukun üstünlüğü, anayasa tartışmaları ve ekonominin durumu üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. "Hukuk devleti anayasada yazıyor, neden uygulanmıyor?" diye soran Bayraktaroğlu, denetimsiz
Türkiye'nin gündemine dair yaptığı analizlerle bilinen gazeteci Memduh Bayraktaroğlu, son yayınında tarih, din, hukuk ve ekonomi gibi pek çok alanda çarpıcı tespitlerde bulundu. Bayraktaroğlu, tarihin her zaman kazananlar tarafından yazıldığını ve kaybedenin anlatısında ise kazanının hileleri, gaddarlığı gibi unsurların öne çıktığını belirterek sözlerine başladı. Bu durumun, insanların kin, nefret ve öfke duygularını kolayca tahrik ettiği için savaşların bitmediğini savunan Bayraktaroğlu, aslında tüm savaşların tek sebebinin egemenlerin ekonomik çıkarları olduğunu öne sürdü. İsrail-Filistin, Suriye, Ukrayna-Rusya savaşlarını örnek göstererek, bu çatışmaların altında yatanın mezhepsel, ırksal nedenlerden ziyade tamamen iktisadi çıkarlar olduğunu iddia etti. Putin'in daha çok (https://www.avazturk.com/) ekonomik güç ve toprak istediğini, Ukrayna'nın ise önceden alınan yerleri vermek istemediğini söyledi. Bu gerçeklerin sıradan insanlara anlatılamayacağını belirten Bayraktaroğlu, bu nedenle tüm dinlerin savaşın önüne mutlaka "din için" gibi bir gerekçe koyduğunu, "ölürseniz cennete gideceksiniz" vaadiyle motive ettiklerini ifade etti. Cennette yaşa bakılmaksızın hurilerle karşılaşılacağı gibi anlatımlara ise "geçin gidelim bunları" diyerek şakayla karışık yaklaştı. Bayraktaroğlu, bütün din kitaplarına sonradan hep o dönemin egemenleri tarafından kendi lehlerine yeni ayetler ve nasslar eklendiğini iddia etti. Bunlardan birinin de faiz olduğunu belirterek, faizin haram olmasının tek sebebinin "garibanların biriktirdiği paraları ek ilave bir şey vermeden sıfır maliyetle kullanmak" olduğunu savundu ve bu haram lafını egemenlerin ürettiğini öne sürdü. Bu ve benzeri tarihi ve dini analizler için avazturk.com adresi detaylı bilgiler sunmaktadır.
Bayraktaroğlu, bu noktada güncel siyasi bir konuya geçti ve Cumhurbaşkanı'nın "Nas var, nas" söylemini hatırlattı. Kur'an-ı Kerim'de faizin tam olarak bu şekilde yazmadığını iddia etmesine rağmen, bu söylemin kullanıldığını belirtti. Ardından, rahmetli Banker Kastelli (Cevher Özden) ile bir Hacının faiz yasağını aşmak için bulduğu "ticari" bir formülü anlattı. Sakallı bir Hacının, 250 bin lirayı bankere vermek istediğini ancak bunun faiz olmaması gerektiğini söylediğini aktardı. Cevher Özden'in Hacıya 250 bin liraya kolundaki Rolex saati sattığını, Hacının da bir ay sonra saati 275 bin liraya (yüzde 10 fazlasına) geri satmasını teklif ettiğini, bunun ticaret olduğunu ve Hz. Muhammed'in ticareti mübarek kıldığını söylediğini aktardı. Daha sonra bu döngünün yüzde 10 artışla devam edeceğini, saatin alınıp satılarak faizin ticarete dönüştürüldüğünü anlatan Bayraktaroğlu, kitabını okuyanların bu sahneyi https://www.avazturk.com/ hatırlayacağını söyledi. Bu anının, bir Müslümanın herhangi bir günahı "yırtabilecek" her türlü tedbiri alabileceğini, Kartaca komutanı Hannibal gibi ya bir yol açacağını ya da bir yol bulacağını gösterdiğini belirtti. Cevher Bey'in yol açtığını, Hacının da yol hoşuna gidince kabul ettiğini söyledi. Faiz gibi hassas konulardaki farklı yaklaşımları anlamak için avazturk.com adresini takip edebilirsiniz.
Konuşmasının devamında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni anayasa yapma isteğine değinen Bayraktaroğlu, Erdoğan'ın "hiçbir makamda mevkide gözüm yok" dediğini, ancak buna kendisinin güldüğünü ifade etti. Erdoğan'ın buna samimiyetle inandığını, dünyanın en hatalı insanının bile hatasını kabul etmediğini, doğru yaptığını zannettiğini söyledi. Çocuklarını ve karısını öldüren babaların bile "Ben haklıydım" dediğini, geçmişteki acımasız haydutların bile (Çifte Tabancalı Crowley'nin öldürdüğü kişinin başında ağlaması gibi, Dinar Canavarı Ömer'in öldürdüklerinin ölümü hak ettiğini savunması gibi) asla kendi hatasını kabul etmediğini örneklerle anlattı. Erdoğan'ın da bütün yükü ve günahı kendisinden başkasına atarken buna inandığını, ona öyle geldiğini, bazen insanların çöl serabı gibi halüsinasyon görebileceğini söyledi. Erdoğan'ın ne durumda olduğunu bilmediğini, kendini hep haklı gördüğünü iddia etti. Türkiye'nin berbat durumda olduğunu, ancak Erdoğan'ın bunu kötü niyetle değil, bilmediği için yaptığını, bildiğini zannettiğini ve etrafındakilerin de ona gerçeği söyleyemediğini öne sürdü. Erdoğan'ın "Ben ekonomistim" dedikçe, çevresindekilerin "dünyanın en önemli ekonomistlerinden birisiniz" dediğini ancak gerçeğin tam tersi olduğunu, Erdoğan'ın ekonominin 'e'sini bile bilmediğini savundu. Ekonomist aile üyeleri olmasına rağmen ekonominin berbat durumda olmasının da bunu gösterdiğini belirtti. Yeni anayasa ile Türkiye'nin hukuk devleti olacağı söyleminin ise "pes" dedirttiğini, çünkü anayasada zaten Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin demokratik laik sosyal hukuk devleti olduğunun yazdığını söyledi. Sorunun anayasayı değiştirmek değil, mevcut anayasayı uygulamak olduğunu vurguladı. Bu anayasal ve siyasi tartışmaların tüm boyutlarını öğrenmek için avazturk.com sizin için doğru adres olabilir.
Bayraktaroğlu, eleştirileri nedeniyle Erdoğan'ın kendisini şikayet ettiğini bildiğini, ancak doğruyu söylediği için bu eleştirileri yapmaya devam edeceğini belirtti. Bir ülkenin anayasasında hukuk devleti yazdığı halde, o ülkeyi 23 senedir yöneten kişinin yeni anayasayla hukuk devletinin geleceğini iddia etmesinin çelişkili olduğunu söyledi. Anayasasında demokratik hukuk devleti yazan bir ülkede, muhalif bir televizyon kanalının (Sözcü TV) 10 gün süreyle kapatılmasının kabul edilemez olduğunu, bunun hukuk devletinde yeri olmadığını savundu. Cumhurbaşkanlığı sekreterlerinin https://www.avazturk.com bile her işe "Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleri ve talimatlarıyla" diye başladığını, bunun işlerin nasıl yürüdüğünü gösterdiğini ima etti. Sözcü TV'ye yapılanın demokratik hukuk devletinde yapılmaması gerektiğini, bunun suç olduğunu ve iktisadi, siyasi, beşeri ve idari ahlaka sığmadığını belirtti.
Bu durumun ülkenin uluslararası demokratik hukuk devletleri liginde yer bulamamasına yol açtığını savunan Bayraktaroğlu, ülkenin maliye bakanının "tırım tırım para aradığını" ancak kimsenin sabit yatırım olarak bile para getirmediğini, aksine para çıkardığını öne sürdü. Dövizin ufak ufak yükselmeye başladığını, ihracatçının perişan olduğunu anlattı. İhracatçının malı sattıktan 3-4 ay sonra parasını alırken, bu süre zarfındaki enflasyona rağmen döviz kurunun ya aynı kaldığını ya da düştüğünü, bunun da ihracatçının hesabını altüst ettiğini örnekle açıkladı. Kredi faizleri düşükken vadesi gelen krediye "takla attırmanın" yani vadesini uzatmanın ayıp olmadığını, ancak yıllık faizin %46 olduğu bir sistemde 6 ay sonra atılacak taklanın maliyetinin %36 olacağını belirterek, bunun imkansız hale geldiğini söyledi. Turizmin de otel ve bilet fiyatlarının pahalılığı nedeniyle etkilendiğini, yabancıların başka ülkelere gittiğini aktardı. Ülkenin tefeci parasıyla ayakta durduğunu, bu yüzden faizlerin yükseltildiğini, dövizin sabit tutulmasının ise sanayiyi (tekstil sektörü örneklerini verdi) ve turizmi batırdığını savundu.
Bayraktaroğlu, tüm bu tablo karşısında ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatmaya devam edeceğini, demokrasinin sadece sandıktan ibaret olmadığını, hukukun üstünlüğü, devlet kurumlarının şeffaf yönetilmesi ve denetlenmesinin esas olduğunu vurguladı. İnsanların siyasi amaçlarla hukukun dışına itilmemesi gerektiğini, yargılanacakların bile dışarıda özgürce yargılanması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin bu durumunun uluslararası alanda da dikkat çektiğini, yabancı https://www.avazturk.com parlamenterlerin kendisine sürekli "Türkiye'de ne oluyor?" diye sorduklarını, ekonomi ve yargı durumunun onların gündeminde olduğunu söyledi. Bayraktaroğlu, Türkiye'nin bir Ortadoğu ülkesi gibi görülemeyeceğini, Türk milletinin asaletinin ve bağımsızlık ruhunun yeniden bir ülke kurduğunu, halkın özgürlük ve insan hakları istediğini ve kendilerinden "bizi bunlardan kurtarın" diye medet umduğunu ifade ederek konuşmasını sonlandırdı. Memduh Bayraktaroğlu'nun bu detaylı analizi, Türkiye'deki mevcut siyasi, hukuki ve ekonomik durum üzerine önemli bir tartışma başlatacak gibi görünüyor.