CHP'deki İç Savaşın Şok Edici Detayları Ortaya Çıktı

CHP'deki İç Savaşın Şok Edici Detayları Ortaya Çıktı

Son yarım asırda ilk kez kamuoyu yoklamalarında zirveye çıkan CHP, iç hesaplaşmalarla tarihi bir fırsatı yok etme eşiğinde. Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu cepheleri arasındaki gerilim, partinin geleceğini ve ülkenin umudunu tehdit ediyor. Bu makale, perde...

Türkiye siyasetinin ana gündem maddelerinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki (CHP) derin çatlak, kamuoyunun gözleri önünde bir uçuruma doğru ilerliyor. Son yarım asırda ilk kez tüm kamuoyu yoklamalarında açık ara önde görünen bir partinin, kendi iç çekişmeleri yüzünden adeta intiharın eşiğine gelmesi akıl alır gibi değil. Partinin, tarihi bir fırsatı kendi elleriyle yok etmeye hazırlandığına dikkat çeken Can Dündar, bu durumun herkesin gözleri önünde cereyan ettiğini belirtiyor. Bu haberin detayları ilerleyen bölümlerde daha da netleşecek ve CHP'nin yaşadığı bu büyük krizi tüm yönleriyle gözler önüne serecek.

Can Dündar'ın aktardığına göre, bu krizin merkezinde iki önemli isim var: Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu. İki cumhurbaşkanı adayının Silivri'deki bir görüşme odasında buluşup konuştuğu, ancak sonrasında birinin konuşmasını diğerinin yalanladığı ve hatta bir tarafın yalan söylediği iddiasının dile getirildiği belirtiliyor; bu durumun gerçekten inanılır gibi olmadığı vurgulanıyor. Can Dündar, her iki taraftan da partililerle görüştüğünü ve her iki tarafın da kendince haklı olduğuna inandığını ifade ediyor. CHP'nin mevcut yönetimi, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yenilgiyi hazmedemediği ve partiyi yeniden ele geçirmek istediği için ülkenin geleceğini riske attığı kanısında. Buna karşılık, Kemal Kılıçdaroğlu cephesi ise İmamoğlu ve ekibinin İstanbul'un ekonomik gücünü kullanarak kurultayı "satın aldığına" inanıyor ve partiyi bu zihniyetten kurtarma mücadelesi verdiklerini dile getiriyorlar. Birbirlerine attıkları her taşın CHP'yi yaraladığı gibi, "sarayın" yoluna adeta asfalt döşediği de Can Dündar tarafından güçlü bir şekilde ifade ediliyor.

Aslında bu kavganın içinde gözden kaçan çok temel bir mesele olduğuna işaret eden Can Dündar, CHP'nin geleceğini ilgilendiren bu kadar önemli bir davada nasıl olup da 36 tane "itirafçının" çıkabildiğini sorguluyor. İktidara yürüme iddiasındaki bir siyasi hareket için bunun utanç verici bir skor olduğunu belirtiyor ve Kürt hareketini örnek gösteriyor. Can Dündar, Kürt hareketinin bunca badireden geçerken, bunca baskıyla yüzleşirken bile bu kadar üst düzey itirafçı rezaleti yaşamadığını söylüyor. Bu durumun, çıkara dayalı rant belediyeciliğinin kirli izleri olduğunu, para neredeyse oraya giden ihale düşkünü bir menfaat grubuyla hiç sorgulanmadan iş yapılmasının sonuçları olduğunu ve biraz da 1980'lerden sonra gelişen, siyaseti bir para kazanma fırsatı olarak gören ideolojisiz anlayışın zehirli meyveleri olduğunu ifade ediyor. Türkiye'nin dört bir yanından siyasi gelişmeleri takip edenler için https://www.avazturk.com adresi de bu tür analizlere ev sahipliği yapmaktadır, ancak Can Dündar'ın bu tespiti CHP'nin iç yapısındaki çürümeyi gözler önüne seriyor.

Bu iç çatışmanın partinin dışa vuran görüntüsünü de nasıl etkilediği, İmamoğlu'nun "Beni betona gömmek istiyorlar" feryadı ve Mansur Yavaş'ın "Parti bölünürse ben siyaset yapmam" çıkışıyla net bir şekilde gözler önüne seriliyor. Can Dündar, bu tür açıklamaların, CHP'nin yükselişinin yerini birkaç haftada nasıl bir hayal kırıklığına bıraktığını gösterdiğini belirtiyor. Bu süreç, partinin sadece kendi iç meselesi olmaktan çıkıp, kamuoyundaki algısını da derinden sarsıyor.

Ve elbette, bütün bu yaşananlar "sarayda" büyük bir keyifle izleniyor. Geçtiğimiz günlerde Berlin'i ziyaret eden bir "saray danışmanının" yarınki kurultay duruşmasından bir sonuç beklediklerini söylediği bilgisi, krizin dışarıdan nasıl takip edildiğini gösteriyor. Can Dündar'ın yaptığı kritik uyarıya göre, eğer mahkeme kurultayı iptal ederse, ne "iktidar kayığına binip CHP'yi ele geçiren eski ekip" ne de "göz göre göre gelen bu krizi önleyemeyen yeni yönetim" kazanır. Bu bölünmenin yegane ve mutlak kazananı, Can Dündar'a göre "saray rejimi" olacaktır.

Can Dündar, bu tarihi fırsatın heba edilmemesi için herkese seslenerek, "İnadınızı kırın ve hemen bugün kalıcı bir adım atın, yoksa bu fırsatı kaçıranları tarih affetmez" uyarısında bulunuyor. CHP'nin içinde bulunduğu bu durum, sadece bir parti içi çekişme olmaktan öte, Türkiye'nin siyasi geleceği açısından büyük bir kırılma noktası olma potansiyeli taşıyor. Bu kritik süreçte atılacak adımlar, sadece CHP'nin değil, tüm ülkenin kaderini etkileyebilir.