Asıl hedef AK Parti-MHP ittifakı ve Erdoğan'ı yeniden yalnızlaştırmak!

Dünkü yazımda, referandum sonuçlarına dair ilk okumaya, “MHP’den oy gelmediği, Doğu Güneydoğu oyları sayesinde EVET çıktığı” iddialarına yer vermiştim. Bu iddiaların gerçeklikten uzak, sadece AK Parti ile MHP arasındaki fiili ittifakı sabote etme girişimi olduğu tezimi doğrulayan birden fazla gelişme yaşandı. Yeni Türkiye’nin bu iki parti ittifakıyla yerli ve milli hassasiyetler üzerine inşa edilmesinden rahatsızlık duyan iç ve dış odakların tamamı, sonuçları bu minvalde okudu. Hatta Doğu ve Güneydoğu’daki oy artışını baz alarak sonuçları “Kürt” oylarına yaslayıp “yeni bir çözüm süreci” çağrısı yapanlara da tanık olduk. HDP’li Altan Tan daha da ileri gidip, dünkü tezlerimizi teyid edercesine Erdoğan ve AK Parti’yi HDP ile ittifak yapmaya çağırdı. Aynı şekilde “mahalle kaçkını” Abdülkadir Selvi, Hürriyet Gazetesi’nde bugün yer alan yazısında, referandum sonuçlarının netleştiği saatlerde toplanan AK Parti MYK’sına dayandırdığı hayali diyaloglarla, hem Bahçeli’ye hem de MHP’ye saldırdı. Selvi, Bahçeli’nin son 48 saatlik konuşmalarının referanduma zarar verdiğini, MHP’den beklenen desteğin de gelmediğini öne sürerken, bunun da AK Parti MYK’sında konuşulduğunu iddia etti. AK Parti tarafından doğrulanmayan bu senaryo muhtemeldir ki AK Parti içerisinde MHP ile ittifaktan rahatsızlık duyanların, Selvi’nin kulağına üfürdüğü hayali bir diyalogdu.

Bu algı pompalanmasının altında yatan iki önemli sebep birbiriyle ilişkili aslında. Öncelikle AK Parti-MHP ittifakını baltalayıp Erdoğan’ı ve AK Parti’yi ajandasındaki bölücülük parantezinden asla vazgeçmeyen Kürt siyasetine mahkum etmek.

İkinci olarak da ülkücüler ve Türk milliyetçilerini Erdoğan’ın etrafından uzaklaştırarak yeni bir yalnızlığa itmek. Zira Erdoğan’ı yıkmayı planladıkları 17/25 Aralık’ta ihanetin karşısında eğilmeyen tek kitle Ülkücülerdi. Erdoğan’ın en yakınındakiler bile 17/25 saldırısı savuşturulana kadar ortaya çıkamadı.

Gezi sürecinde sokağa çekilmeyen Ülkücü kitle tam tersi bir duruşla vandalizm ve sokak anarşisine yaslanan kalkışmada da Erdoğan’ın yanındaydı.

15 Temmuz’u söylemeye bile gerek yok.

Başta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olmak üzere karanlık ilişki ağına düşmemiş Ülkücü kanaat önderleri ve taban, Fetullahçı darbe ve işgal girişimine karşı en net duruşu sergiledi. Milyonlarca ülkücünün o gece ölümü öldürenlerin bayraktarlığını yaptığını, Erdoğan’ın bir çok yol arkadaşının hangarlarda, mahzenlerde, sığınaklarda, “güvenli evlerde” ya da varlığına dair şüphelerin hala giderilmediği gecekondularda saklandığı anlarda Devlet Bahçeli’nin hainlere karşı rest çektiğini kim inkar edebilir…

Dedim ya; referandum sonucunu okurken, bu sürecin gündeme gelmesinden parlamentodan geçmesine ve halkın önüne getirilmesine kadarki sürecin ana aktörü olan ve içerdeki muhalefetin bütün yıkıcı eylem ve söylemlerine rağmen canla başla çalışan MHP Genel Merkezi ve tabanını küstürecek tespitler özel bir projenin ürünü. Bu algı pompalamasının asıl hedefi yeni Türkiye’nin inşa sürecinden MHP’ye öteleyip yıkıcı ve bölücü unsurları eklemleyecek alan açma.

Gerek Erdoğan gerekse AK Parti içindeki aklı selim buna müsaade eder mi? “Bir Müslümanın aynı delikten iki kere sokulmayacağından” hareketle müsaade etmeyeceği kanaatindeyim. Zira AK Parti “bir daha analar ağlamasın” diye fiili bir ittifak olmasa da çözüm arayışlarında, ajandasındaki bölücü-yıkıcı parantezi hiç çıkarmayan “Kürt siyasetini” müzakere muhatabı olarak kabul etti. Karşılığını da sadece bölgede adım atılan her noktaya yerleştirilmiş patlayıcı olarak değil, metropollerde de canlı bomba saldırısı olarak aldı.

Bu bağlamda, bölgedeki oy artışını, “yeni bir çözüm süreci talebi” diye pompalamaya çalışanların, bölgeyi yeniden terör örgütünün egemenliğine teslim etme ve “özyönetim” ve “özerklik” içerikli “müzakere masası” kurma fantezisinden başka bir şey olmadığının herkes farkında.

Aynı şekilde bölgedeki oy artışının asıl sebebinin, atanan kayyımların canla başla çalışması ve bir yandan devletin şefkat yüzü oluşları, öte yandan halkın huzur ve güvenini tesise yönelik mücadele sürecindeki başarıları olduğunu en başta Erdoğan çok iyi biliyor, o nedenle de bu algı oyununu eminim ilk o bozacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar