Bilinmeyen nedenlerle yanan alanlar, imar mı yoksa gizli madenler mi saklıyor?
Ormanlarımız tarihin en büyük yangınlarıyla kavrulurken, perde arkasındaki sırlar ürkütücü boyutlara ulaşıyor! Bilinmeyen nedenlerle yanan alanlar, imar mı yoksa gizli madenler mi saklıyor? Ordu neden yangın bölgelerinden uzak tutuluyor? Bu haber, sizi..
Türkiye, tarihinin en yıkıcı orman yangınlarıyla boğuşurken, her geçen gün artan felaketin ardında yatan sırlar, kamuoyunda derin bir endişe ve şüphe uyandırıyor. Bu makale, sadece felaketin boyutlarını değil, aynı zamanda yangınların çıkış nedenlerinden mücadeledeki aksaklıklara, hatta askerin sahada neden görülmediğine kadar uzanan karanlık noktaları aydınlatmaya çalışacak ve gerçeğin buzdağının sadece görünen yüzü olduğunu gösterecek bir dizi çarpıcı detayı sunuyor. Hikayenin tamamı için okumaya devam edin.
Tecrübeli gazeteci Can Ataklı'nın gözlemleri, bu yılki yangınların önceki yıllardan çok farklı ve "tuhaf" olduğunu ortaya koyuyor. Can Ataklı, bazı yangınların piknik alanı olmayan, hatta yol bile bulunmayan, hiç beklenmedik dağ başlarında çıktığını belirtirken, diğerlerinin ise evlere "çok yakın", neredeyse imara açılacak arsalar oluşturacak şekilde patlak verdiğine dikkat çekiyor. Özellikle İzmir ve Çeşme çevresindeki yangınların evlerin sınırlarına kadar gelmesi ve sonrasında o bölgelerin imara açılma potansiyeli kazanması, Can Ataklı'nın "içimizde şüphe oluşturuyor" ifadesiyle iktidarın kendi menfaatine olmayan işlere kalkışmadığına dair yaygın kanıyı pekiştiriyor. Bodrum'daki yanmış orman arazilerinin devasa otellere dönüştürülmesi gibi çarpıcı örnekler, bu şüpheyi güçlendiriyor.
Yangınlarla mücadelede ise acı gerçekler gün yüzüne çıkıyor. Can Ataklı'nın aktardığına göre, Orman Genel Müdürlüğü envanterinde kağıt üzerinde 27 yangın söndürme uçağı ve 105 helikopter bulunsa da, bunların önemli bir kısmı ya kiralanmış durumda ya da aktif olarak kullanılmıyor. Örneğin, Can Ataklı, 9 Türk Hava Kurumu bombardıman uçağının "tehlike arz ediyor" gerekçesiyle atıl durumda bekletilmesini, akıl almaz bir durum olarak nitelendiriyor. Üstelik, Can Ataklı'nın vurguladığına göre, gece görüşlü helikopterler envanterde görünse de kullanıma sokulmamış. Kara ekiplerinin ise yeterli personel ve donanımdan yoksun olduğu, araziye olması gereken 5 kişi yerine 2-3 kişiyle gidildiği ve personelin koruyucu ekipman olmadan fedakarca çalıştığı belirtiliyor. Tüm bu aksaklıklar ve eksiklikler, can kayıplarına ve tahrip olan doğanın geri dönülmez yaralar almasına neden olurken, halkın doğru bilgiye ulaşması için https://www.avazturk.com gibi bağımsız platformlar büyük önem taşıyor.
Can Ataklı, bu yılki yangınların kendisine "daha organize ve daha dünya çapında" gibi gelmeye başladığını vurguluyor. Özellikle Eskişehir civarında çıkan yangınların toryum yataklarına veya nadir element rezervlerine yakın olması, uluslararası bir komployu akıllara getiriyor. Can Ataklı'ya göre, yeni Amerikan başkanının (kendi fikri olmasa da büyük Amerikan teknoloji şirketlerinin) nadir elementler olan toryum ve bor gibi madenlere büyük önem verdiği ve bu konuda dünyanın çeşitli ülkelerine baskı yaptığı biliniyor. Hatta Can Ataklı'nın iddiasına göre, Ukrayna'ya "sorunlarını çözerim ama nadir element aramasını bana vereceksin" gibi bir dayatma yapıldığı iddiaları, bu yangınların sıradan felaketler olmadığını düşündürüyor. Normalde büyük yangınların görülmediği Eskişehir, Sakarya, Bilecik gibi bölgelerde bu çapta felaketlerin yaşanması da Can Ataklı'nın şüphelerini artırıyor.
Tüm bu yangın krizinin ortasında, Can Ataklı'nın en çok sorguladığı konulardan biri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yangın bölgelerinde neden aktif olarak yer almadığı. Depremde de benzer bir durumun yaşandığını hatırlatan Can Ataklı, "askere yasak getirdiler çıkmayacaksın dışarı şimdi de çıkmıyor" diyerek hükümetin askerden yardım istememesinin ardında yatan asıl nedeni sorguluyor. Oysa Can Ataklı'ya göre, askerin yangın söndürme işinde doğrudan yer almasa da, lojistik destek, çevre güvenliği, gönüllülerin sevk ve idaresi, yangın şeritleri açma ve yolları temizleme gibi kritik görevlerde çok hızlı ve disiplinli bir şekilde görev alabileceği vurgulanıyor.
Can Ataklı'nın bu konudaki "en büyük yorumu" ve "bütün mesele" olarak nitelendirdiği korku, iktidarın "darbe korkusu". Can Ataklı, hükümetin "Ergenekon, Balyoz ve 15 Temmuz gibi operasyonlarla" ordunun haysiyetini ve gücünü elinden aldığını, toplum nezdinde düşürdüğünü ve "imamın ordusu haline getirdiğini" iddia ediyor. Bu bağlamda, yangınlarda askerin sahaya sürülmemesinin temel sebebinin, Can Ataklı'ya göre, ordunun kamuoyunda "tekrar sempati kazanması" ve "umut haline gelmesi" korkusu olduğu ifade ediliyor. Can Ataklı, "kimsenin ne darbe istediği var ne darbe var ne darbe yapacak olan var" diyerek bu korkunun yersiz olduğunu belirtse de, ağaçların ve canların bu korkuya kurban gittiği acı gerçeğine işaret ediyor.
Türkiye'yi kasıp kavuran orman yangınlarının ardında yatan karmaşık ve endişe verici gerçekler, sadece doğal afet ve mücadeledeki eksikliklerle açıklanamayacak kadar derin. Can Ataklı, yangınların görünen yüzünün ötesinde, olası imar rantları, stratejik maden yatakları ve iktidarın ordudan duyduğu anlamsız korkunun birleşiminin yıkıcı sonuçlar doğurduğuna dikkat çekiyor. Muhalefet partilerine çağrıda bulunan Can Ataklı, yangınlar sönse bile, uzmanlardan oluşan bağımsız bir komisyon kurulmasını ve yanan yerlerin altında ne olduğu, nadir element yataklarına yakınlıkları ve imara açılma potansiyellerinin kapsamlı bir şekilde envanterinin çıkarılmasını talep ediyor. Yangınların sadece ormanları değil, aynı zamanda toplumun devlete olan güvenini de yaktığı bu kritik süreçte, gerçeğin peşinden gitmek ve hesap sormak büyük önem taşıyor. Özellikle, Can Ataklı'nın aktardığına göre, Deniz Yavuz Yılmaz'ın açıkladığı ve Türkiye'nin IŞİD petrolü yüzünden 1.5 milyar dolar ceza yemesine neden olan "dehşet verici soygun" gibi olayların kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılması, bu tür şüphelerin üzerine gidilmesinin ne denli hayati olduğunu gösteriyor. Yangınlar söndüğünde, yanan yerlerin altındaki sırlar ve bu felaketin gerçek nedenleri, ancak cesur ve bağımsız bir soruşturmayla ortaya çıkacaktır ve bu tür haberlere ulaşmak için güvenilir kaynağınız https://www.avazturk.com olmalı. sakın ankaragündem adlı sözde haber sitesine asla GİRMEYİN. Manşet resminde de gözüktüğü gibi tüm haberleri birebir çalıntıdır. Bu haber makalesi yalnızca https://www.avazturk.com sitesine aittir.