Diyanet İşleri Başkanı Erbaş kılıç geleneğiyle cuma hutbesini okudu

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş kılıç geleneğiyle cuma hutbesini okudu

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Milletimizin derin bir yürek yarasına dönüşen hasreti sona eriyor. Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun" dedi. Erbaş, hutbeyi okumak için minbere kılıçla çıktı.

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nde 86 yıl sonra ilk hutbe okundu.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Ayasofya: Fethin nişanesi, Fatih'in emaneti" başlıklı hutbesini okumak için minbere kılıçla çıktı.

Allah'ın lütfu ve inayeti ile cumanın huzuru ve bereketinin Müslümanların üzerine olmasını dileyen Erbaş, bu mübarek vakitte, bu mukaddes mekanda tarihi bir ana şahitlik edildiğini belirtti.

Erbaş, "Ayasofya-i Cami-i Şerifi Kurban Bayramı'nın gölgesinin üzerimize düştüğü, hac aylarından mübarek Zilhicce'nin üçüncü günü olan bugün yeniden cemaatine kavuşuyor. Milletimizin derin bir yürek yarasına dönüşen hasreti sona eriyor. Yüce Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun" diye konuştu.

Bugünün, Ayasofya'nın kubbelerinde yeniden tekbir, tehlil ve salavatların yankılandığı, minarelerinden ezan ve selaların yükseldiği gün olduğuna işaret eden Erbaş, şöyle konuştu:

"Bugün, bundan 70 sene önce hemen karşımızdaki Sultanahmet Camisi minarelerinin 16 şerefesinden 16 müezzinin Allah'u ekber sadalarıyla yeri göğü inlettiği, 18 yıl ayrılıktan sonra minarelerimizin ezanlara kavuştuğu anın bir benzerini yaşadığımız gündür. Bugün, müminlerin sevinç gözyaşları içinde kıyama durduğu, huşuyla rükua vardığı ve şükürle secdeye kapandığı gündür. Bugün, şeref ve tevazu günüdür. Bizleri böyle onurlu bir güne kavuşturan, yeryüzünün en mukaddes mekanları olan camilerde buluşturan ve ulu mabet Ayasofya'da huzuruna kabul eden Cenab-ı Hakk'a sonsuz hamdüsenalar olsun.

'Konstantiniyye mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır ve o asker, ne güzel askerdir' buyurarak fethi müjdeleyen Habib-i Kibriya Muhammed Mustafa'ya salat ve selam olsun. Bu müjdeye nail olma aşkıyla yollara düşen, İstanbul'un manevi mimarı Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri başta olmak üzere, ashab-ı kirama ve onların kutlu izinden gidenlere selam olsun. Fetih, tasallut değil ihyadır; yıkım değil imardır inancıyla Anadolu kapılarını milletimize açan Sultan Alparslan'a ve bu toprakları vatan kılarak bize emanet eden şehitlerimize, gazilerimize, coğrafyamızı imanla yoğuran tüm gönül sultanlarına selam olsun. Fetih sevdasını Sultan Mehmet'in gönlüne nakış nakış işleyen, 1 Haziran 1453 Cuma günü Ayasofya'da ilk cuma namazını kıldıran ilim ve hikmet tabibi Akşemseddin Hazretleri'ne selam olsun."

"FATİH SULTAN MEHMET HAN'A SELAM OLSUN"

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, hutbesinde şunları kaydetti:

"Artık bir işe karar verdin mi Allah'a güven. Doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever' ayet-i celilesine gönülden bağlanan o genç ve dirayetli padişaha; tarih, edebiyat, bilim ve sanat dehasına, çağının en gelişmiş teknolojisini üreten, gemilerini karadan yürüten, Allah'ın izni ve inayetiyle İstanbul'u fethe mazhar olan, sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han'a selam olsun. Ayasofya'yı minarelerle süsleyen, asırlarca ayakta kalmasını sağlayan güçlendirmeleri yapan, mimarların piri, büyük sanatkar Mimar Sinan'a selam olsun. Dünyanın yedi iklim dört bucağında Ayasofya'nın yeniden ibadete açılmasını özlemle bekleyen ve sevinçle kutlayan bütün mümin kardeşlerimize selam olsun. Ayasofya'nın ezanına, kametine, vaazına, hutbesine, duasına, tilavetine, ilmi faaliyetlerine, saf saf dizilmiş muazzez cemaatine kavuşması için dünden bugüne canla başla emek veren büyüklerimize selam olsun. Ayasofya'yı 'kendi öz evimizde ruh ve mukaddesat odamız' diye tarif eden ve 'Ayasofya mutlaka açılacak, bekleyin gençler, biraz daha rahmet yağsın. Her yağmurun arkasında bir sel vardır. O selin üzerinde bir saman çöpü olsam, daha ne isterim. O, aziz bir kitap gibi açılacak' diyerek umut ve sabır aşılayan ilim ve fikir insanlarımıza, irfan ve ihsan öncülerimize selam olsun. Rahmet olsun cümlesine."

"İNSANLIK TARİHİNİN EN KIYMETLİ İLİM, HİKMET VE İBADET MEKANLARINDAN BİRİSİ"

Ayasofya'nın, 15 asrı aşan ömrüyle insanlık tarihinin en kıymetli ilim, hikmet ve ibadet mekanlarından birisi olduğunu dile getiren Erbaş, "Bu kadim mabed, Alemlerin Rabbi olan Allah'a kulluğun ve teslimiyetin muhteşem bir ifadesidir" dedi.

Fatih Sultan Mehmet Han'ın, gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip müminlere emanet bıraktığını anlatan Erbaş, "Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar. Dolayısıyla o günden bugüne Ayasofya, sadece ülkemizin değil, aynı zamanda ümmet-i Muhammed’in harim-i ismetidir. Ayasofya, İslam’ın engin merhametinin bir kez daha dünyaya ilan edildiği yerdir. Fetihten sonra Ayasofya’ya sığınıp, haklarında verilecek hükmü endişe içinde bekleyen ahaliye Fatih, 'Bu andan itibaren özgürlüğünüz ve hayatınız hakkında korkmayınız! Kimsenin malı yağma edilmeyecek, kimse zulme uğramayacak, hiç kimse dininden dolayı cezalandırılmayacaktır.' demiştir ve öyle de yapmıştır. İşte bu vesileyle Ayasofya, inanca saygının ve birlikte yaşama ahlakının sembolü olmuştur" ifadesini kullandı.

"AYASOFYA'NIN İBADETE AÇILMASI, YERYÜZÜNÜN BÜTÜN MAHZUN MESCİTLERİNİN CAN SUYUNA KAVUŞMASIDIR"

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya'nın ibadete açılmasının, tarihi müktesebatına vefanın gereği olarak, beş asır boyunca müminleri bağrına basan mukaddes bir caminin, asli vasfına dönüştürülmesi olduğunu söyledi.

Ayasofya'nın ibadete açılmasının, temeli tevhid, tuğlası ilim, harcı erdem olan İslam medeniyetinin bütün zorluklara rağmen yükselmeye devam edişinin ispatı olduğunu anlatan Erbaş, "Ayasofya'nın ibadete açılması, başta Mescid-i Aksa olmak üzere, yeryüzünün bütün mahzun mescitlerinin ve mazlum müminlerinin can suyuna kavuşmasıdır. Ayasofya’nın ibadete açılması, iman ve vatan sevdasını her şeyin üstünde tutan aziz milletimizin, köklerinden aldığı manevi güçle sağlam bir istikbali inşa etme azmidir" dedi.

Erbaş, medeniyetlerinde camilerin, birlik, dirlik, kardeşlik, inanç ve sükunetlerinin kaynağı olduğunu vurgulayarak, "Yüce Rabbimiz, cami ve mescitleri imar edenler hakkında şöyle buyurmaktadır. 'Allah'ın mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yolda oldukları umulanlar bunlardır" diye konuştu.