Bölgedeki Krizin Perde Arkası ve Türkiye Siyasetinde Neler Oluyor?

Bölgedeki Krizin Perde Arkası ve Türkiye Siyasetinde Neler Oluyor?

Ortadoğu'daki İsrail-İran gerilimi yeni bir boyuta ulaşırken, Türkiye'nin dış ve iç politikası arasında sıkışan gündem, Hilal Köylü'nün güncel kulis bilgileriyle sarsıcı detaylara sahne oluyor. Altın piyasasından CHP'deki kritik uzlaşmaya kadar tüm...

Ortadoğu, son günlerde hiç olmadığı kadar büyük bir gerilime sahne oluyor. İsrail ve İran arasındaki çatışma, bölgeyi bir alev topuna çevirme potansiyeli taşıyan tehlikeli bir noktaya ulaştı. Hilal Köylü'nün kendi YouTube kanalında yayınladığı "Günün Kulisi" adlı programın detaylı analizlerine göre, Türkiye'nin dışişleri bu gelişmeleri yakından takip ederken, iç siyasette de Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) yaşanan sular bir türlü durulmuyor. Bölgedeki diplomatik hareketlilik ve Türkiye'nin iç dinamikleri arasındaki bu keskin geçiş, ülkenin kaderini belirleyecek önemli dönemeçlere işaret ediyor.

İsrail'in İran'a yönelik son saldırısı, uzun süredir beklenen bir gelişme olarak kaydedildi. Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgedeki diplomatik personelini günler öncesinden çekmeye başlaması, bu saldırının planlı olduğuna dair güçlü bir göstergeydi. Saldırı, İsrail gizli servisi Mossad'ın İran içine sızarak insansız hava araçları yerleştirmesi ve patlayıcıları infilak ettirmesiyle gerçekleştiği iddia ediliyor. Bu operasyona 200 savaş uçağının eşlik ettiği belirtilirken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "İran'ın kalbine girdik, nükleer tesislerini vurduk, bunu yapmak zorundaydık" diyerek uluslararası destek arayışına girdi. https://www.avazturk.com olarak, bu tür planlı ve derinlemesine operasyonların bölgedeki güvenlik dengelerini derinden sarstığını ve yeni bir dönemin başlangıcı olabileceğini gözlemliyoruz. Saldırıdan önce Netanyahu'nun Ağlama Duvarı'nı ziyaret ederek İncil'den, İsrail halkını "dişi aslan gibi ayağa kalkan, aslan gibi kendini yücelten bir halk" olarak tanımlayan bir ayet bırakması, saldırıya "Yükselen Aslan Harekatı" adının verilmesine ilham verdi. İlginç bir not olarak, aslan simgesi, rejim değişikliğinden önce İran'ın bayrağında da elinde kılıç tutan bir aslan olarak Perslerin sembolüydü ve İsrail'in bu sembolü yeneceklerini iddia etmesi, çatışmanın sadece fiziksel değil, sembolik bir boyutunu da ortaya koyuyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nin bu saldırının arkasında olduğu iddiası İran tarafından açıkça dile getirilirken, ABD'den gelen çelişkili açıklamalar dikkat çekti. Amerikan Dışişleri Bakanı bu işin içinde olmadıklarını ve saldırının tek taraflı olduğunu ifade ederken, eski Başkan Trump, İran'a nükleer müzakereler konusunda şans verdiğini, ancak daha acımasız saldırıların yolda olduğunu tehditkâr bir dille belirtti. Ankara, bu gelişmeler karşısında oldukça tedirgin bir bekleyiş içinde ve Dışişleri Bakanlığı bünyesinde bir kriz masası oluşturularak olası senaryolar üzerinde çalışılıyor. Çünkü İsrail'in sadece nükleer tesisleri değil, İran'ın hava savunma sistemlerini de hedef aldığı ve saldırıların büyüme riskinin yüksek olduğu belirtiliyor.

Bölgedeki gerilimin Türkiye'ye yansımaları da ciddi bir endişe kaynağı. Türk Dışişleri, taraflara "itidal" çağrısı yaparak bölgede kontrollü bir sakinliğin sağlanması yönünde diplomatik çaba gösteriyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli'den gelen açıklamalar, kulisleri daha da karıştırdı. Erdoğan, İsrail saldırısını "alçakça bir provokasyon" olarak nitelendirirken, Netanyahu yönetimini "pervasız, saldırgan ve hukuk tanımaz" olarak tanımladı. Erdoğan, uluslararası toplumu İsrail'in "haydutluğuna dur demeye" davet etti. https://www.avazturk.com olarak, Türkiye'nin resmi politikasının, uluslararası hukuk ve bölgesel istikrar çerçevesinde şekillendiğini ve bu tür krizlerde itidal çağrılarının önemini vurgulamak isteriz.

Devlet Bahçeli ise, bu açıklamaların yetersiz olduğunu ima ederek, "böyle gündelik açıklamalarla bu iş olacak iş değil olmaz" dedi. Bahçeli, "doğrudan İsrail'e karşı güç kullanılmalı, diplomasi bitmiştir, söz bitmiştir" diyerek askeri bir müdahale çağrısında bulunur gibi bir ton kullandı. Bu açıklamalar, Erdoğan'ın dış politikasını eleştirip eleştirmediği sorularını gündeme getirdi. Kulislerde, Bahçeli'nin bu çıkışlarının, Erdoğan ile Trump arasındaki kişisel yakınlaşmanın sağlam bir Türk-Amerikan ilişkisi zeminine oturmadığına dair ağır bir eleştiri olduğu konuşuluyor. Bahçeli ayrıca, İsrail saldırısının doğrudan "terörsüz Türkiye süreci"ni ve "Türkiye Yüzyılı" hedeflerini hedef aldığını ve acilen durdurulması gerektiğini savundu.

Bu gerilim sadece diplomatik arenada kalmadı, muhalefet cephesi de iktidara yönelik sert sorular yöneltmeye başladı. Özellikle DEVA Partisi'nin verdiği soru önergesiyle, Türkiye'nin İsrail ile ticareti kesip kesmediği sorgulandı. Liberya bandıralı "Vela" adlı bir geminin İsrail'e çelik taşıdığı ve Mersin Limanı'na girişine izin verildiği iddiası, uluslararası örgütlerden de tepki ve çağrılara neden oldu. İktidar bu tür bir ticaretin olmadığını ısrarla belirtse de, daha net açıklamalar bekleniyor. https://www.avazturk.com olarak, şeffaflığın ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesinin bu tür hassas konularda büyük önem taşıdığını hatırlatmak isteriz. Türkiye'nin savaşa dahil olup olmayacağı soruları da sıkça dile getirilirken, Dışişleri kaynakları her türlü senaryoya hazırlıklı olduklarını ve gerilimin çok yüksek olduğunu belirtiyor. İran'ın nükleer programının yalnızca sivil amaçlı olduğunu iddia etmesine karşın, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın nükleer silah üretimi şüphelerine dikkat çekmesi, ABD ve İsrail'in İran'ın nükleer programını bir an evvel sonlandırma ısrarını artırıyor. Türkiye de bu müzakerelerin hızla normale dönmesi için diplomatik çaba içinde.

Bu dış politika gerilimlerinin yanı sıra, ülkenin ekonomik kaygıları da büyüyor. İsrail saldırısının ardından altın fiyatları fırladı, borsa çöktü. Zaten kırılgan bir zeminde olan ekonomide, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yıl sonunda enflasyonu yüzde 20'ye düşürme planının bu dış politika ve plansızlıkla nasıl gerçekleşeceği soruları soruluyor. İktidar, bir yandan da gözünü CHP'deki iç kavgaya dikmiş durumda. https://www.avazturk.com olarak, dış politikadaki bu denli büyük bir krizin, ülke ekonomisi üzerindeki baskıyı artırdığı ve iç siyasetteki belirsizliklerin bu durumu daha da karmaşık hale getirdiği değerlendirmesini yapıyoruz.

İktidarın, İsrail saldırısı ve ekonomik kaygılarla büyüyen gündemi kapatmak için CHP'deki kavgadan beslendiği iddiaları dile getiriliyor. Ancak son günlerde CHP içindeki sular durulmaya başladı. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Silivri'de Ekrem İmamoğlu'nu ziyareti, parti içindeki gerilimi düşürebilecek önemli bir adım olarak yorumlandı. Ziyaretin kimin isteğiyle gerçekleştiği tartışmaları sürse de, İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylık ofisinden (şimdiki ofisi) yaptığı açıklamalar, bir uzlaşma sinyali verdi. İmamoğlu, CHP'nin "vazgeçilemez ve kıymetli bir parti" olduğunu, ülkenin en kritik zamanlarından birini yaşadığını ve partiye yönelik "düşman hukuku" uygulandığını vurguladı. Kılıçdaroğlu'nun ziyaretinden duyduğu memnuniyeti açıkça dile getirdi.

Önümüzdeki 30 Haziran'daki kurultayın iptal edilip edilmeyeceği, Özgür Özel'in genel başkanlığının tartışılıp tartışılmayacağı ve Kılıçdaroğlu'nun geri dönüp dönmeyeceği soruları devam ederken, İmamoğlu, Özgür Özel ve Kılıçdaroğlu'nun dayanışması gerektiğini belirtti. İmamoğlu, 19 Mart darbesi ve partiye yönelik kumpaslara karşı genel başkan Özgür Özel ile partiye yıllarca emek veren Kemal Kılıçdaroğlu'nun birlikte mücadele ederek operasyonları bertaraf edeceğine ve en güçlü dayanışmayı ortaya koyacaklarına yürekten inandığını ifade etti. Bu açıklamalar, CHP içindeki bölünmüşlüğün bitmesi ve Kılıçdaroğlu'nun da artık açık bir mesaj vermesi gerektiği beklentisini güçlendirdi. Milyonlarca CHP seçmeni de partinin bir araya gelmesini ve iktidarın CHP içindeki kavgadan beslenmesinin tek yolunun bu olduğunu düşünüyor. Siyasetin en sıcak kulislerini ve tüm bu gelişmelerin detaylarını Hilal Köylü'nün kanalından takip edebilirsiniz.