"Dünün Mazlumu Bugünün Zalimi Olmuştur!" Bu Sözler Türkiye'yi Sarsacak!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından Tekirdağ'da on binlerce kişiye hitap etti. Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Dünün mazlumu bugünün zalimi olmuştur" diyerek sert tepki gösterirken,
Türkiye siyaseti, son dönemde yaşanan gelişmelerle adeta nefesini tutmuş durumda. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta gözaltına alınıp 23 Mart günü tutuklanmasının ardından başlayan "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingleri, ülkenin dört bir yanında yankı bulmaya devam ediyor. Bu tarihi yürüyüşün son durağı ise, on binlerin hıncahınç doldurduğu Tekirdağ oldu. Meydandan yükselen sesler, sadece bölgede değil, tüm Türkiye'de yankı uyandırırken, gerilimin doruk noktasına ulaştığının da işareti oldu. Adalet arayışının ve demokrasi mücadelesinin sembolü haline gelen bu mitingler, Türkiye'nin geleceğine dair büyük bir kararlılığın da altını çizdi.
Mitingde, Silivri'den Tekirdağ'a Ekrem İmamoğlu'nun yolladığı duygu yüklü mektup, CHP Tekirdağ İl Başkanı Levent Gündoğdu tarafından kürsüden okundu. İmamoğlu, mektubunda Tekirdağ'ın kadınlarına, gençlerine, işçisine, emeklisine, çiftçisine, esnafına selam göndererek, Türkiye'nin bir dönüm noktasında olduğunu vurguladı. Ekrem İmamoğlu, ya demokrasiye, hukuka ve fırsat eşitliğine yönelip yarınlara umutla bakılacağını ya da her geçen gün zulmünü büyüten bir anlayışın oluşturduğu güvensizlik içinde savrulmaya devam edileceğini belirtti. Türkiye'de en çok örselenen duygunun adalet olduğunu, hak aramanın suç, hakkını savunmanın tehdit olarak gösterildiğini ifade eden İmamoğlu, mahkemelerin yazılı kurallara göre değil, kişiye göre muamele yaptığını, iktidara eklemlenmemiş kimsenin kendini güvende hissedemediğini dile getirdi. Ayrıca, "19 Mart darbesinden beri türlü kumpaslar kuruyorlar" diyerek, kendisinin ve çalışma arkadaşlarının sözde yargı eliyle tüm Türkiye ile birlikte rehin alınmaya çalışıldığını ancak ne kendilerinin ne de milletin yıldırılmayacağını, korkularına ve oyunlarına boyun eğmeyeceklerini açıkça belirtti. İmamoğlu, Tekirdağ'ın sanayisi, tarımı, limanları ve demiryollarıyla Avrupa'ya açılan bir kapı olmasına rağmen, bu zenginliğin Tekirdağlıya refah olarak dönmediğini, binlerce insanın geçim derdinde olduğunu, emeklilerin ay sonunu getiremediğini, köylerin yaşlandığını ve gençlerin göç ettiğini dile getirdi. Bu tablonun bir kader değil, "kendilerinin bekasını düşünen bir avuç muhterisin" yanlış politikalarının sonucu olduğunu, bu gidişatı tersine çevirmeye kararlı olduklarını ve bütüncül bir kalkınma vizyonuyla hareket edeceklerini vurguladı.
İmamoğlu'nun mektubunun ardından kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın "Sandıktan kaçan milletten korkan bir iktidar var" sözleriyle başladığı konuşmasında, hükümetin Tekirdağ'ı ve çiftçiyi artık düşünmediğini, kibirden gözlerinin döndüğünü ve millete yukarıdan baktıklarını belirtti. Özgür Özel, Tekirdağ'ın Türkiye'nin toplam vergisinin yüzde 87'sini ödeyen 10 şehirden biri olduğunu, geçen sene 75 milyar lira vergi ödediğini ancak iktidarın Tekirdağ'a sadece 17 milyar liralık ödenek ayırdığını, yani "beş veren, bir alan Tekirdağ'dan alırken kepçe ile alan, Tekirdağ'a verirken çay kaşığını bile çok gören bir iktidarla karşı karşıya" olunduğunu ifade etti. Kentin bir damla suya muhtaç olduğunu, tarım arazilerinin sadece yüzde 5'inin sulanabildiğini, Ahmedikli ve Emiryakup Göletleri için 112-117 milyon lira gereken projelerde bin lira gibi sembolik ödenekler ayrıldığını, eskiden 10 metreden su çıkan topraklarda artık 500 metreden su çıktığını dile getirdi. Ergene Nehri'nin temizlenmesi sözünün de tutulmadığını ve Ergene Devlet Hastanesi'nin hala bir çukurdan ibaret olduğunu ekledi. Bu tür analitik değerlendirmelerin ve güncel haberlerin derinlemesine incelenmesi için https://www.avazturk.com gibi güvenilir kaynaklar, kamuoyuna geniş bir perspektif sunmaktadır.
Özel, ülkedeki çiftçilerin perişan durumda olduğunu, son 23 yılda çiftçi sayısının 500 bin azaldığını ve genç çiftçilerin asgari ücretli bir iş bulsalar tarlaya girmeyeceklerini söylediklerini aktardı. Türkiye'nin kendi kendine yetebilen ülkelerden biriyken, bugün tarım ve hayvancılıkta borç batağında olunduğunu belirtti. Gıda enflasyonunun Avrupa'da yüzde 3 iken Türkiye'de yüzde 33 olduğunu, buğday fiyatlarının artan maliyetlere rağmen geçen seneye göre yetersiz kaldığını ve bir kilo buğdayla bir ekmek bile alınamadığını vurguladı. Özgür Özel, Türkiye'nin sığır ithalatında dünya şampiyonu olduğunu, yerli besicilerin zarar ettiğini, ancak ithalatçının para kazandığını belirterek, bu iktidarın çiftçilerin düşmanı olduğunu, CHP'nin ise dostu olduğunu söyledi.
Ekonomiyle ilgili çarpıcı veriler sunan Özgür Özel, 2002'de asgari ücretlinin maaşıyla 7 çeyrek altın alırken, bugün sadece 3 çeyrek altın alabildiğini, her ay 4 çeyrek altın zararda olduğunu belirtti. Emeklilerin durumunun daha da vahim olduğunu, 8 çeyrek altın alırken şimdi 2 çeyrek altın alabildiğini söyledi. Ayçiçek yağı fiyatlarındaki yüzde 52'lik artışa dikkat çekerek, asgari ücretlinin 9 litre, emeklinin ise 10 litre daha az ayçiçek yağı alabildiğini, evin mutfağına bir hırsızın dadandığını ve bunu yapan iktidara geçit verilmemesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın asgari ücretle alınabilen mazot miktarının 445 litreden 390 litreye düştüğünü, sadece beş günde 55 litre kayıp yaşandığını gösterdiğini söyledi. Özgür Özel, uluslararası bir otomobil fiyatı karşılaştırması yaparak, Almanya'da bir asgari ücretlinin 8 aylık maaşıyla Renault Clio alabilirken, Türkiye'de 67 ay çalışması gerektiğini, iktidarın emeği bu kadar ucuzlattığını ve sömürdüğünü belirtti.
Özgür Özel, ekonomik krizin 2018'den beri devam ettiğini ve bu krizin sorumlusunun "Her şeyi ben bilirim" diyen, "Ben ekonomistim" diyen tek adam Erdoğan olduğunu öne sürdü. Türkiye'nin bu kayıp yıllardan kurtulması için bu iktidarın değişmesi gerektiğini vurguladı. Özgür Özel, "Ara zam hakkımız, söke söke alırız!" sloganıyla, Temmuz ayında hem emeklilere seyyanen zam yapılması hem de asgari ücrete ara zam yapılması için mücadele ettiklerini de dile getirdi. Uluslararası ilişkilere değinen Özel, Rusya-Ukrayna Savaşı, istikrarsız Suriye, Filistin'deki katliamlar ve İsrail'in soykırımını teşvik eden Amerikan yönetimi gibi konulara dikkat çekti. Trump'ın Gazze ile ilgili "kumarhaneler kuralım, oteller yapalım, Filistinliler başka ülkelere gitsinler" sözlerini "deli taklidi" olarak niteledi ve esas hesabın Gazze'nin önündeki hidrokarbon yatakları olduğunu, bu büyük oyunun Türkiye'ye kaybettirecek bir plan olduğunu belirtti. Türkiye'nin nükleere ve bölgedeki yeni bir savaşa karşı olduğunu, ABD'nin müdahale ettiği hiçbir ülkeye istikrar ve demokrasi gelmediğini, Irak, Libya, Afganistan, Suriye ve şimdi İran'da durumun ortada olduğunu söyledi. Özel, İsrail'in İran'a yaptığı saldırıları ve İsrail'in daveti üzerine Amerika'dan kalkan B2 uçaklarının İran'daki nükleer tesisleri vurmasını kınadığını, ülkeyi yöneten iktidarın ise "olan biten Trump'sız oluyormuş gibi kulağının üstüne yattığını" söyleyerek Erdoğan ve AK Parti yönetimini eleştirdi.
Özgür Özel, iç cephenin güçlü olması gerektiğini ancak bunun gazetecileri, öğrencileri, muhalifleri cezaevlerine doldurmakla, ana muhalefet partisini şeytanlaştırmakla, iftiralarla ve ailelerle uğraşarak güçlendirilemeyeceğini belirtti. Fatih Altaylı'nın tutuklanmasını kınayarak, cezaevlerinin iç avlularını doldurarak iç cephenin güçlenemeyeceğini, gücün demokrasiden geçtiğini vurguladı. Hükümetin "yerliyiz, milliyiz" söylemlerine rağmen savunma sanayindeki eksikliklere (F35 projesinden çıkarılma, S400 meselesi, F16 revizyonları, Altay Tankı motor sorunu, Kaan'ın filoya katılması gerekliliği) dikkat çekti ve CHP'nin güçlü ekonomi, milli güvenlik ve savunma sanayinin teminatı olduğunu dile getirdi.
Özgür Özel, İmamoğlu'nun 19 Mart'taki tutuklanmasını bir "darbe girişimi" olarak nitelendirerek, "Dünün mazlumu, bugünün zalimi olmuştur" diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sert bir gönderme yaptı. Erdoğan'ın geçmişte benzer suçlamalarla yargılanmasına rağmen hiçbir zaman sabah 06.00'da polis tarafından alınmadığını, bir gün gözaltında kalmadığını veya tutuklanmadığını, cezasını Yargıtay onayladığında telefonla çağrılıp davul zurna ile uğurlandığını belirterek, bugün İmamoğlu'na yapılanların Erdoğan'ın geçmişte kendisine yapılmayanlar olduğunu söyledi. Özel, İmamoğlu'nun diplomasının sorgulanmasını "diplomasız Erdoğan" diye eleştirerek, Erdoğan'ın üniversiteden tavla oynayacak bir arkadaşı olup olmadığını sordu ve İmamoğlu'nun helal diplomasını iptal ettirmeye çalışmasını kınadı. Özel, İmamoğlu'na yönelik iftiraların 94 gündür kanıtlanamadığını, "Ladin, Meşe, Çınar" gibi gizli tanıkların boş çıktığını, yakın dostlarına iftira atmaları karşılığında özgürlük teklif edildiğini ve kadınların küçük çocuklarıyla tehdit edildiğini söyledi. İmamoğlu'nun oğlu Selim'e yönelik MASAK Raporu üzerinden yapılan "rüşvet paralarını yurt dışına kaçırdı" iddialarını da yalanlayan Özel, 12 milyon liralık paranın annesinin bozdurduklarından ve dedesinin bankadaki mevzuat hesabından geldiğini, helal ve ispatlı olduğunu belirtti. Özel, "Evlada, babaya, eşe dokunanın, mertçe mücadele etmeyenin bu milletin gönlünde bundan sonra yeri olmaz. Namertçe saldıranlardan bu millet önüne gelen ilk sandıkta hesap soracaktır" ifadelerini kullandı. Bu çarpıcı sözlerin ardından Tekirdağ meydanını dolduran on binlere seslenen Özgür Özel, konuşmasının ana mesajını son paragrafta tüm Türkiye'ye duyurdu:
Tüm bu yaşananların ve meydanlardan yükselen itirazın tek bir anlamı var. Özgür Özel'in de altını çizdiği gibi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin başı dik bir şekilde, çalmadan ve çırpmadan yürüttüğü bu mücadelede ahlaki ve psikolojik üstünlük tamamen kendilerinde. İktidarın yalanları ve kumpasları karşısında milletin gözünden ve gönlünden düştüğünü belirten Özel, "Ekrem İmamoğlu hırsız olsa, yolsuzluk yapsa bunlar onu hapse atmaz aksine baş tacı eder, transfer etmeye kalkarlardı" diyerek, bugünkü tutumlarının İmamoğlu'nun namuslu oluşundan kaynaklandığını dile getirdi. Özel'in konuşmasındaki asıl vurucu nokta, tüm bu adaletsizliklerin ve yanlış politikaların birleştiği o tarihi söz oldu: "Geçmişte bir gün polisle alınmayan, bir gün gözaltında olmayan, bir gün tutuklu kalmayan, bugün kendisine edilmeyeni geleceğin Cumhurbaşkanı’na, Cumhurbaşkanı adayımıza, Ekrem İmamoğlu’na yapmaktadır. Dünün mazlumu, bugünün zalimi olmuştur!". Bu sözler, sadece bir eleştiri değil, aynı zamanda ülkenin yakın siyasi tarihine düşülen keskin bir not niteliğinde. Meydanlardan yükselen bu kararlı ses, iktidara net bir çağrı yaparak, "Sandık gelecek, bu milletin takdiri ile Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacaktır!" dedi. Türkiye, bu tarihi anlara tanıklık ederken, önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmelerin siyasi tabloyu kökten değiştireceğine dair güçlü sinyaller alıyor.