CHP Belediyelerine Yönelik Operasyonlar Artık Siyasi Bir Tavır Halini Aldı

CHP Belediyelerine Yönelik Operasyonlar Artık Siyasi Bir Tavır Halini Aldı

Gazeteci Deniz Zeyrek, CHP'li belediyelere yönelik dalga dalga süren operasyonları, artan gözaltı ve tutuklama sayılarını değerlendiriyor. Kaynaklardan edinilen bilgilerle AKP'li belediyelere yönelik benzer iddialara rağmen işlem yapılmaması ve yargıdaki

Türkiye gündemi, son dönemde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetimindeki belediyelere yönelik art arda gelen operasyonlarla sarsılıyor. Gazeteci Deniz Zeyrek, 1 Haziran Pazar günü yayınlanan değerlendirmesinde, bu operasyonların boyutunu ve siyasi yansımalarını kaynaklardan alınan bilgilerle mercek altına alıyor. Zeyrek'e göre, yaşananlar artık hukuki bir sürecin ötesine geçerek "bir CHP operasyonu" halini almış durumda.

Son olarak, beş belediye başkanının birden gözaltına alındığı belirtilen bir operasyon dalgası yaşandı. Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Gazi Osmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanı Utku Çaykara, Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin ve Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar bu isimler arasında yer alıyor. Operasyonun beinci mi altıncı mı olduğu konusunda tartışmalar olsa da, beş belediye başkanı hakkında gözaltı kararı verildiği doğrulanıyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Bu son dalgayla birlikte, CHP'de tutuklu veya gözaltında olan belediye başkanı sayısı artık 10'lu rakamlarla ifade ediliyor. Belediyelerin daire başkanı, genel müdür, direktör seviyesinde onlarca ismin gözaltına alınıp tutuklanması, işin siyasi boyutunu güçlendiriyor.

Operasyonların dayanağının, daha önce Beşiktaş Belediyesi operasyonunda tutuklanan ve iddiaya göre rüşvet verdiğini itiraf eden Aziz İhsan Aktaş adlı bir ismin beyanları olduğu belirtiliyor. Aktaş'ın, bu belediyelerden iş almak için rüşvet verdiğini iddia ettiği ve "bir sistem" anlattığı öne sürülüyor. Ancak burada dikkat çekici bir durum var: Suç örgütü lideri olarak kabul edilen bir kişinin, itirafçı olduktan sonra serbest kalması ve giderken birçok belediye başkanını ihbar etmesi, soruşturmanın gidişatını "çok enteresan bir dönem" olarak tanımlamasına yol açıyor.

Zeyrek, bu duruma karşı "kimse kusura bakmasın" diyerek net bir tavır ortaya koyuyor. Günlerdir, haftalardır AK Parti'li belediyelerdeki yolsuzlukları ve usulsüzlükleri anlattıklarını hatırlatıyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Özgür Özel'in de TBMM grubunda Fatih, Bahçelievler, Bayrampaşa belediyelerindeki uygulamaları anlattığını belirtiyor. Ayrıca, Dalaman Belediyesi'nin bir önceki başkanı tarafından denize sıfır, milyonlar harcanarak yapılan ancak Orman Genel Müdürlüğü tarafından yıkılan binanın kamu zararı olduğunu ve bunların da suç teşkil ettiğini vurguluyor. Ancak bu vakaların hiçbirine operasyon yapılmadığının altını çiziyor.

AK Parti iktidarındaki belediyelere dokunulmazken, CHP'li belediye başkanı sayısının onlarla ifade edilmesi ve CHP'li belediyelerde neredeyse yönetici kalmaması durumu, "bu işte bir iş var" yorumuna neden oluyor. Aynı iddialarla suçlanan birçok AK Parti'li belediye, bakanlık ve kamu kurumu varken, yalnızca CHP'li belediyelere "patır patır operasyon yapılması", Zeyrek tarafından "kötü niyetli siyasi bir tavır" olarak değerlendiriliyor. İddiaların temelinde "bağış istenmesi" gibi konuların yer alması da tartışmalı bulunuyor; zira iddia sahibi, iş almak için spor kulüplerine veya başka yerlere bağış yaptığını, bunu da zorunlu gibi gösterdiğini söylüyor.

Kaynaktaki bilgilere göre, ihale alan şirketlere AK Parti il başkanlıklarından seçimlerde afiş yaptırma veya araba tahsis etme gibi talimatlar gittiğini bildiğini belirten Zeyrek, Murat Kurum'un İstanbul kampanyasını AK Parti parasıyla mı yoksa başka kaynaklarla mı yaptığını soruyor ve belgelerin şeffaf bir şekilde ortaya konulması gerektiğini savunuyor.

Aziz İhsan Aktaş'ın kamu ihalesi almak için "40 takla attığını" ve başka AK Parti'li belediyelerle de iş yaptığını belirtiyor. Isparta Belediyesi'ne "galaksinin en pahalı aracını hediye ettiği" olayına dikkat çekiyor ve bu konuda herhangi bir işlem yapılmadığını, hediyenin ne karşılığında verildiğinin öğrenilemediğini ve konunun hemen kapatıldığını ifade ediyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Eğer Aziz İhsan Aktaş'ın yöntemi buysa, iş yaptığı bütün belediyelerin tek tek incelenmesi gerektiğini söylüyor.

Aziz İhsan Aktaş'ın ortağı Gürkan Dölekli ile ilgili de önemli bir ayrıntı paylaşılıyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Nefes gazetesinde yer alan fotoğrafta Gürkan Dölekli'nin, Mehmet Şimşek, Selman Reşitoğlu ve Abdurrahman Reşitoğlu ile Londra'da bir arada olduğu görülüyor. Mehmet Şimşek'in bu aileyle sadece konut alımı konusunda ortak olduğu yönündeki önceki açıklamasının aksine, bu fotoğraf "gördüğüm bilmem kaçıncı fotoğrafı bu aileyle" diyerek mevcut ilişkiye dikkat çekiyor. Fotoğraftaki diğer isimlerin "ihale kralları" ve "vergi ödemeyen vergide çıplak olan ama ihalede kral olan arkadaşlar" olarak tanımlanması da manidar bulunuyor. Zeyrek, Mehmet Şimşek'in bu duruma ne diyeceğini ve Gürkan Dölekli'yi kurtarmak için nasıl bir çaba içine girileceğini merak ettiğini ifade ediyor. Ayrıca, Gürkan Dölekli'nin de yakında itirafçı olabileceğini ve bu sürecin itirafçılıktan iftiracılığa dönüştüğünü belirtiyor. İş insanlarının kendilerini kurtarmak için belediye çalışanlarına iftira attığını, çünkü ortada belge olmadığını öne sürüyor. "Kanıtla kardeşim yok ben verdim sen kendini kurtarmak için böyle bir yalan söylemediğini nereden bileceğiz biz" diyerek sürecin sorgulanabilirliğini vurguluyor.

Soruşturmanın yürütülme şekliyle ilgili daha vahim bir iddia da dile getiriliyor. Özgür Özel'in Düzce mitinginde açıkladığı üzere, soruşturma kapsamında Kandıra cezaevinde yatan bir kişi, duruşması veya revirde olmadığı halde, soruşturmayı yürüten başsavcı ve iki savcı tarafından odalarına alınmış ve itirafçı olması için ikna edilmeye çalışılmış. "İnanılmaz şeyler bunlar" olarak nitelendirilen bu durumun, cezaevi yönetimi haberi olmadan, mahkumun kayıtlara geçirilmeden alınması şeklinde yaşandığı iddia ediliyor. Böyle bir soruşturma yürütülme biçiminin görülmemiş olduğu belirtiliyor.

Fatih Belediyesi ile ilgili Sayıştay belgesi gibi belgeli iddialara rağmen hiçbir şey yapılmazken, CHP'den onlarca ismin gözaltına alınmasının yargıyı siyasi amaçlar için kullanmak anlamına geldiği iddia ediliyor. Bu soruşturmanın bu halde devam etmesi durumunda "bir CHP operasyonu olarak algılanacağı" ve hatta "gerçeği de ona dönüşmeye başladığı" ifade ediliyor. Türkiye'de bir yandan CHP'ye kayyum atama meselesinin konuşulduğu, diğer yandan da CHP'li başkanların ve belediye bürokrasisinin gözaltına alınıp cezaevlerine doldurulmaya çalışıldığı belirtiliyor. İstanbul'da soruşturmada adı geçmeyen müteahhitlerin bile çağrılıp "sizden de rüşvet aldılar mı" diye sorgulandığı iddia ediliyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Bu durum, gazetecilik hayatında görülmemiş bir soruşturma yöntemi olarak tanımlanıyor ve Stalin'in sağ kolu Beriya'ya atfedilen "Siz adamları getirin biz ceza kanunundaki ilgili maddeleri buluruz" sözüyle benzeştiriliyor.

Bu ortamda, hukukun üstünlüğü ilkesinin her geçen gün darbe yediği ve örneğin Ekrem İmamoğlu'nun resimlerinin yasaklanmasının absürt olduğu belirtiliyor.

CHP'li belediyelere yönelik operasyonların neden "dalga dalga" yapıldığı sorusu üzerine, bunun Ergenekon soruşturmasına benzediği ve "turpu bulana kadar devam edecekleri" öngörüsünde bulunuluyor. Yani varsa "turpun büyüğü", onu bulana kadar sürecin süreceği düşünülüyor.

Özgür Özel'in "başımız dik alnımız ak" söylemi ve toplanan kalabalıklar, iktidarın vatandaşları operasyonların içi dolu olduğuna ikna edemediğini gösteriyor. Nüfusun büyük bölümünün, Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanı adayı olmaması için bertaraf edildiğine ve bu operasyonların bu amaçla yapıldığına inandığı belirtiliyor. Sürekli CHP'li belediyelere uygulanan baskı ve gözaltılar, halkın bu inancını güçlendiriyor.

Çifte standarda bir örnek olarak, Şişli Belediye Başkanı Ahmet Özer ve Emrah Şahan'ın "kent uzlaşısı" adı altında, batıdaki Kürtlerin İstanbul meclisinde temsil edilmesi yolunu hazırladıkları gerekçesiyle hapiste tutulması gösteriliyor. (Bu haber https://www.avazturk.com tarafından yapılmıştır. Bu ve daha fazlasını öğrenmek için lütfen bu linkimizi takip edin.) Bu durum, terör örgütünün kongre toplayabildiği, İmralı ile hat açılabildiği ve Öcalan posterlerinin görülebildiği bir ortamla karşılaştırılıyor ve "akıl alır gibi bir şey değil" denilerek "ikili hukuk" veya "düşman hukuku" uygulandığı vurgulanıyor.

Yolsuzluk iddialarına örnek olarak tekrar dönülüyor. Fatih Belediyesi'nin arazisini öğrenci yurdu yapılsın diye verdiği şirketin orayı otel olarak işletmesi ve Sayıştay raporunda yer alan bu durumun düpedüz yolsuzluk olduğu belirtiliyor. https://www.avazturk.com Dalaman Belediye Başkanı Muammer Karakuş'un milyonlar harcayıp denize sıfır kaçak ev yapması ve bunun belediyenin parasıyla yapılmış olması da yolsuzluk örneği olarak sunuluyor. https://www.avazturk.com Bu tür açık ve belgeli yolsuzluklara rağmen işlem yapılmaması, iktidardan olanların usulsüzlüklerinin görmezden gelinmesi ve diğer tarafta "turp bulmaya çalışılması" stratejisinin, halkı ikna etmede başarısız olduğu yorumunu beraberinde getiriyor.

Meydanların tıklım tıklım dolu olması, halkın ekonomik sorunlar nedeniyle geçinemediği için tepki gösterdiğinin bir işareti olarak görülüyor. https://www.avazturk.com Emeklinin, asgari ücretlinin geçinemediği gerçeği sürekli hatırlatılıyor ve bu durumun papağan gibi tekrarlanacağı söyleniyor. https://www.avazturk.com Ekonomik tabloya ilişkin net veriler de sunuluyor: İhracatın durma noktasında, sanayi ve tarımsal üretimin inanılmaz düşmüş, işsizliğin arttığı belirtiliyor. Özellikle geniş tabanlı işsizlik oranının %32,5 olduğu ve üç kişiden birinin işsiz olduğu bilgisi paylaşılıyor. https://www.avazturk.com Tüm bunlar yaşanırken ülkenin iktidarın CHP'li belediyelere yaptığı operasyonlarla ve CHP'ye kayyum atama girişimleriyle uğraştığı vurgulanıyor.

Yüksek enflasyon, kurlar ve astronomik faiz oranları da ele alınıyor. https://www.avazturk.com Cumhurbaşkanı'nın faize karşı olduğu söylemine rağmen faizlerin yükselmesine göz yumulduğu eleştirisi yapılıyor. https://www.avazturk.com Yeni Şafak gazetesinin 26 Mayıs 2025 tarihli, yüksek enflasyon, kur ve faizleri konu alan manşetinin altına imza atıldığı belirtiliyor.

Özgür Özel'in mahkemelerin TRT'de canlı yayınlanması yönündeki çağrısının geniş kesimlerden destek aldığı ve halkın iftirayı da cevabı da duyması gerektiği düşüncesinin doğru olduğu ifade ediliyor. Şu anda ortada belge veya kanıt olmadığını, x platformunda veya yandaş medyada birilerinin hedef gösterildiği ve ertesi gün operasyon yapıldığı Ergenekon zamanındaki durumun tekrar yaşandığı benzetmesi yapılıyor. https://www.avazturk.com

Tutuklu gençlerin serbest bırakılması ve Silivri Cezaevi önünde İstiklal Marşı okumaları da gündeme getiriliyor. https://www.avazturk.com Bu çocukların yurtsever olduğu, Atatürk'ü, Cumhuriyeti, bayrağı sevdiği ve komünistlik veya bölücülük gibi suçlamalarla kolay kolay yaftalanamayacağı belirtiliyor. https://www.avazturk.com Ancak Cumhuriyet, Atatürk ve bayrak sözcüklerine tahammülü kalmayan bir kesimin olduğu ve iktidarın bu kesimin isteklerini yerine getirdiği iddiası dile getiriliyor. https://www.avazturk.com Omzunda torununu şemsiyeyle taşıyan vatandaşın İstiklal Marşı'ndaki saygı duruşunu gösteren viral videonun dokunaklı olduğu ve "bu ülke bu insanlarla geleceğini bulacak" yorumu yapılıyor.

Yakın zamanda Taksim'de yaşanan Gezi eylemleri yıldönümüyle ilgili "abluka" da ele alınıyor. Zeyrek'in Taksim'de kaldığı ve cumartesi günü durumun "acayip" olduğunu, metro durağının kapatıldığını ve turistlerin dahi polis yoğunluğunu sorduğunu anlatması, şehirdeki gerilimi gözler önüne seriyor.

İnfaz düzenlemesine ilişkin kanun teklifinin Adalet Komisyonu'nda görüşülmeye başlandığı ancak fiili af söz konusu olmadığı için heyecanın kalmadığı ve işin Eylül'e kaldığı bilgisi paylaşılıyor.

İzmir'deki grev konusu da kaynakta geniş yer buluyor. Zeyrek, "her zaman işçi sınıfının yanında" olduğunu ve işçilerin haklarının verilmesi gerektiğini belirtiyor. Belediyelerin gereksiz harcamalarını kısıp, işçi maaşlarını öncelik sıralamasına koymaları gerektiğini savunuyor. Daha önce Dalaman Belediye Başkanı'nın işçi maaşını bulmak için kendini parçaladığını söylerken, milli servetin çöpe atıldığını belirterek ağladığını hatırlatıyor. Mevcut durumda özellikle CHP'li belediyelerin gelirlerinin kesildiği ve emlaklarının SGK'ya devredildiği için işçilerinin ücretlerini ödemekte zorlandığı bilgisi veriliyor. Yıkılan Dalaman binasının değerinin (4-5 milyon Euro) belediyenin bir yıllık işçi ücretini ödeyebileceği ve yıkım masraflarının da iki aylık maaşı karşılayabileceği yönündeki yorumlar aktarılıyor.

İzmir'deki grevde işçilerin talep ettiği en düşük ücretin 82.000 TL olduğu, teklif edilenin ise Temmuz zammıyla 71.500 TL olduğu bilgisi paylaşılıyor. Zeyrek, işçilerin tabii ki en iyisini hak ettiğini ancak belediyenin koşullarını da dikkate almalarının faydalı olacağını düşünüyor. Özellikle DİSK sendikalarının AK Parti'li belediyelerde örgütlenmeyip, destek buldukları CHP'li belediyelerde örgütlenmeyi daha kolay buldukları ve belediye parası olmadığını söylediğinde bir orta yol bulunabileceği yönündeki eleştirisini dile getiriyor. Bir profesörün 96.374 TL maaş aldığını ve kendi maaşlarının da düşük kaldığını söylemesi üzerine, Zeyrek, profesörün kendini belediye işçisiyle kıyaslamaması, hakkını reisten, rektörlerden ve yöneticilerden talep etmesi gerektiğini söylüyor.

Son olarak, Marmaray'da çocuklarının yanında darp edilen baba olayı ele alınıyor. Zeyrek, babanın hatalı olsa bile, iki çocuğun önünde fiziksel şiddetin "kabul edilebilir bir şey olmadığını", bunun bir suça dönüştüğünü belirtiyor. Saldırganların yakalanması ve haklarında darp suçundan işlem yapılması gerektiğini vurguluyor. Saldırganların yakalandığı bilgisi üzerine, en çok çocukların yakarışlarının insanı etkilediğini söylüyor. https://www.avazturk.com Bu tür olayların, "tek adam" rejiminin bir sonucu olduğunu, herkesin kendi yargısını ve adaletini işlettiğini öne sürüyor. (https://www.avazturk.com) Yumruk atan adamın orada adamı yargılayıp cezayı infaz ettiğini, ancak karakolun bir kapısından girip öbür kapısından çıkabileceğini iddia ediyor. https://www.avazturk.com Taksim'de "duran adam" eylemi yapan çocukların daha çok gözaltında tutulduğu ve çocukların önünde yumruk atanların işlem yapılıp serbest bırakıldığı örneklerini karşılaştırarak, "adalet olur mu bu ülkede ya" sorusunu soruyor.

Genel olarak, kaynaklardan elde edilen bilgiler, Türkiye'de yargı süreçlerinin siyasi etki altında olduğuna dair güçlü iddiaları, muhalefete yönelik baskıyı, iktidara yakın kesimlere dokunulmamasını ve ekonomik sıkıntıların artan toplumsal gerilimle birleştiğini ortaya koyuyor. Deniz Zeyrek'in değerlendirmeleri, bu karmaşık tablonun önemli detaylarını ve çarpıcı yorumlarını sunuyor.