Diyanet’in Cuma Hutbesi Kıyafetleri Hedef Aldı
Diyanet’in Cuma hutbesi kıyafetleri hedef aldı, toplum ikiye bölündü! Bu çarpıcı açıklamalar neler içeriyor? Hemen okuyun, gerçekleri keşfedin!
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1 Ağustos 2025 tarihli Cuma hutbesi, Türkiye’de yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. “Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği” başlıklı hutbede, kıyafet seçimleri üzerinden “iffet”, “edep” ve “ahlak” vurgusu yapılarak, bazı giyim tarzları “hayâsızlık” ve “ilkellik” olarak nitelendirildi. Toplumun bir kesimi bu söylemi dini değerlerin korunması olarak görürken, diğer kesim ise bireysel özgürlüklere müdahale olarak algıladı. Bu hutbenin yankıları, sosyal medyadan sokaklara kadar geniş bir alanda hissediliyor. Peki, bu açıklamaların perde arkasında neler yatıyor? Detayları öğrenmek için makalenin devamını okumaya devam edin.
Hutbenin odak noktası, kıyafetlerin bireyin ahlakı ve toplumun değerleriyle olan ilişkisiydi. Tele1’in haberine göre, Diyanet, “kısa giysiler”, “şeffaf kıyafetler” ve “vücut hatlarını belli eden elbiseler”in Allah’ın örtünme emrine aykırı olduğunu ve haram olduğunu belirtti. Hutbede, “Müminler arasında hayâsızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir azap vardır,” ayetiyle bu görüş desteklendi. Ayrıca, dövme yaptırmanın ve sosyal medyada “dinimizin tasvip etmediği kıyafetlerle” paylaşım yapmanın da haram olduğu vurgulandı. Diyanet’in bu ifadeleri, özellikle gençler arasında yoğun bir tartışma başlattı. Bu söylemin toplumsal etkilerini anlamak için okumaya devam edin.
Diyanet’in hutbesi, yalnızca kıyafetlerle sınırlı kalmadı; genel bir yaşam tarzı eleştirisi de içeriyordu. “Modacılar ve bazı medya çevreleri, özgürlük ve çağdaşlık adı altında çıplaklığı özendiriyor,” ifadeleriyle moda sektörü ve medya hedef alındı. Hutbede, bu tür yayınların “aile kurumuna saldırı” olduğu ve “ahlak ölçülerinin çiğnenmesine sessiz kalmanın vebal” getireceği belirtildi. Diken’in haberine göre, Diyanet, “uzuvları belli edecek şekilde dar elbise giyenlerin ‘giyinik çıplaklar’” olduğunu ifade ederek, Peygamber’in hadislerine atıfta bulundu. Bu sert söylem, sosyal medyada #DiyanetHutbesi etiketiyle trend olurken, hem destekleyen hem de eleştiren yorumlar çığ gibi büyüdü. Bu tartışmanın detaylarını öğrenmek için okumaya devam edin.
Toplumdaki kutuplaşma, hutbenin yayımlanmasının ardından daha da belirginleşti. Bir kesim, Diyanet’in açıklamalarını, dini değerlerin korunması ve toplumsal ahlakın güçlendirilmesi için gerekli bir uyarı olarak gördü. Ancak, özellikle kadın hakları savunucuları ve gençler, bu söylemi bireysel özgürlüklere müdahale olarak nitelendirdi. CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Diyanet, kıyafet üzerinden kadınları hedef alarak toplumsal barışı tehdit ediyor,” dedi. Öte yandan, bazı muhafazakâr yorumcular, hutbenin modern yaşamın “yozlaşmasına” karşı bir duruş sergilediğini savundu. Bu zıt görüşlerin arka planını anlamak için okumaya devam edin.
Diyanet’in hutbeleri, geçmişte de sık sık tartışma konusu olmuştu. Tele1’in arşivine göre, Diyanet, 2023’te flörtü “büyük günah” ilan etmiş, 2022’de ise milli bayramlarda Atatürk’ü anmamasıyla eleştirilmişti. Bu kez kıyafet konusuna odaklanan Diyanet, özellikle sosyal medya kullanımına dair yaptığı yorumlarla da dikkat çekti. Hutbede, “dijital mecralarda dinimizin tasvip etmediği kıyafetlerle paylaşım yapmanın çirkin bir davranış” olduğu belirtildi. Bu ifade, influencer’lar ve genç kullanıcılar arasında tepkiyle karşılandı. Sosyal medyadaki bu yankıların detaylarını öğrenmek için okumaya devam edin.
Hutbenin toplumsal etkileri, yalnızca dini bir tartışmayla sınırlı kalmadı; siyasi ve kültürel boyutlar da kazandı. Muhalefet partileri, Diyanet’in anayasal görevini aşarak yaşam tarzına müdahale ettiğini savundu. Tele1’e konuşan siyaset bilimci Doç. Dr. Ayşe Yılmaz, “Diyanet’in bu tür hutbeleri, toplumun bir kesimini ötekileştiriyor ve kutuplaşmayı derinleştiriyor,” dedi. Öte yandan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçmişte benzer eleştirilere yanıt olarak, “Biz sadece İslam’ın hakikatlerini anlatıyoruz,” demişti. Ancak, hutbenin “ilkellik” ve “çağdaşlık” gibi kavramları kullanması, eleştirilerin dozunu artırdı. Bu siyasi tartışmaların seyrini öğrenmek için okumaya devam edin.
Hutbenin hedef aldığı “modacılar” ve “medya” ise henüz resmi bir yanıt vermedi. Ancak, moda sektöründen bazı isimler, sosyal medyada Diyanet’in açıklamalarına tepki gösterdi. Ünlü bir moda tasarımcısı, X platformunda, “Kıyafet özgürlüğü, bireyin kendini ifade etme hakkıdır. Bunu ‘hayâsızlık’ olarak yaftalamak çağ dışı bir yaklaşımdır,” paylaşımını yaptı. Medya kuruluşları arasında ise Tele1, hutbenin toplumsal etkilerine dair detaylı bir analiz yayımladı, ancak RTÜK’ün geçmişte Tele1’e verdiği cezalar, bu tür haberlerin risk taşıdığını gösteriyor. Bu tepkilerin ve medya sansürünün detaylarını öğrenmek için okumaya devam edin.
Tüm bu gelişmeler, Diyanet’in Cuma hutbesinin yalnızca bir dini metin olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve siyasi bir manifesto gibi algılandığını ortaya koyuyor. Kıyafet özgürlüğü, bireysel haklar ve dini değerler arasındaki bu gerilim, Türkiye’nin uzun süredir devam eden kutuplaşma tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Daha fazla bilgi için https://www.avazturk.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Peki, bu hutbe, toplumsal barışı mı güçlendirecek, yoksa kutuplaşmayı mı derinleştirecek? Gerçek etki, önümüzdeki günlerde sokaklarda, sosyal medyada ve siyasi arenada ortaya çıkacak.