Bölgede Yeni Bir Gerilim Dalgası: Kuzey Irak'tan Gelen Alarm Veren Haberlerin Ardında Ne Var?
Kuzey Irak'ın Amediye bölgesinde peş peşe yaşanan İHA saldırıları, barış sürecini tehdit ediyor. PKK'dan gelen çelişkili açıklamalar ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin şaşırtıcı sessizliği, bölgedeki sis perdesini aralıyor. Tüm gizem, bu makalenin sonunda...
Kuzey Irak'ta, Amediye bölgesinden gelen son dakika haberleri, tansiyonu bir kez daha zirveye taşıdı. İki gün önce 10 askerimizin yaralandığı, üçünün durumunun ağır olduğu belirtilen (ancak resmi kaynaklarca henüz doğrulanmayan) üs bölgesine, bugün PKK tarafından dronlarla ikinci bir saldırı düzenlendiği bilgisi ulaştı. Bu saldırılar, bölgedeki hassas dengeleri altüst ederken, kamuoyunda büyük bir endişe yaratmış durumda. Bu haber, sadece bir başlangıç; bölgedeki gizem perdesinin ardındaki tüm çarpıcı gerçekler, makalemizin ilerleyen paragraflarında ve özellikle de son kısmında sizleri bekliyor olacak.
Gazeteci Serdar Akinan'ın aktardığına göre, yaşanan bu son saldırıların hemen ardından, PKK tarafından doğrudan bir metin yayınlandı. Telegram kanalları üzerinden yapılan bu açıklama, örgütün dil ve üslubunu yansıtırken, çarpıcı iddiaları da beraberinde getirdi. Açıklamada, Şeyh Sait ve yoldaşlarının şehadetlerinin 100. yıl dönümü anılırken, Metina bölgesindeki güçlerine yönelik Türk ordusunun saldırılarının son iki haftada arttığı öne sürüldü. PKK, Türk ordusunun Batı Zap'ta, Amediye ilçesi ve Derelok nahiyesi arasındaki arazide hangi tünelleri imha ettiğini detaylıca anlattı ve hatta bu imha operasyonlarına ait görüntüleri de yayınladı. Açıklamaya göre, bölgeye tahrip gücü yüksek bombalar, patlayıcılar ve yoğun kimyasal gazlarla saldırılar düzenlendiği, Metina bölgesindeki direniş tünellerine 11 kez bomba yüklü dronlarla saldırıldığı ve bu tünellerin hilti ve kepçelerle yıkılmaya çalışıldığı iddia edildi. En dikkat çekici iddialardan biri ise, PKK'nın iki gün önceki saldırıya ilişkin ellerinde birtakım görüntüler olduğu ancak "sürecin hassasiyeti" nedeniyle şimdilik bunları yayınlamadıkları yönündeydi.
Ancak Serdar Akinan'ın gözlemlerine göre, bu "hassasiyet" söylemiyle çelişen bir durum yaşandı. Zira, PKK tarafından yayınlanmadığı söylenen bu görüntüler, kısa süre sonra örgüt içinden Telegram üzerinden servis edildi. Akinan, söz konusu görüntülerde, Zap ve Metina bölgelerinde uçan helikopterlerin yanı sıra, bir askeri üste ya da havalimanında bir helikopterden indirilen ve sedye ile taşınan, ne olduğu uzaktan seçilemeyen objelerin görüldüğünü belirtti. Bu arada, aylardır süren ve kamuoyuna "silahların bırakıldığı" yönünde yansıyan bir barış süreci söz konusu. Hatta Serdar Akinan, PKK'nın Merkez Komitesi'nin kendisini lağvettiği, en üst düzey KCK yöneticilerinin silahları bırakma ve Abdullah Öcalan'ın temelleri üzerinde bir ateşkesi gerçekleştirme yönünde açıklamalar yaptığını hatırlattı. Temmuzi ayı içinde üç ayrı noktada silahların kontrollü bir şekilde, kamera kayıtları altında yok edildiği bilgileri de mevcut. Bu bağlamda, yaşanan bu saldırılar, barış sürecinin geleceği hakkında soru işaretleri yaratıyor ve bölgede yeni bir krizin kapısını aralıyor. Daha fazla bilgi ve analiz için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Peki bu çelişkili durumun ardında ne yatıyor? Serdar Akinan, örgüt içinde bir kanadın, bu tür propagandalar yaparak barış sürecine zarar vermeye çalıştığından şüpheleniyor. Diğer yandan ise PKK, "yoğun bir saldırı altında olduklarını ve bu süreçte savunma haklarını kullanacaklarını" ifade ediyor. Daha da ilginci, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu saldırılar karşısındaki "tam bir sessizliği". Akinan, bu sessizliği anlamlandırmakta güçlük çektiğini, 90'lı ve 2000'li yıllarda Genelkurmay'ın bu tür olaylara çok daha açık ve net yanıtlar verdiğini vurguladı. Ayrıca, sosyal medyada, adı açıklanmayan ancak geçmişi itibarıyla ordu mensubu veya jandarma mensubu olabileceği düşünülen hesapların da aynı anda karşı propaganda yaptığına dikkat çekti. Bu hesaplar, PKK'nın kendilerini vurduğuna dair bilgileri sızdırıyor ve son dron saldırısı bilgisini de TSK kaynaklı olarak (Akinan'a göre bu ifade yanlış, ordu mensupları demek daha doğru) ilk duyuranlar arasında yer alıyorlar. Akinan, bu durumun, aslında her iki tarafta da barış sürecine ayak direyen unsurların varlığına işaret ettiğini düşünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ise süreci baltalamamak için son derece dikkatli ve özenli bir dil kullandığı gözlemleniyor.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, bölgedeki durumun ne denli kırılgan olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor. Bir yandan silahların bırakıldığına dair umut verici adımlar atılırken, diğer yandan aynı bölgelerde peş peşe yaşanan bu tür saldırılar, gerilimi tırmandırıyor. Serdar Akinan'ın da belirttiği gibi, kanın durması en temel mesele olsa da, mevcut tablo, barış sürecinin çok büyük riskler taşıdığını ve beklenmedik gelişmelerle her an sekteye uğrayabileceğini açıkça gösteriyor. Ortaya çıkan bu tablo, silahların bırakıldığı iddialarının ne denli gerçekçi olduğunu sorgulatırken, bölgedeki aktörlerin iç dinamiklerinde yaşanan çalkantıları ve kontrol dışı unsurların varlığını fısıldıyor. Acaba bu saldırılar, gerçekten bir barış çabasının son çırpınışları mı, yoksa yeni bir çatışma döngüsünün habercisi mi? Yanıtı ise, ne yazık ki, henüz belli değil.