Diyanet, FETÖ'nün 40 yıllık dini söylemini analiz etti…

Diyanet, FETÖ'nün 40 yıllık dini söylemini analiz etti…

Din İşleri Yüksek Kurulu, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in 40 yıllık dini söylemini incelemeye aldığı ve önemli tespitlerin yer aldığı çalışmayı tamamladı.

FETÖ’nün din istismarına yönelik önemli tespitlerin yer aldığı analiz, kamuoyuyla da paylaşılacak.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, "Diyanet İşleri Başkanlığı olarak ilk günden itibaren takibe aldığımız terör örgütünün 40 yıllık dini söylemini incelemeye aldık. Din Şuramızda Sayın Cumhurbaşkanımız, Din İşleri Yüksek Kurulundan doğrudan bir talepte bulundu. Bilhassa bu hareketin başındaki insanın 40 yıldır kullandığı dini söyleminin, yazdığı kitapların incelenmesini istedi" dedi. 

FETÖ ele başının 660 saatlik bütün konuşmaları incelendi…

Din İşleri Yüksek Kurulu'nun üç ayrı komisyon marifetiyle önemli bir çalışma yaptığını bildiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in sadece kitaplarını değil, 40 yıllık geçmişinde yaptığı yaklaşık 660 saatlik bütün konuşmalarını, çıkardığı dergileri, dergilere yazdığı bütün başyazıları incelediğini açıkladı.

Bu çalışmada, terör örgütü elebaşı Gülen'in nasıl bir söylem kullandığı ve bu söylemin İslami açıdan ne tür sorunlar taşıdığının bütün yönleriyle ele alındığını kaydeden Başkan Görmez, çalışmanın tamamlandığını, yakın zaman içinde kamuoyuyla paylaşılacak çalışmanın yabancı dillere de çevrileceğini dile getirdi. 

Çalışma sonucunda üç önemli tespitte bulunduklarını belirten Başkan Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü;

“Sızıntı sadece bir dergi ismi değil, aynı zamanda bir yöntem…”

Birinci tespit; Bu 40 yıllık söylem içinde hareketin ilk çıkardığı derginin adı "Sızıntı". Sızıntının sadece bir dergi ismi değil aynı zamanda bir yöntem olduğu ortaya çıkıyor. Sadece devlete, millete, kurumlara, uluslararası kuruluşlara, ülkelere bir sızma hareketi değil, aynı zamanda dine, inanç değerlerine, genç kuşakların zihin dünyalarına da bir sızma hareketi olduğu ortaya çıkıyor. Bu 40 yıllık söylemi içerisinde kendisini beşer üstü bir ilahi kudretle ilişki içerisinde, sürekli Allah, Peygamber, melekler, tarihi büyük şahsiyetlerle ilişki içerisinde göstererek kendi bağlılarını bağımlı hale getirmeye çalıştığını, onların gönüllerini ve zihinlerini teslim almaya, kendisine bağlamaya yönelik bir dil ve söylem kullandığı tespit edildi. 

İkinci tespit; kendisine bağlı olan insanlardan oluşan cemaati ve topluluğu da bir seçkinler hatta kutsiler cemaati, Allah tarafından seçilmiş, kurtuluşa erecek bir topluluk olarak sürekli takdim ettiği ortaya çıkıyor. Doğrudan kendi cemaatine 'Allah'ın cemaati' adını verdiği yerler olmuş mesela. 

“90'lı yıllardan itibaren bir karma teoloji kullanmaya başladı…”

Üçüncü tespit; 90'lı yıllardan itibaren bir karma teoloji kullanmaya başladığı, Yahudilik, Hristiyanlık, Yunan ve Hint mistisizmi karışımı başka bir dil ve teolojiye yöneldiği tespit edildi."

Tespitler, dünyadaki bütün dini kuruluşlara gönderilecek…

İlahiyat fakülteleri ve üniversitelerin sosyal psikoloji bölümlerinde bu konu üzerinde bütün yönleriyle durulması gerektiğini ifade eden Başkan Görmez, asıl önemli olan şeyin, tespit edilen bu yanlışlıkların nasıl düzeltileceği olduğunun altını çizdi. 

Başkan Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın vaaz ve irşat programları ile yaygın din eğitimi programlarına bu konuları katarak, bu tür yanlış söylemlerle toplumun kul ve köle yapılmasını engellemek, şahıs merkezli din anlayışlarının yanlışlığını topluma anlatmak için pek çok çalışma yapıldığını ve yapmaya devam edileceğini söyledi. 

Bütün ilim adamlarıyla bu tespitleri paylaşacaklarını kaydeden Başkan Görmez, dünyadaki bütün dini kuruluşlara da göndereceklerini bildirdi. 

"En büyük vazife; milletin maneviyatını yüce tutmak…"

Zor zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığına düşen en büyük vazifenin milletin maneviyatını yüce tutmak, milletin hukukuna sahip çıkmak ve milletin yanında durmak olduğunun altını çizen Başkan Görmez, "120 bin din görevlimiz o gece milletin yanında yer alırsa, bunun karşısında durursa, milletin hukukuna sahip çıkarsa çok şeyin değişeceğine inandım. Kurduğumuz ilk kriz masasından sonra ilk düşündüğümüz şey, bütün arkadaşlarımıza bir mesaj göndererek, minarelerden sala okutarak milletimizin hukukuna sahip çıkmaya milletimizi davet etmek oldu. O gece belli bir saatten sonra Cumhurbaşkanımıza da ulaştım ve bunun iznini aldım" diye konuştu. 

"Görev tanımlarımızı yeniden gözden geçirdik…"

FETÖ benzeri yapılar İslam'dan neşet eden yapılar değildir. Bu yapılar, İslam'ı dejenere etmek, İslam anlayışını bozmak, insanların İslam’a olan bağlılığını zedelemek için kurulmuş yapılardır. Bu terör örgütlerinin iki büyük zararı olmuştur. Birincisi, insanların dine güvenini sarstılar, modern zamanlarda yeni bir nihilizmin yolunu açtılar. İkinci olarak da genç kuşakların dini değerlere olan inancı, bağlılığı yara aldı. Bunu tamir etmek çok kolay değil. 

Gençlerle din arasına bariyerler konuldu. Bu bariyerlerin bir kısmı bizatihi dinin yanlış anlatılmasından, anlaşılmasından kaynaklı bariyerler. Bu bariyerlerin bir kısmı da gençlerin doğrudan gönül, zihin dünyalarını işgal eden bariyerler. Bütün bunları ortadan kaldırmak için görev tanımlarımızı yeniden gözden geçirdik. Cami görevlisinden müftülüğe, kuran kurslarındaki eğitim programlarından ihtisas merkezlerine kadar, özellikle genç kuşağa nasıl bir söylem ile yeniden yaklaşabiliriz, karartma diyebileceğimiz bu bilgi kirliliğini nasıl ortadan kaldırabiliriz, dinin rahmetiyle rahmetin eseri olarak gördüğümüz gençler arasındaki bariyerleri nasıl ortadan kaldırmak gerekir, önümüzdeki yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığının en büyük vazifesi olacaktır.

“Dünyadaki mazlumların o gece milletimiz için yaptığı dualar unutulmamalıdır…”

Dünyadaki mazlumların o gece Türk milleti için yaptığı dualar unutulmamalıdır. O gece dünyadaki, gönül coğrafyamızdaki bütün Diyanet İşleri Başkanları muhtelif yollarla bana ulaştılar. Bizim Türkiye'de yaptığımız çağrıyı kendilerinin de duyduğunu ve kendi minarelerinden de sala okuttuklarını ifade ettiler. Bu çok önemliydi bizim için. Bunun ötesinde her yerde o gece sabaha kadar dua meclisleri oluştu. 

"15 Temmuz'u bir bilince dönüştürmeliyiz…”

Diyanet İşleri Başkanlığı, 15 Temmuz programlarını en yaygın şekilde yürütüyor. Biz daha çok, yani sadece bir anma programı değil, anlama programına dönüştürerek istikbalimizi nasıl daha iyi inşa edebiliriz, bunun üzerinde durmaya çalışıyoruz. Hatimler, dualar okunuyor. Sadece hatimler, dualar değil aynı zamanda 15 Temmuz'u bir bilince dönüştürmek için bizi istikbale taşıyan bir ortak bilince dönüştürmek için yoğun bir çaba içerisindeyiz.