Konut Piyasası ve Ekonomideki Büyük Oyun Açıklanıyor!
Ekonomi kulislerinden sızan çarpıcı dolar tahmini, konut piyasasındaki acı gerçekler ve yabancı yatırımcıların sırrı! Uzmanlar, Türkiye ekonomisindeki geleceği masaya yatırdı. Tüm detaylar için tıklayın!
Türkiye ekonomisinin geleceği ve özellikle dolar kuru ile konut piyasasındaki çalkantılar, gündemin en sıcak konuları arasında yer alıyor. Ünlü ekonomistler Remzi Özdemir ve Prof. Dr. Soner Göktaş'ın Murat Muratoğlu'nun YouTube kanalındaki çarpıcı açıklamaları, piyasalarda büyük yankı uyandırdı. Bu detaylı haber makalesi, ekonominin derinliklerindeki kritik gelişmeleri, dolar kurundaki olası yükselişi ve konut piyasasındaki sertifikasyon oyununu, tüm yönleriyle masaya yatırarak sizlere sunacak. Makalemizin ilerleyen bölümlerinde, geleceğe dair tahminler ve gizlenen gerçekler de gün yüzüne çıkacak, bu yüzden okumaya devam edin.
Remzi Özdemir'in geçen Perşembe Merkez Bankası faiz kararının açıklandığı sırada dile getirdiği "50 lira masada" iddiası, dolar kurunda beklenen büyük hareketliliğin sinyallerini verdi. Özdemir'in aktardığına göre, iktidarda ciddi bir kur ve faiz rahatsızlığı yaşanıyor, hatta bunalım hat safhada. İhracatçılar, turizmciler, iş dünyası ve vatandaşlar üzerinde büyük bir baskı olduğu belirtilirken, döviz kurunun yeniden dizayn edilmesi gerekliliği ortaya çıkmış. Özellikle 19 Mart'ta yaşanan büyük döviz rezervi kaybının halen büyük bir bölümünün geri gelmediği vurgulanıyor. Merkez Bankası'nın brüt döviz rezervindeki artışın 21 milyar dolarlık kısmının altındaki değer artışından kaynaklandığı, aslında ciddi bir para girişinin olmadığı belirtiliyor. Bu bilgiler ışığında, piyasalardaki hareketliliğin altında yatan derin nedenleri anlamak için okumaya devam edin.
Yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarına güvenmemesi, döviz kurunun yeniden dizayn edilmesindeki en büyük engellerden biri olarak gösteriliyor. Remzi Özdemir, "Dolar gördüğü yeri unutmaz" ifadesiyle 19 Mart'taki şoku hatırlatıyor; o gece doların 42 lirayı görmesi, yabancıların büyük bir "dayak" yediklerini hissetmelerine neden olmuş. Mehmet Şimşek'in göreve başladığında dolar kurunu serbest bırakarak yabancılara bir güvence vermeye çalıştığı ancak 19 Mart'taki ani şokun ekonomi yönetiminin dahi haberi olmadan yaşandığı iddia ediliyor. Şimşek ve ekibinin hazırladığı yeni çalışmaya göre, dolar kurunun belirli bir aşamaya getirilmesi ve hızla adımlar atılarak yabancıların son çeyrekte Türkiye'ye gelmesinin sağlanması hedefleniyor. Bu hedefin kafalarındaki rakam ise 50 TL olarak belirtiliyor. Bu seviyeye gelindiğinde yabancı için kur riskinin büyük ölçüde giderileceği, ihracatçı ve turizmcinin rahatlayacağı düşünülüyor. Tüm bu stratejilerin detayları için okumaya devam edin.
Ekonomik göstergeler de dolar kurundaki bu beklentileri destekler nitelikte. Haziran ayında dış ticaret açığının %38 artması, mevcut kur şartlarında bu açığın önüne geçilemediğini gösteriyor. Merkez Bankası'nın yıl sonunda doları 45 TL civarına sabitleme hedefi bulunsa da, Remzi Özdemir bu hedefleri "ütopik" ve "gerçekçi" bulmadığını belirtiyor. Özellikle 19 Mart şokunun Türkiye'yi "eğip kavurduğu" ve işsizlik rakamları ile yüksek enflasyonun devam ettiği bir ortamda, dışarıdan acil nakit para ihtiyacı olduğu vurgulanıyor. Altın değerlenmesinden kaynaklanan rezerv artışının gerçek bir para girişi olmadığını yineleyen Özdemir, tahvil alıcısının gelmesi için doların 49-50 bandına çekileceğini öngörüyor. Önümüzdeki 60 gün içinde dövizde büyük hareketlilikler yaşanabileceği de ekleniyor. Tüm bu öngörülerin sonuçlarını görmek için okumaya devam edin.
Prof. Dr. Soner Göktaş ise mevcut ekonomik durumu "ekonomik program değil, finans programı" olarak nitelendiriyor. Ekonomi; barınma, gıda, eğitim gibi hayat kalitesini hedeflerken, finansın servet maksimizasyonuna odaklandığını belirtiyor. Mehmet Şimşek'in programının tamamen bir finans programı olduğunu ve halkın değil, Londra tefecileri, bankalar ve zenginlerin düşündüğünü iddia ediyor. Ayrıca, Merkez Bankası'nın ABD'deki gibi istihdama odaklanmaması ve sadece enflasyonla mücadele etmesinin eleştirisini yapıyor. Türkiye'de her üç kişiden birinin işsiz olduğu geniş tanımlı işsizlik oranlarına dikkat çeken Göktaş, Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadelede doğru adımlar atmadığını savunuyor. Özellikle "zombi şirketlerin yaşatılması" ve kamu tasarruflarının yapılmaması gibi konulara değinen Göktaş, yapısal reformların eksikliğini vurguluyor. Bu derinlemesine analizlerin devamı için okumaya devam edin.
Konut piyasasına gelindiğinde ise durum oldukça karmaşık. Remzi Özdemir, Türkiye'nin en popüler inşaat şirketlerinden biriyle yaptığı görüşmede, birinci el satışlarda yaklaşık 6-7 aydır bıçak gibi bir kesilme yaşandığını, satılan konutların büyük bir bölümünün ise ikinci el ve kentsel dönüşüm kapsamındaki projeler olduğunu belirtiyor. Mehmet Şimşek'in konut kredisi faizlerini düşürmek istemediği, çünkü faizler düştükçe konut fiyatlarının daha da ulaşılmaz hale geldiği görüşünde olduğu ifade ediliyor. Bankaların halen daha 5 milyonluk eve 750 bin ila 1 milyon lira kredi verebildiği, bu kısıtlamaların devam ettiği vurgulanıyor. Konut kredisi faizlerinin şu anki şartlarda alınamaz seviyede olduğu, bankaların ihtiyaç kredilerinde dahi fahiş sigorta primleri kestiği örneklerle açıklanıyor. Türkiye'deki bu "ticaret ahlaksızlığının" bitirilmesi gerektiği belirtilirken, konut sektöründeki bu tıkanıklığı anlamak için okumaya devam edin.
Piyasayı şaşırtan bir diğer gelişme ise "nefes kredisi" olarak adlandırılan 1.5 milyar dolarlık kredinin yarım saat içinde bitmesi oldu. Soner Göktaş, bu durumun ya anormal bir ihtiyacın ya da önceden belli kişilere ayarlanmışlığın göstergesi olduğunu belirtiyor. Göktaş, Türkiye'nin 10 sene sonra hangi sektörde var olacağını bilemediğini, geleneksel bakış açısıyla bugünü kurtarmaya çalışmanın faydasız olduğunu dile getiriyor. Konut piyasasında, yıllarca enflasyonla yaşamaya alışmış, inşaat rantından para kazanmış kesimlerin varlığına dikkat çekiliyor. Mehmet Şimşek'in sosyal konut yapma gerekliliğini dile getirmesine rağmen, piyasada "kanlı pazar" yaşandığı ve %30 indirimlerle ev alınabileceği ancak yatırım amaçlı konut devrinin bittiği vurgulanıyor. Tüm bu derinlemesine yorumların devamı için okumaya devam edin.
Gayrimenkul sertifikaları da tartışmaların merkezinde yer alıyor. Özellikle Damla Kent projesi üzerinden anlatılan bu yeni satış yöntemi, 1+1 daireler için 4.8 milyon lira fiyat talep ediyor ve teslimatı 2029-2030 yıllarına vaat ediyor. Remzi Özdemir, bu projenin tamamen Emlak Konut'a nakit sağlamak ve insanları oyalamak amacıyla yapıldığını, mevduat faizlerinin yüksek olduğu bir dönemde paranın nemalandırılmaması nedeniyle kötü bir yatırım olduğunu belirtiyor. Soner Göktaş ise değerleme raporunun yayınlanmamasını eleştirerek, Türkiye'deki değerleme sektörünün fecaat durumda olduğunu savunuyor. Bu sertifikaların "damla damla ev alın" sloganıyla pazarlanmasına rağmen, gerçek değerinin bilinmediği ve manipülasyona açık olduğu ifade ediliyor. Ayrıca, TOKİ'nin bu sözüm ona "sosyal konut" projesine garantör olması da Soner Göktaş tarafından sertçe eleştiriliyor. Bu tür projelerin vatandaş için ne anlama geldiğini daha iyi anlamak için güncel ve detaylı analizleri https://www.avazturk.com adresinden takip edebilirsiniz. Uzmanlar, enflasyonun kötü geleceğini ve her şeyin yeniden yazılacağını belirterek, önümüzdeki dönemin çok dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. Dolar kurundaki 50 TL iddiaları ve konut piyasasındaki bu sertifika oyunları, ekonominin kırılgan yapısını bir kez daha gözler önüne seriyor ve halkın alım gücünün giderek düştüğü, büyük bir gelir adaletsizliğinin yaşandığı bir Türkiye tablosu çiziliyor.