Çözüm Sürecinde Tarihi Adımlar Kapıda

Çözüm Sürecinde Tarihi Adımlar Kapıda

Türkiye'nin yıllardır süren karmaşık çözüm süreci, beklenmedik gelişmelerle kritik bir dönemece giriyor. Devlet Bahçeli'den Abdullah Öcalan'a, PKK'nın silah bırakma kararından içerideki ve dışarıdaki engelleme çabalarına kadar tüm detaylarıyla, bu tarihi

Türkiye'nin gündemini kasıp kavuran, yıllardır süregelen çözüm süreci, gözlerinizi bir an bile ayırmadan takip etmeniz gereken kritik bir viraja girmiş durumda. Bu haber, sürecin bilinmeyen derinliklerine inerek, geleceğe dair ipuçlarını aralamaya devam edecek ve bu tarihi anların nasıl yaşanacağını merak edenler için benzersiz ayrıntılar sunacak. Halk arasında büyük tartışmalara ve farklı beklentilere yol açan bu süreç, nihayet somut adımlarla taçlanma aşamasına ulaşmış gibi görünüyor. Türkiye'nin geleceğini şekillendirecek bu adımları, www.avazturk.com olarak en kapsamlı şekilde sizlere ulaştırmaya devam edeceğiz. Peki, bu sürece nasıl gelindi ve bizi ne bekliyor?

Gazeteci Ruşen Çakır'ın Medyascope TV'deki yorumlarına göre, çözüm sürecinin kamuoyuna ilk kez Devlet Bahçeli tarafından Ekim ayında dile getirilmesiyle birlikte, aslında pek çok kişi bu girişime inanmakta güçlük çekmişti. Hem iktidar hem de muhalefet kanadından pek çok kişi, bu açıklamaların gerçekçi olmadığını düşünse de, Bahçeli'nin bu çıkışı, acaba gerçekten bir şeyler mi oluyor sorusunu akıllara getirmişti. Ruşen Çakır ise, her zamanki iyimserliğiyle bu süreçten bir şeyler çıkabileceğini düşünen az sayıdaki isimden biri olduğunu belirtiyor. Sürecin, Bahçeli'nin çıkışı, ardından Abdullah Öcalan'ın açıklaması ve Öcalan'ın açıklaması sonrası PKK'nın fesih ve silah bırakma kararı alması gibi net etapları olduğu görülüyor. Anlaşıldığı kadarıyla, şimdiki aşama, bu silah bırakma olayının fiilen başlaması olacak ve bu anın her an gerçekleşebileceği belirtiliyor. Ruşen Çakır, bu haftanın sonu ya da önümüzdeki hafta başının daha muhtemel olduğunu ifade ederken, silahların bırakıldığını sadece duymayacağımızı, aynı zamanda görsel olarak da tanıklık edeceğimizi vurguluyor.

Bu tarihi an için kapsamlı hazırlıkların yapıldığı söyleniyor. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki iki ana parti ve diğer tüm partilerden yetkililerle bir araya gelerek süreci altyapısal olarak hazırladığı iddia ediliyor. İlk görüntülerinin ise, Taleban'ın güçlü olduğu Süleymaniye civarından gelmesi bekleniyor. Bu gelişmelere paralel olarak, Abdullah Öcalan'ın da yeni bir açıklama yapması bekleniyor; Den Parti sözcüsü Ayşe Güldoğan, özellikle bu açıklamanın görüntülü olmasını temenni ettiklerini dile getirdi. Tüm bu hazırlıklar, silah bırakma anının bir anda yaşanacak bir olay olmadığını gösteriyor; zira PKK, sadece Türkiye'de değil, Suriye, Irak ve İran gibi dört farklı ülkede varlığını sürdüren silahlı militanlara sahip bir hareket ve bu ülkelerin dışındaki Avrupa ve diğer ülkelerdeki varlığı da göz ardı edilemez. Suriye meselesi başlı başına ayrı ve karmaşık bir tartışma konusu olsa da, Ruşen Çakır'a göre oradan da çok olumsuz haberler gelmiyor ve Suriye'deki yapının kendini koruma ve Suriye yönetimine entegre olma tartışmaları devam ediyor.

Silahların bırakılmasının ardından atılacak adımlar da netleşmeye başlıyor. Mecliste bir komisyon kurulması konusunda geniş bir mutabakat oluştuğu ve birtakım düzenlemelerin yapılacağı belirtiliyor. Ancak devletin, silah bırakma eylemi başlamadan bu adımları atmayacağı ifade ediliyor. Buna karşın, silah bırakmanın başlamasıyla birlikte, özellikle cezaevlerindeki tutukluların durumu için düzenlemeler ve uygulamaların hızla hayata geçirilmesi bekleniyor. Ancak bu köklü sorunun kolayca çözülmeyeceği de aşikâr. Süreci sabote etmek isteyen pek çok aktör mevcut; kimileri yerli, kimileri yabancı ve genellikle yabancı aktörler yerli aktörler üzerinden hareket ediyorlar. Hem örgüt hem de devlet kanadı, karşı taraftan sorunlar çıkabileceği konusunda uyarıda bulunuyor. Özellikle AK Parti cenahı, Abdullah Öcalan istese bile PKK'nın kabul edip etmeyeceği veya PKK kabul etse bile içinden fireler çıkıp çıkmayacağı gibi endişeleri dile getirmişti. Bir diğer husus ise, PKK'nın yasa dışı gelir kaynakları meselesi; bu kaynakları korumak isteyenlerin sürece ayak direyebileceği iddiaları mevcut. Örgüt tarafında ise, devlet içinde tam bir bütünlük olmadığı yönünde iddialar dile getiriliyor.

Son dönemde yaşanan bir dron saldırısı olayı da sürecin hassasiyetini bir kez daha ortaya koydu. Örgütün önde gelen isimlerinden Mustafa Karasu, bu saldırıdan ve verilen cevaptan bahsetmiş, ancak detaylara girmemişti. Bu olay, geçtiğimiz günlerde Irak'ın kuzeyinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bir üssüne yönelik yaşanan bir dron saldırısıydı. Türkiye'deki bazı çevreler bu haberi yaymaya çalışsa da, resmi bir açıklama yapılmaması üzerine devleti suçlamışlardı. Bu kesimler büyük ölçüde çözüm süreci karşıtı gruplardı. Mustafa Karasu da, kendilerine saldırı olduğunu ve karşılık verdiklerini söyleyerek, suçu TSK'ya veya içindeki bazı gruplara atmaya çalışırken çok dikkatli bir dil kullandığını gösterdi. Ruşen Çakır'ın yorumuna göre, her iki tarafta da süreci istemeyen kesimler, kimin başlattığına ya da sonucuna bakmaksızın bu tür çatışmaların olmasını arzu ediyorlar, yeter ki süreç kesintiye uğrasın.

Çözüm sürecini sekteye uğratma girişimleri sadece çatışma iddialarıyla sınırlı kalmadı, aynı zamanda dezenformasyon ve sahte haberlerle de kendini gösterdi. Devlet Bahçeli'nin geçtiğimiz günlerde grup toplantısında, kendisi hakkında çıkan "öldü, yerine yapay zeka konuşuyor, dublör kullanıldı" gibi iddialara cevap vermesi dikkat çekiciydi. Bu iddialar, Bahçeli'nin rahatsızlandığı dönemde sosyal medyada ve hatta bazı kişilerce açıkça dile getirilerek yaygınlaştırılmıştı. Bu tür dezenformasyonların birçok nedeni olabileceği belirtilse de, Devlet Bahçeli'nin çözüm sürecinin önemli bir aktörü olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. Benzer bir "ölüm iddiası" da, PKK'nın önde gelen isimlerinden Mustafa Karasu hakkında ortaya atıldı. Anti-PKK Kürt milliyetçisi çevreler tarafından çıkarılan bu iddiada, yer ve saat belirtilerek, hatta yanında ölenlerin isimleri dahi verilerek Karasu'nun aracının örgüt tarafından infaz edildiği öne sürüldü. Bu iddiayı desteklemek için Karasu'nun PKK'nın "fesih kongresi" görüntülerinde yer almaması kanıt olarak sunuldu ve Karasu'nun sürece karşı çıktığı için infaz edildiği iddia edildi, örgütün geçmişinde de bu tür olayların çok olduğu belirtildi. Ancak Mustafa Karasu, canlı yayında bu iddialara cevap vererek, görevi nedeniyle kongreye katılmadığını belirtti. Bir diğer ilginç iddia ise, Mustafa Karasu'nun kongre sürecinde İmralı'ya gittiği yönünde. Bu iddianın doğrulanması ya da yalanlanması mümkün olmasa da, ciddiyetle dile getirildiği ve eğer doğruysa, sürecin taraflar arasında çoktan halledilmiş olduğunu gösteren kritik bir işaret olacağı ifade ediliyor.

Tüm bu engelleme çabalarına, dezenformasyonlara ve karşıt rüzgarlara rağmen, barışın rüzgarı esmeye devam ediyor ve Türkiye, uzun yıllardır beklediği tarihi anın eşiğinde. Gerçekten de, Ruşen Çakır'ın ifadesiyle, "dananın kuyruğu kopuyor". Çözüm sürecinin en somut adımı olan silah bırakma eylemi, tüm engelleme çabalarına rağmen ilerliyor. Bunun ardından birtakım hukuki düzenlemeler ve umarız ki köklü demokratikleşme adımları hızla takip edecek. Bu süreçte yıllarca bedel ödeyen, barışçıl çözüm için çaba sarf eden önemli isimlerden biri de Ahmet Türk. Ahmet Türk, defalarca hapis yatmasına ve seçildiği belediye başkanlığından sürekli kayyum atanmasına rağmen, son olarak 27 Şubat'ta Öcalan'la görüşen isimler arasında yer aldı. Ruşen Çakır, Devlet Bahçeli'nin bir dönem Ahmet Türk'ü överek öne çıkardığı bir dönemde, Ahmet Türk'ün devlet tarafından belediye başkanlığından alınmasının ironik olduğunu belirtiyor. Ahmet Türk'ün Kürt meselesinin öne çıkan bir figürü olmasına rağmen "Türk" soyadını taşıması ise, Türkiye'deki Kürt sorununun çarpıcı bir gerçeğini gözler önüne seriyor. Tüm bu çabaların neticesinde, işler şu haliyle iyi gidiyor ve umutla bozulmaması bekleniyor. Bu tarihi dönüşümün tüm detaylarını ve etkilerini yine www.avazturk.com farkıyla takip edebileceksiniz.