AVAZTÜRK olarak tarafsız olmayacağımızı en baştan söyledik mi? Eee! Malumunuz, tarafsız olmayınca arkanızda duran da olmuyor. AK Partili “çıkarcılar” merkez medyayı koruma altına alırken CHP’liler de SÖZCÜ, ODATV ve HALK TV’yi sarıp sarmaladılar. Biz ise din ve devlet düşmanlarının karanlık emellerini ortaya çıkarmak için gece gündüz demeden her türlü baskıya göğüs gererek mücadelemize sizlerin ilgi ve alakasından başka desteğimiz olmadan inatla devam ettik. Bu süreçte hem haber sitemizin kurumsal kimliğine hem de yazarlarımıza defaatle davalar açıldı. Yılmadık! Adliyelerde buluşup yine haber başlıklarını ve içeriklerini tartıştık. Gün geldi bizi savunacak avukat bile bulamadık, çünkü vekalet ücreti dahi ödeyecek paramız yoktu. Oysa ki “işbirlikçiler” çöreklendikleri kurumların gücünü kullanarak para kaynaklarımızı sorgulayıp, destekçimiz olabileceklerini düşündükleri herkesi korkutmak için çaba gösterdiler. Siyasal bir yelpazede kendimize pozisyon açmadığımız için kimse bizim gönüllü avukatlığımızı dahi düşünmedi. Varsın olsun. Kimseden bir beklentimiz olmadığı için kırgın veya kızgın da değiliz. Bu ülkede FETÖ’cü teröristler dahil parayla savunmanın kutsallığını tadarken, biz bir araya gelip hakkımızda açılan davalara dair cevap yazmak için kafa patlattık.

Kimi zaman AK Parti’ye kimi zaman Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yamamağa kalktılar. Evet içimizde Erdoğan’a derin bir muhabbetle bağlı bir çok kişi var ancak bu hiç bir zaman eleştiri kültürümüzü değiştirmedi. İhale kovalamadık, iş takibi yapmadık hatta kalemimizi tutamadığımız için reklam verecek pek çok firmayı da kaçırdık. “Şu konuya ya da kişiye dokunmayın” gibisinden başlayan cümleler yüzünden reklam görüşmeleri başlamadan bitti. Neyse bu kadar uzun bir giriş için aslında çok sığ bir konumuz var. AVAZTURK editör toplantılarına ne zamandır damgasını vuran konu “Damat krizidir”...

Konuya dair pek çok haber yaptık. Hatta tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıklarında bir yere kaybolmasınlar diye takip ettik, sosyal medyadan paylaştık vesaire... Ancak peşi sıra zenginlerin ve dahası damatların tahliyeleri başlayınca zurnanın zırt dediği yere geldik. Gazeteciler aynı suçtan ötürü tutuklu yargılanırken Damatlar, kayınbabaları üzülmesin diye evlerine postalanıyorlar. Açıkça konuşmak gerekirse Sözcü gazetesinin yayın politikasını en azından Erdoğan nezdinde peşin hükümlü bulduğumuzu söylemekle birlikte iki muhabirlerinin tutuklu kalmalarını gerektiren sebep her ne ise belli ki Damatlar için geçerli değil. Anlaşılan kız tarafı, yatak odasından fazlasını yapıyor bu ülkede! Tahtını yapan belli ki bahtını da yapıyor. Haydi masumiyet karinesi üzerinden hareket edelim, evrensel hukuka selam çakmak için, öyleyse muhattaplarına sormazlar mı, madem Damat’ların tutukluluğunu destekleyecek yeterli delil yoktu ne diye içeri aldınız? Peki tutuklamağa değer sebepler varsa bir kaç gün içinde birden değişti mi? Bizim niyetimizi sorgulamak kimsenin haddine değildir, o yüzden cesaretimizden dün olmadığı gibi bu günde taviz vermeyeceğiz. Birileri ya bizim aklımızla dalga geçiyor ya da parçalanarak savrulan medya kuruluşları gibi süreci keyfi okumamız bekleniyor!  

Damatlar önce göz altına alınıp tutuklandıktan sonra her nedense serbest bırakılıyor. Kimseyi peşinen suçlu veya masum sayamayız elbette ama bu korumacı durum sadece seçkin bir zümreye dair olunca düşünmeden edemiyoruz. Demek ki iki tane kataloğu var bu FETÖ’nün ve birinden garibanlar eş seçiyor, diğerinden seçkinler. Nerden mi çıktı?

Hani FETÖ özellikle mahrem hizmettekilere (Emniyet, yargı, asker vb) katalogdan kız beğendirip evlendiriyormuş ya! İşte tahliyelere bakınca bizde kendi aramızda konuşurken “acaba dedik”, ikinci bir katalog mu var! Hani kayınbabayı seçtikleri...

Şaka değil cidden bunu düşündük. Kayınpederlere damat seçtirecek halleri yok, olsa da bunu kabul edecek kayınpeder her halde bu ülkede yok. Öyleyse “Aslan Damat”’lara ilerde babası hükümette köşe başını tutacak kızların olduğu bir katalog gösterildi.

Görünen o ki; Adalet, Mülkün Damadıdır. Bu sebepten ötürür ALLAH herkese böyle kayınbaba şansı versin.

Şimdi buradan bana mı laf atıldı yoksa buna mı diye düşünecek bir şey yok, kimi kastettiğimiz açık ve alenidir!

Ve şimdi gizledikleri icraatları ortaya çıkmasın, çıkan arkadaşlarını da korumak için çırpınan bilumum eşrafa müjde... Avazturk’ü orada burada şikayet için harika bir fırsat buldular. Bizi “ekmeğe muhtaç bırakmakla” tehdit eden değerli büyükler; Gözünüz aydın, kısmet ayağınıza geldi. Haydi makamlarda biraz da gerdan kırıp dudak bükün, belki kapattırırsınız Avazturk’ü, içeri tıkarsınız bizi. Gazanız mübarek ola.

Bilinmesini isteriz ki; Sonumuz ne olursa olsun Pensilvanya’da ki Sapkın ele başı ve peşinden giden teröristlerle mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz.

Kamuoyuna Duyurumuzdur, Saygılarımızla.

AVAZTURK ailesi

Not: Başta Külliye olmak üzere kapı kapı gezip bizi şikayet edenleri, savcıları zoraki dava açmağa zorlayanları isim isim biliyoruz elbette ama ifşa etmeğe değer mi, işte ona karar veremiyoruz. Çünkü o zaman onların başlattığı menfaat savaşını bir tarafı gibi olmaktan çekiniyoruz.